Paylaş
Çünkü ben de o şaşalı İzmir Fuarı’nı aramıyor değilim.
Ama kabullenelim; dünya değişti.
Hem de öyle bir değişti ki; sektörler kayboldu, meslek bitiyor, bildiğimiz bütün gerçeklerin yerine yeni şeyler ekleniyor.
Dijitalleşen, her şeye hızlı erişebildiğimiz bir dünyada yine de bir geleneği 88 yıl boyunca korumak inanın büyük bir iştir.
Zaten bunu İzmir’den başkası da yapamazdı.
Bu güçlü gelenek hala İzmir’in genlerini ayakta tutuyor.
Fuarcılık İzmir’de büyüyerek devam ediyor.
***
Bu yıl ki fuar programına dikkatlice baktım.
Gayet dolu bir takvim var.
İçinde sanat da var, kültür de...
Türkiye’nin önemli sanatçıları geliyor, kültür insanları söyleşilere katılıyor.
Sabahın erken saatlerinden geç saatlere kadar doldurulmuş bir program gördüm.
“Nerede o eski fuarlar” diye bakmayın.
O zamanlar ne televizyon, ne internet vardı.
Şimdi ise herhangi bir sosyal medya butonuna bastığınızda canlı olarak her şeyi yayınlayabiliyorsunuz.
Bence bunu yapın.
Gittiğiniz etkinliklerde, söyleşilerde, konserlerde modunuzu “Canlı...” diye ayarlayın ve bütün dünyaya yayın yapın.
Yine sık tekrar ettiğim bir konu var.
İzmir yaşanacak, eğlenilecek, gezilecek, vakit geçirilecek, mola verilecek, nefes alınacak, sanat yapılacak, spor izlenebilecek bir kent...
O yüzden İzmir’e geliş nedenlerini artırmamız lazım.
9 Eylül’ler İzmir için bir fırsattır.
Öncesini ve sonrasını iyi programlarsak İzmir bu özel günü bir festival kıvamında kutlar.
Yazın dönüşünde, sonbaharın gelişinde kışa hazırlık olarak iyi bir başlangıç yapar.
Aristophanes’i oynamak
ARİSTOPHANES’in Kuşlar’ını oynamak cesaret ister. Folkart Academy öğrencileri oynamış.
Aristophanes; eski komedyanın en büyük yazarı olarak bilinir.
Ben de üniversitedeyken o kadar çok Aristophanes okudum ki...
Aristophanes’in yapıtlarında siyasi ironi çok kullanılır.
Ama eserler genellikle barış temasıyla bitirilir.
Demirel’in sözü hep aklıma gelir.
“Barışmasını bilmiyorsan kavga etme...”
Siyasette ne kadar geçerli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyorum.
***
Bu arada Folkart’ın Başkanı Mesut Sancak’ı da tebrik ediyorum.
İzmir’in sanatından sporuna, kültüründen sosyal hayatına kadar birçok konuda destek oluyorlar.
Aristophanes’i oynayan onlarca gencimiz aylardır eğitimler alıyor.
Başlarında hepimizin iyi tanıdığı sanatçı Volkan Severcan ve birçok sanatçı dostumuz var.
O gençlerin heyecanına bazen tanıklık ediyorum.
Gençlerimize vakit ayıran, kaynak ayıran, onları düşünen herkese teşekkür borcumuz var.
Sıla’yı izlerken
İzmir’i seyrettim
CANLI performansları seviyorum.
O yüzden vaktim olduğunda konserleri kaçırmıyorum.
Elbette tiyatro tutkumu ayrı bir yere koyuyorum.
Geçen akşam “Yenibifest” gecesinde Sıla’yla, Gökhan Tepe’yi izledim.
İkisi de iyi sanatçılar, sahne performansları da çok iyiydi.
İnsan bildiği, kulağına tanıdık gelen şarkıları birlikte olunca daha fazla keyif alıyor.
Konser Bayraklı Arena’daydı.
Sıla söylerken, ben de İzmir’i izledim.
Bütün körfez ve İzmir ışıl ışıldı.
İzmir gerçekten güzel bir kent, hele akşamları...
Ama bence daha aydınlık olmalı.
Ve İzmir bir sanat kenti olmalı...
Yeni isimleri destekleyelim
BİR şey daha var.
Ege’nin çok başarılı üniversiteleri var. Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi bir sanatçı fabrikası gibi çalışıyor. Türkiye’nin iyi tiyatrocuları, sinemacıları, fotoğrafçıları, müzik sanatçıları buralardan çıkıyor. Bir kere bunun kıymetini bilmemiz lazım.
Ve daha değerli hale getirmemiz lazım.
Büyük sanatçıların konserleri elbette daha fazla dikkat çekiyor.
Ancak yerel ve daha yeni tanınan isimleri de desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.
Ne dersiniz?
Belediyeler, şirketler bu konuda biraz daha fazla destek veremez mi?
Bence vermeliler...
Bugün az tanınan yarın daha çok tanınacak.
Böyle çok örnek var.
Belki bu süreci hızlandırmış oluruz.
Paylaş