Fabrika ayarlarına dönmek lazım

FENERBAHÇE’nin borcu 621 milyon euro yani 3.2 milyar TL imiş.

Haberin Devamı



Büyük dediğimiz kulüplerimizin tamamının buna yakın borçları var. Sürdürülebilir olmaktan çoktan çıkmış bir durum...
Hele dövizin bu kadar dalgalı olduğu bir dönemde bu borçları karşılamak mümkün değil.
Altınordu örneğini hep yazıyorum, dikkat çekmeye çalışıyorum.
Altyapıya önem veren, gençleri alıp yetiştirmeye yönelik bir felsefesi var Altınordu’nun...
Aslında dünyada bu felsefeyle hareket eden kulüpler de var.
Avrupa’da Ajax ve Anderlecht, Porto gibi takımlar uzun bir dönemdir futbolcu yetiştiren kulüpler olarak da tanınıyor.
Kısa süreli başarılar peşinde olanlar büyük transferler yaparak sonuç almak istiyorlar.
Eğer kulübünüzün ismi Real Madrid, Barselona, Chelsea, Paris Sait Germain, Manchester United, Manchester City filan değilse; o zaman çok daha stratejik gitmeniz gerekiyor.
Çünkü başarı gelmediğince gelirler de azalıyor.
3.2 milyar liralık borç yüküyle bir kulübü nasıl yöneteceksiniz?


***

Haberin Devamı


Bu sorunun cevabı “Öze dönerek” olmalı...
Ve bunun için taraftarı da hazırlamak gerekir.
Hemen şampiyonluk beklemeden, geleceğin başarılarını bugünden alkışlayarak ve destekleyerek bu planları hayata geçirebilirsiniz.
Ben Ali Koç’un böyle bir planı olduğunu yaptığı transferlerden anlıyorum.
Belki taraftarın beklediği şampiyonluklar gecikmeli gelecek ama kulüp de biraz nefes alacak.


***


İzmir’den de bir örnek vermek isterim.
Karşıyaka tarihinin en zor günlerini yaşıyor.
Türkiye’nin en eski kulüplerinden biri olan yeşil kırmızılılar üçüncü ligde mücadele ediyor.
Belki de amatörü görecekler...
İzmir futbolunu yakından takip eden biri olarak hep dikkat çekmeye çalıştım.
Bu sonu çok önceden görerek uyarıcı çok yazı yazdım.
Karşıyaka’nın başarılı olduğu yıllarda takımın iskeletinde hep kendi yetiştirdiği gençleri vardı.
Yapılan transferler de bu altyapıya ve kültüre uygun isimlerdi.
Tıpkı Trabzon gibi...
Bu felsefe ortadan kalkınca, camiayı tanımayan sporcular transfer edilince başarısızlıklar kaçınılmaz oldu.


***


Bu sıkıntılar, yönetilmesi zor süreçler belki kendi içinde çözümleri getirecek. Karşıyaka da, Karşıyaka gibi kulüplerimiz de kendi gerçeklerine konsantre olunca, fabrika ayarlarına dönünce başarılar da gelecektir.

 
Leyla Figen’i de unutmayalım

Haberin Devamı

Fabrika ayarlarına dönmek lazım


GEÇEN Pazar Alaçatı’yı yazdım.
Şimdi Çeşme Belediye Başkanı olan Muhittin Dalgıç’ın Alaçatı’da olduğu dönemin önemli bir etkisi olduğunu yazdım. Gerçekten de eski dokusuna uygun bir Alaçatı yaratıldı.
Eskinin bozulmasına izin verilmedi, Türkiye’ye örnek olabilecek bir mimari bütünlük yaratıldı.
Eksikler var mıdır; elbette vardır, ben artıları yazıyorum, bir başka yazımda da eleştirdiğim yönlerine de değinirim.
O yazımda bir başka isimden daha bahsettim.
O isim de Alphan Veryeri’ydi.
Veryeri’nin Alaçatı’nın gelişiminde önemli bir yeri olduğu bir başka gerçek...
2002’den bu yana sayısız projeye imza atmış bir grup...
Her sokakta bir Veryeri imzası görmek mümkün...
Daha önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim bir isim daha var.
O da Leyla Figen...


***

Haberin Devamı


İzmirliler iyi bilir ama yeni nesle ve yeni Alaçatılılara da Leyla Figen’i anlatmak gerekir.
90’ların ortalarında Leyla Hanım’ın Alaçatı’ya gelip küçük bir ev almasıyla burasının kaderi de değişti.
Çok sevdiği insanlara da Alaçatı’dan evler aldırdı.
O yıkılmak üzere olan evler kimlik bulmaya başladı.
Alaçatı’nın ilk kafesi Agrilia, herkese ilham verdi.
Taş Otel ilk oteldi, sahibi Zeynep Öziş 120 yıllık bir Rum Konağı’nı alıp müthiş bir iş yapmıştı.
Onu da teşvik eden Leyla Figen’den başkası değildi.


***


Bazen tek kişi bile aslında çok şeydir, dünyaları değiştirir.
Bence Leyla Figen ismi Alaçatı’nın bir köşesinde yer almalı.
İsmi bir yerlere verilmeli.
Ya da bir cadde Leyla Figen Caddesi olarak anılmalı.

 
Bir Karşıyakalıyı
daha uğurluyoruz

Haberin Devamı

Fabrika ayarlarına dönmek lazım


ÜNAL Kamalı da bu dünyadan göçüp gitti. Büyük bir Karşıyakalı idi. 1993 – 1997 arasında beş dönem Yönetim Kurulu Üyeliği, futbol şube başkanlığı ve başkanlık yapmış bir spor insanıydı. Gerçek bir dost, babacan bir kişilikti. Allah rahmet eylesin... Karşıyaka camiasına başsağlığı dilerim.

 
Geçmiş olsun komşu

ATİNA çok sık gittiğim kent... Neredeyse sokak sokak bilirim. Dün Atina temsilcimiz Yorgo Kırbaki’yi arayıp, geçmiş olsun dedim. Onun sayesinde Atina’yı çok sevdim, Atinalı çok dostum oldu. Penteli ve Rafina bölgesi bizim Kuşadası’ndaki Milli Park gibi bir yerdi. Yorgo’yla gittiğim destinasyonlardan biriydi. O güzelim ormanların kül olduğunu söyledi, çok sayıda hayatını kaybeden kişi vardı, yaralıların durumlarından endişe ediyorlardı. Geçmiş olsun komşu... Sanma ki, sadece senin ciğerlerin yanıyor. Yanan hepimizin ciğeri...

Yazarın Tüm Yazıları