Paylaş
Kuyruklara ve kalabalığa inanamadım; tapu sırası bekleyen yüzlerce vatandaşımız…
Bu hareketlilik sevindirici elbette…
Bütün dünya dramatik bir çöküş yaşadı, Türkiye de bundan nasibini aldı.
Ekonomiler durunca, hepimiz evlere kapanınca ortaya karamsar bir tablo çıkmıştı.
O durgunluktan sonra gördüğüm bu manzara beni umutlandırdı.
Türkiye’nin iç dinamiklerine her zaman güveniyorum.
Ve Türkiye’nin geleceğini yorumlarken sadece rakamlara bakmamak gerektiğini hep hatırlatıyorum.
Ancak her fırsatta da şunu yazıyorum;
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için yeni bir hikaye lazım.
Bu senaryonun içinde elbette inşaat da olacaktır ancak yeni dünyanın gerçeklerinde gayrimenkul çok arkalara düşecektir.
Düşük faizler, bir yıl, iki yıl sonra başlayacak ödeme planları konuttaki talebi artırdı.
Bizim gibi enflasyonu yüksek, faizleri de düşmüş bir ekonomide hala konut bir yatırım aracı olarak görülüyor.
Ben de diyorum ki;
Bu değişecek.
Kaçınılmaz olarak farklı alanlar öne çıkacak ve yatırım tercihleri değişecek.
İnsanlar ikinci, üçüncü evlerini almak yerine üretime dönecek alanlara yatırımlarını kaydıracak.
O yüzden emeklilik fonları bütün dünyada önemli ve bu fonlar yatırım yapacak alanlar arıyorlar.
Ben Türkiye’nin dinamiklerine inanıyorum.
Ve daha fazlasını yapabileceğini biliyorum.
Konut ihtiyacımız devam edecek.
Türkiye kentlerini daha modern hale getirmeli, kentsel dönüşümü akıllı kullanmalıdır.
Yani gayrimenkul için kullanılacak kaynaklar daha nitelikli konut ve daha modern şehirler yapmak için kullanılmalıdır.
Markalı konutlara
haksızlık oluyor
İLANLARI, reklamları en az haber kadar okurum.
Ve kolay kolay unutmam.
Salgın döneminde çıkan ilanları da yakından takip ettim.
Faizler inince rakamları da kontrol ettim.
Markalı konutlarda değil ama diğerlerinde hemen artışlar gördüm.
“Arz talep meselesi” deyip kestirip atmamak gerekir.
Çünkü o zaman markasına yatırım yapan, bu hassasiyeti her alanda koruyan şirketlere haksızlık oluyor.
Şimdi destek kentsel
dönüşüm için olmalı
ARSA üretmek elbette gayrimenkul sektörü için önemli... Ancak ben bir süre ağırlıklı olarak kentsel dönüşüme odaklanılması gerektiğini düşünüyorum.
Bugünkü şartlarda hiçbir markalı konut şirketi buna sıcak bakmıyor.
Çünkü mevcut konut stokunu yönetmek, insanları ikna etmek gerçekten zor.
Böyle olunca iş belediyelere kalıyor.
Belediyelerin bugüne kadar açtığı ihalelere ilgi çok azdı.
Türkiye’nin bundan sonra yapması gereken daha modern şehirlere sahip olmak.
Bu konuda sınıfta kaldığımızı herkes kabul ediyor.
Kentlerimizin büyük altyapı sorunları var ve deprem riskini hala hafife alıyoruz.
Nasıl pandeminin etkilerini biraz hafifletmek için hükümet kamu bankaları aracılığıyla faiz oranlarını tarihi düşük seviyelere indirdi; bundan sonra benzer desteği ve daha fazlasını kentsel dönüşüm için yapmalıdır.
“Kim korkar ikinci dalgadan” havası
YAZ etkisi sosyalleşmeyi de artırdı.
Uzmanlar her gün ve daha güçlü mesajlarla mesafeyi, maskeyi hatırlatıyor.
Ama sokaklara çıkınca görüyorum; en ufak bir etkisi yok.
Maskeyi takanlar zaten en başından bu yana tedbirlere uyanlar, mesafeyi koruyanlar en başından bu yana tedbirleri sıkı sıkıya uygulayanlar.
“Nasıl olsa bundan sonra bir şey olmaz” algısı yazın getirdiği havayla da birlikte iyice yayılmış durumda.
Virüsün sıcaklıkla azaldığına dair kanıtlanmış bir veri henüz yok.
Virüsün mutasyona uğradığını söyleyenlerin de tezini güçlendiren bir bilgi henüz paylaşılmış değil.
Aslında bu durum bize özel değil.
Bütün dünya böyle...
Belki de yaz aylarında kazanılmış bir bağışıklığın iyi olacağını düşünüyorlar.
Yine de yeni normali hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.
Sokaklarda gördüğüm manzaralar henüz devam eden birinci dalganın ara vermeden ikinciyi de getireceğini gösteriyor.
Paylaş