Paylaş
İlk duyduğum ve projeyle ilgili ilk bilgiler geldiği gün yazmıştım, yine tekrar edeyim.
Ben projeye tam destek veriyorum.
Çeşme gibi bir yerin turizmi üç ayla sınırlı kalmaz.
Uzatmak elimizde, bunun için de beklentileri yükseltmek ve yatırımlar yapmak gerekiyor.
Bakan Ersoy da ilk günden bu yana “Çeşme’yi Cannes gibi yapacağız” diyor.
Ben de diyorum ki;
Çeşme Cannes gibi olacaksa yapın, hatta hemen başlayın...
Elbette bazı rezervlerimiz var.
İstiyoruz ki; elimizdeki bu değerin kıymetini bilelim, betonlaşmayı önleyelim ve doğal siluetini bozmayalım.
Kışın da gidilen bir yer haline getirelim Çeşme’yi...
O yüzden Bakan Ersoy’a herkes gibi ben de kafamdaki soruları soracağım.
Ersoy; gazetecilerle buluşmasından önce İzmir’in önemli sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek, bilgiler verecek.
Toplantının evsahipliğini İzmir Ticaret Odası yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmalarını çok dikkatli dinliyorum.
Şehirleşmemizden şikayetçi, dikey büyümeden hoşnut olmadığını her fırsatta dile getiriyor.
Ben de kendisine katılıyorum ve ilave ediyorum.
Gelin bundan sonraki süreçleri yerel inisiyatifleri dikkate alarak, onların tavsiyeleri ve önerileriyle birlikte yapalım.
Yani Çeşme örnek olsun.
Yeni bir vizyon belgesi niteliğindeki bu projeyi ihaleye çıkmadan önce yerel hassasiyetleri dikkate alarak yapalım.
İnanın böylesi çok daha iyi olacak.
Toplantı sonrasındaki izlenimlerimi elbette ben de yazacağım.
İki önemli konuyu da
ben yazmış olayım
BU arada Çeşme’nin bekleyen iki önemli konusu var.
Bakan Ersoy İzmir’e gelmişken bu iki başlığı da gündeme getirmek gerekir.
Birincisi gürültüyle ilgili...
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 5 Aralık 2019’da yazdığı bir yazıyla bu isteğin uygun olduğunu söyledi.
Ve dedi ki;
“Denetleme yetkisi Çevre ve Orman Bakanlığı’na aittir. Gerektiğinde bu yetki İl Özel İdarelere, çevre denetim birimlerini kuran belediye başkanlıklarına devredilir. Yaptığımız incelemeler sonucunda Çeşme Belediyesi’ne yetki devri yapılması uygundur.”
Sezon yaklaşıyor.
Bence bu denetim devrini belediyeye vermeliyiz.
Alaçatı, Çeşme’nin önündeki en büyük problemlerden biri gürültüdür.
Mutlaka bir standardın oturtulması gerekiyor.
Bunu da sezon öncesinde yapmamız lazım.
İkincisi ise...
Başkent Üniversitesi Çeşme Belediyesi’nin sağlık tesislerini devralacak. Burada sağlık hizmeti verecek. Çeşme’nin çok eksik gördüğüm bir konusu da sağlık...
Bu konu da Sağlık Bakanlığı’nın onayını bekliyor.
Bence hazır Çeşme’yi masaya yatırmışken bu iki konuyu da gündeme getirmek gerekir.
Afili sorulara
düşündüren
cevaplar
BİR önceki konukları Ertuğrul Özkök ve Güneri Cıvaoğlu’ydu. 18 Mart’ta ise Mehmet Aslantuğ’u ağırlayacaklar.
Gözde Yener Birman afili sorular sormaya alışkın bir gazeteci...
Özkök ve Cıvaoğlu’na da maskesiz, eldivensiz sorular sormuştu.
İki deneyimli gazeteci de o zor sorulara cevaplar verdi.
Ben son dönemde siyaset konuşulan toplantılara gitmemeye çalışıyorum.
Hayatımızın büyük bölümünü zaten günlük siyaset kapsıyor.
Bu toplantılarda ise daha çok hayat var, hayaller var, daha çok da gelecek var.
Geçmişle arada hesaplaşalım ama takılmayalım istiyorum.
O yüzden afili sorulara verilen nüktedan, bazen de düşündüren cevaplar bana iyi geliyor.
18 Mart’ın konuğu Mehmet Aslantuğ olacak.
Ege Palas’ta saat 15.00’te ben de salonda olacağım.
Bu etkinlikler Türk Eğitim Vakfı yararına yapılıyor.
Podcast’lere taktım
TELEVİZYONDA siyaset konuşulunca geliştirdiğim refleksler var.
Hemen bir film seçip seyretmek gibi...
Ya da Netflix dünyasının içinde kaybolmak gibi...
Veya Spotify listelerimi zenginleştirmek gibi...
Son dönemde de Podcast’lere taktım.
Beğendiğim, severek okuduğum birçok gazeteci dostum kendilerine yeni kanallar açtı. Onlardan biri de podcast’ler ve birbirinden ilginç röportajlar...
Bu aralar onları dinliyorum.
İş yaparken, spor yaparken, araba kullanırken ya da başka bir şeyle uğraşırken...
O kadar iyi geliyor ki...
Siyaset olmayınca hayat daha güzel oluyor.
Utangaç olan
içe dönük mü?
BBC Türkçe’de okudum.
“Utangaçlık ile içe dönüklük aynı şey değil” diyorlar.
California Davis Üniversitesi’nden Jessie Sun şöyle diyor;
“Utangaç insanlar genellikle içe dönük oluyor, ama endişeleri yüzünden sosyalleşmeyi zor bulan dışa dönük insanlar da olabilirler. Utangaç olmayan içe dönük kişiler de sosyal bakımdan hünerli, ama yalnız kalmayı tercih eden insanlar olabilir.”
Ve ekliyor.
“Kişilik özellikleri mutluluk öngörüsü açısından en güçlü göstergelerden biridir ve dışa dönüklük ile insanın kendisini iyi hissetmesi arasında güçlü bir bağlantı var. Dışa dönük insanlar daha çok heyecan, coşku ve sevinç hissi duyarken, içe dönük insanlar bu duyguları daha az yaşar.”
Peki, içe dönük insanlar dışa dönük davranmaya çalışsalar aynı coşku ve sevinç duygularını yaşayabilir mi?
Test edin bakalım, yapabilir misiniz ve sonuçlar sizi tatmin eder mi?
Paylaş