Paylaş
Bir süredir sistematik bir karalama kampanyasıyla karşı karşıyayız.
Ne FETÖ’cülüğümüz kaldı, ne de başka bir şey...
Gülüyorum tabii, gülüyoruz.
Gazetecilikte 30’uncu yılıma geliyorum.
Bunun 23 senesi yöneticilikle geçti, muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine kadar her görevde bulundum, 20 yıldır da her gün yazı yazıyorum.
***
Hayatım demokrasiyi savunmakla geçti.
Çünkü biliyorum ki, güçlü bir Türkiye için daha fazla demokrasiye ihtiyaç var.
Hayatım hep bireysel özgürlükleri savunmakla geçti.
Çünkü biliyorum ki, güçlü demokrasiyi ancak bireysel özgürlükleri güçlendirilmiş toplumlar yapar.
Hayatım bu ülkenin geleceğine olan inancımı anlatmakla geçti.
Çünkü biliyorum ki, başka Türkiye’miz yok ve ben gelecek hayallerimi bu ülke, bu kent, bu coğrafya üzerine yaptım hep...
Hayatım insanımızı anlatmakla, tanıtmakla geçti.
Çünkü biliyorum ki, Anadolu bir zenginlik ve çok kültürlü yapımız bizim aslında en büyük zenginliğimiz.
Hayatım Türkiye sevgisini konuşarak geçti.
Çünkü biliyorum ki, ben buraya aitim ve bu ülkeyi taparcasına seviyorum.
***
Gazetecilik zor meslektir.
Eleştirenlerin eleştiriye de açık olmaları gerekir.
Beni tanıyanlar bilir, öyleyimdir, açık ve net...
Hakarete varan eleştirilere bile tahammülü olan biriyimdir.
Öfkem en fazla 10 dakikalıktır.
Her sabahın beyaz bir sayfa olduğunu bilirim çünkü...
Dünü dünde bırakıp geleceğe bakmak gerekir.
Ama bir süredir eleştiriler hakaret dozunu da geçti.
Sosyal medya bir linç arenasına döndü.
Eleştiri hedef gösterme, karalama, hakaret, kişilik haklarına zarar verici hale geldi.
Aslında Başbakan Binali Yıldırım da geçenlerde uyardı.
“Sosyal medya sorumsuz medya değildir” dedi.
Çok haklı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dikkat çekmişti.
“At izi it izine karıştı” demişti.
Gerçekten de öyle...
At izi it izine çoktan karıştı.
Sorsanız “Eleştiri hakkımı kullanıyorum” diyebilirler.
Öyle olmadığını hukukçular çok iyi biliyor.
Bundan böyle nasıl olduğunu mahkemede anlatırlar.
***
Her gün yazı yazan biri olunca aslında kimin nasıl olduğunu okur daha iyi biliyor.
20 yıllık bir izim var arkamda, 30 yıllık mesleki bir imza...
Yeni Asır’da stajyer olarak başladığım mesleğe bugün Hürriyet gazetesinin Ege Bölge Temsilcisi olarak devam ediyorum.
Her şey açık, net ve şeffaf...
İlişkilerimiz, hayata bakışımız, demokrasiyi kavrayışımız, dünyayı okuyuşumuz.
Alnımız açık, başımız dik...
Ve hep öyle olacak...
Bilmenizi istedim.
Sarsıldık ama ayaktayız
DÜN sevgili Ahmet ve Cemal Tükel’in biricik annelerinin cenaze töreni vardı. Beşikçioğlu camisi tıklım tıklımdı. Tükel’ler İzmir’de sevilen bir ailedir. Böyle kalabalık cenazelerde insan ayaküstü sohbetler yapıyor.
Elbette herkesin konuştuğu konu yılbaşı gecesi İstanbul’da yaşanan terör saldırısıydı.
2016 zor bir yıldı.
Beşikçioğlu’nda da birçok şehit cenazesi yapıldı.
Herkesin unutmak istediği bir yıl oldu 2016...
Belki de o yüzden yılın ilk günü yaşanan olay hepimizi çok sarstı.
Ama şunu söyleyeyim.
Toplumun her kesimi bu meselede devletinin, hükümetinin, siyasetin, sivil toplumun yanında...
Ve herkes artık çok iyi biliyor ki, Türkiye büyük bir sınavdan geçiyor.
Tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi...
O gece de siyasetçiler de halkımız da büyük bir sınav verdi.
Terör küresel bir tehdit, Türkiye bu tehditi en açık yaşayan ülkelerden biri...
O cami avlusunda üzüntülü ama kararlı insanlar gördüm.
Kısa konuşmalarda bu net belliydi.
Aslında bu ruh hali Türkiye’nin her yerinde hakim...
Dualarımızı Fatma Beria Tükel ve şehitlerimiz için okuduk.
Paylaş