Coşkun Sabah’ın özür borcu var

Hem de çok eski İzmirli bir ailenin ferdiyim.
Lütfen kızınızla aranızdaki ilişkinize ne İzmir’i, ne Diyarbakır’ı, ne de bir başka şehri sokmayın.
“Ben İzmirli değilim Diyarbakırlıyım kızımın bikinili fotoğraflarına bakılmasına müsaade etmem” diyorsunuz.
Bence topluma mal olmuş sanatçı böyle bir söz söyleyememeli.
Türkiye’de bugün yaşadığımız fikir ayrılıkları hep bu toptancı anlayıştan kaynaklanıyor.
Ben Türkiye’yi karış karış gezmiş bir gazeteciyim.
Gitmediğim bölge, görmediğim şehir kalmadı.
Telefonumda Türkiye’nin 81 şehrinden arkadaşlarım, dostlarım var.
Sokağa indiğimde, insanların arasında dolaştığımda ben böyle toptancı anlayışla karşılaşmıyorum.
Her bölgenin kendine özgü gelenekleri, görenekleri olabilir.
Siz buna göre yaşarsanız ya da yaşamazsınız; bu sizin bileceğiniz bir şey...
Ama hayatla ilgili adımlar atarken, kararlar alırken, ya da ilişkilerinizi buna göre dizayn ederken İzmir’i, Diyarbakır’ı filan karıştırmayın.
Bu hem doğru olmaz, hem de bu kıyaslamalar sizi başka bir yanlışa sürükler.
Elbette bir baba olarak kızınıza bazı nasihatler verebilir. İsteklerde bulunabilirsiniz.
Bu en doğal hakkınız ve yapmalısınız da...
Eleştirilerinizde haklı da olabilirsiniz.
Ama ne olur İzmir’i, İstanbul’u, Diyarbakır’ı bu işe dahil etmeyin.
Hem haksızlık, hem de ayıp oluyor.
Bence sadece İzmirlilere değil bütün Türkiye’ye bir özür borcunuz var.

Herkes için doğru iletişim şart

HERKESİN bir iletişim uzmanı gibi davranması gerekir. Amerika’nın birçok üniversitesinde hangi bölümde okursanız okuyun ek olarak iletişim ya da algı yönetimi dersleri de verilir. Bunu da çok yerinde buluyorum. Örneğin bir doktorsunuz. Mesleğinizde de iyisiniz. Başarılı ameliyatlar yapıyor, birçok hayat kurtarıyorsunuz. Ama hastalarla iletişiminiz zayıf, hasta yakınlarının beklediği sorularına yanıt vermiyorsunuz ya da iletişim kurmuyorsunuz. İşin sırrı iletişimden geçiyor.
Bu aslında her şeyde böyle...
İyi bir sanatçının da, iyi bir iş insanının da...
Ve hatta herkesin kendine göre bir iletişim planı ve dili olması gerekir.
Aksi halde iletişim kazaları kaçınılmaz oluyor.
Siz başka bir şey söylemeye, başka bir yere mesaj vermeye çalışırken bir çuval inciri berbat ediyorsunuz.

Aramıza şarkılar girmesin

“BEN İzmirli değilim Diyarbakırlıyım” diyen Coşkun Sabah’a bir İzmirli olarak şöyle bir yanıtım var:
Şarkılarla aramıza kimse girmesin.
Ben Coşkun Sabah’ın “Anılar” şarkısını çok severim.
“Aşığım sana” şarkısını da; “Hatıram Olsun”u da, “Baharı bekleyen kumrular gibi”sini de, “Alıştım sana”yı da, “Bir Pazar günü”nü de...
Bu şarkılar hepimizin, ortak kültürümüz...

ŞİMDİDEN SÖYLEDİ
bence dinlesinler

ÇEŞME Belediye Başkanı Ekrem Oran gürültü denetleme yetkisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yazın sonunda aldı.
Ama yaz Çeşme’de çok gürültülü geçti.
Pandeminin etkisiyle de aslında kimse sesini çok çıkarmadı.
İşletmeler zaten sıkıntılı bir dönem geçirdikleri için herkes biraz toleranslı davrandı.
Ancak işin suyu çıktı.
Gece yarılarına kadar bitmeyen bir müzik daha doğrusu gürültü hepimizi esir aldı.
Başkan Ekrem Oran’ı bu konuda çok hassas görüyorum.
Çünkü o da biliyor ki, Çeşme pandemi sonrasının en önemli adreslerinden biri olacak.
İnsanlar belki de yaz, kış burada yaşayacak.
Birkaç kendini bilmezin Çeşme’nin ahengini, özelikle de Alaçatı’nın o ambiyansını bozmasını istemiyor.
Son çıkışı çok yerinde ve tam zamanında buluyorum.
“Şimdiden söylüyorum” sözünü çok beğendim.
Dedi ki;
* Şimdiden söylüyorum. Sokağa taşan müziğe, gürültüye asla izin vermeyeceğiz.
* Şimdiden söylüyorum. Çeşme’nin ahengini bozanlara yasaların verdiği yetkiyi kullanıp cezasını keseriz.
* Şimdiden söylüyorum. Çeşme hem eğlenmek, hem dinlenmek, hem de kendini yenilemek isteyenlerin adresidir. Her şeyin yeri ayrı ve buna çok dikkat edeceğiz.
* Şimdiden söylüyorum. Gürültü kirliliği kadar görüntü kirliliğine de izin vermeyeceğiz.
Bence bu sözleri Çeşme’nin her yerine, billboardlara asmalı.
Hem bir slogan gibi oldu, hem de bir kararlılığı gösteriyor.
Teşekkürler başkan...

Devletini kandıranı
siz de şikayet edin

BİR sözüm de çevre il müdürlüklerine...
Devlet ne yaptı; vatandaşıyla barıştı. Bence iyi yaptı, Bazı yanlışların düzelmesi için vatandaşa bir fırsat verdi.
Devletine karşı dürüst olan vatandaş gitti; müracaatta bulundu, gerekli evrakları doldurdu ve gereğini yaptı.
Dürüst olmayanı ne yaptı. Bunu bir fırsat gibi gördü; çevresini, komşusunu mağdur etti. Ortak alana bahçe yaptı, imalat yaptı, ev yaptı. Daha önce yapmış gibi gösterdi.
Çevre il müdürlerimiz şimdi gereğini yapın.
Sizi kandıran, dürüst olmayan vatandaşın yanlışını düzeltin.
Dürüst vatandaşım siz de üzerinize düşeni yapın. Her yere şikayet edin.
Çevre Bakanlığı’na, valiliklere, belediyelere şikayet edin, konunun takipçisi olun.
Ben de olacağım.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un bu konudaki titizliğini biliyorum.
Kendisi de takipçisi olacaktır.