Paylaş
Fazıl Say da sosyal medyasından paylaşınca pazar günkü yazımı buna ayırdım.
Türkiye’nin her yerinden benzer şikayetler geliyor.
Ama özellikle de kıyılardan, turizm beldelerinden...
Ses gürültüsü bu turizm beldelerini aşağıya çekiyor, yaşanmaz hale getiriyor.
Fazıl Say’ın önerisi şuydu.
“Kısın müziklerinizi, gündüz de, akşam da... 470 metre uzaktaki adamın duyacağı desibelde müzik çalmaya kimsenin hakkı yoktur. İnsanlar müziği dinlemek istedikleri zaman dinlemeli, istemediği zaman müzik zedeleyen bir gürültüdür. Ses kirliliğine karşı isyan edelim. Müziğin sesini kıstıralım.”
***
Daha net yazayım.
Bu sorun sadece Çeşme’nin, Alaçatı’nın, Bodrum’un değil.
Genel bir sıkıntıyı dile getiriyorum.
İnsanlar sohbet edemiyor, gittikleri yerin keyfini çıkaramıyor.
Ve geceleri uyuyamıyorlar.
***
İşe hızlı başlayan belediye başkanları olduğunu biliyorum.
Pazar günkü yazımda Çeşme’den örnek verdim.
Ekrem Oran; daha ilk gün Alaçatı sokaklarına girdi ve platformları kaldırdı, müzikle ilgili denetimleri sıklaştıracağını söyledi.
Ama yine tekrar ediyorum.
Çözüm sadece belediye başkanlarında değil.
Herkesin bu işin üzerine gitmesi gerekir.
Özellikle de mekan sahiplerinin...
Neden mi?
Anlatayım.
***
Kıyılarda astronomik kiralar duyuyorum.
Hatta bu yüzden mekan sahipleri kiraları peşin talep ediyor. Çünkü o işletme tutmazsa seneye olup olmayacağı belli değil.
Bir yerde rant artınca, bunu yönetmek gerekiyor.
Çünkü o tatil beldelerinin ekonomisi sadece işletmelerle dönmüyor.
Neyin neyi getirip, neyi götürdüğünü iyi hesap etmek gerekir.
Yani siz bir yeri eğlenceye boğduğunuzda o çevreye yatırım yapmış olanlar, ev alanlar, emlak fiyatlarını bir yere taşıyanlar da bir süre sonra oradan uzaklaşıyor.
Çeşme’nin, Bodrum’un bazı yerlerinden kaçış da bundan oluyor zaten...
***
Özetle...
Herkes belediye başkanlarını suçluyor.
Oysa mesele sadece denetimle bitmiyor.
Hangi müziğin nereye uygun olduğunu da kurgulamak, bir tatil beldesinin hikayesini de buna göre yazmak gerekir.
Herkes her şeyi eleştiriyor.
Örneğin mekan sahipleri dolarlı kiraları konuşmuyor da, gürültüden şikayet ediyor.
Burada oturanlar gidip eğlenirken değil de; evde başlarını yastığa koyduklarında gürültüden şikayet ediyor.
Gelin bir devrim yapalım derken; ben herkesi kastederek yazıyorum.
Lafım sadece belediye başkanlarına değil, herkesi çözüme bekliyorum.
Bunlar da büyük projeler
EVET; yere çöp atmamak, attırmamak büyük projedir.
Evet; yayalara saygılı olmak büyük projedir.
Evet; yerine göre ve ortamın ruhuna göre müzik çalmak büyük projedir.
Evet; korna çalanın ya da ikazda bulunanın arabasının tepesine çıkıp tepinmesini engellemek büyük projedir.
Evet; evi gibi sokaklarında güzelleşmesini sağlamak büyük projedir.
***
Barajlar, göller, yapmak da büyük projedir.
Ama görüyoruz ki; onlar kadar bu saydığım ve saymadığım konularda da büyük projelere ihtiyacımız var.
Konu iyi olunca salonlar dolar
SON günlerde kim konuşsa ilgi çeker?
Siyasetçiler mi? Bence değil. Hatta uzun süre siyaset konuşmasak iyi olacak.
Sporcular mı? Bence değil. Ligler yeni bitti, epey de yorulduk, çok da konuştuk. Yeni sezon başlayıncaya kadar onlar da konuşmasın.
Ama sanatçılar her zaman konuşsunlar, sahneler onların olsun.
Bir de geleceği kurgulayanlar, fütüristler, bize hayal kurduranlar...
İyi konuşmacı olunca ve konu da ilginç olunca bakın salonlar nasıl doluyor.
Geçenlerde yazmıştım.
İzmir Ticaret Odası Girişimcilik Zirvesi düzenliyor.
İki önemli konuşmacısı da var.
Samumed Kurucu ve CEO’su Osman Kibar; Türkiye’de ilk defa konuşma yapacak. Ayşegül İldeniz inovasyon dünyasına ait deneyimlerini aktaracak. Ünlü sanatçımız Fazıl Say da bir konser verecek.
Bir süredir gittiğim toplantılarda boş salonlarla karşılaşıyorum.
Bu toplantı için talep toplayan İzmir Ticaret Odası daha ilk gün Adnan Saygun’u doldurdu.
Talep üzerine ne yapacaklarını şaşıran Mahmut Özgener, şimdi başka çareler arıyor.
Birincisi İzmir’in daha büyük konferans salonlarına ihtiyacı var.
İkincisi İzmir’in bu tür zirveleri daha çok yapması lazım.
“Salon boş kalır mı?” derdinde olmayın; iyi bir organizasyon olunca her yer doluyor, gelen taleplere de hayır diyorsunuz.
Bir soru
ÖRNEĞİN Google, Microsoft gelse; 5 bin kişilik, 10 bin kişilik bir konferans düzenlemek istese nerede yapardık?
Bu organizasyonlar var ve yapılıyor.
Hem de çok sayıda...
Hani diyoruz ya “İzmir fuarlar ve konferanslar şehri” diye...
Bence ancak böyle organizasyonlar yaptığımızda bu cümleyi kullanabiliriz.
Bir şey daha...
İzmir bunları pekala, başarıyla da yapabilir.
Paylaş