Paylaş
Bir önerim var.
Bu kurulları her konuda kuralım.
Sadece koronayla ilgili sınırlı kalmasın.
Spor için de, sanat için de, hayatımızı ilgilendiren her konuda bu kurulları hayata geçirelim.
Ve hatta her kent bilim kurulunu kursun.
Biliyorum kent konseyleri var.
Konseylerde toplumun her kesiminin temsilcileri bir araya geliyor, fikirlerini ortaya koyuyor.
Hepsini destekliyorum.
Gazeteci olarak yıllardır kent konseylerinin raporlarını okur, haberleştirir, köşemde işlerim.
Ancak ben bir şeyin konuşulmasını yeterli bulmam.
Hele Türkiye’de...
Bizde konuşulur, orada konuşulduğu yerde kalır.
Fikri takip bizde yoktur.
Oysa en önemlisi bu değil mi; sonuç alana kadar problemlerin üzerine gitmek gerekir.
Bir de herkesin her şeyi bir anda konuştuğu toplantılardan da iyi sonuçlar alınmıyor.
Ben kendi adıma bu koronalı günlerde bilim kurulu üyelerinden çok şey öğrendim.
Hem yetişmiş insan kaynağımızın düşündüğümüzden de fazla olmasından dolayı, hem de gerçekçi, dünyayı iyi takip eden bilim kurulu üyelerimizin varlığından dolayı insanımızla gurur duydum.
Emin olun her alanda iyi yetişmiş insanlarımız var.
Ve bu insanlar dünyanın neresinde olursa olsun itibar gören, değerli, işini iyi yapan, mesleklerinde deneyimli insanlar...
Türkiye bundan sonra daha az siyaset, daha çok bilim konuşmalı.
İflah olmaz iyimser yanım; geleceğin bugünden daha iyi olacağını söylüyor.
Tabii bu fırsatları değerlendirebilirsek.
Bir virüs gelir ve siyaset susar
KORONA, siyaseti ikinci plana itti.
O kısır döngü tartışmalar, o karşılıklı atışmalar, o Meclis’te bile olan yumruklaşmalar bugünlerde yok.
Suçlamalar, ağır sözler de yok.
O toz bulutu her yeri sarmışken, karşılıklı düellolar artmışken; bir gün bir virüs çıkar herkes evlerine çekilir.
Söylenen sözler unutulur, günler geçer gider.
Çünkü sözlerin bir anlamı kalmamıştır.
Virüs herkese başka şeyler söyletir çünkü...
Sizce bu daha ne kadar sürer?
EVDE KAL TÜRKİYE
bir süre daha
İNSANLARIN mutluluklarını, üzüntülerini sevdikleriyle paylaşmalarına kim itiraz edebilir ki...
Sosyal medya, aslında hiç tanımayacağımız insanları bizlere tanıttı, sevdirdi.
Şikayetim yok...
Benim de sevdiklerim çoğaldı, arttı.
Genellikle twitter ve benzerleri daha ciddi, günlük hayatın siyasi kısmını temsil eden sosyal medya kanalları oldu.
İnstagram ve benzerleri de günlük hayatımızı anlattığımız, paylaştığımız kanallar oldu.
İnstagramı çok eğlenceli bulduğumu hep yazıyorum.
Sadece instagram fenomenleri değil, yani bu işten para kazananlar haricinde de takip ettiğim insanlar var.
Çok da başarılı buluyorum.
Sabah kalkar kalmaz belki de ellerini yüzlerini yıkamadan instagram hikayeleriyle güne başlıyorlar, gece yatana kadar da bu devam ediyor.
Koronalı günlerde ne yaparlar, ne ederler diye düşünüyordum.
Valla bir şekilde malzeme üretmeyi başarıyorlar.
Kekler, börekler, çörekler yapanlar da var.
Sabahtan akşama kadar okuduğu kitaplardan pasajlar paylaşanlar da, evde nasıl spor yaptıklarını gösterenler de...
Hepsi çok eğlenceli...
Evde kal Türkiye...
Bir süre daha...
İster kek yap, ister kitap oku ya da başka bir şey...
Ne olursa olsun, evde kal...
Çalışan komiteler öneriyorum
ŞU bilim kurulu bana Barselona’daki tematik kurulları hatırlattı. 1992’den bu yana çalışan bu komiteler, kenti ilgilendiren konularda fikirler geliştiriyor, projeleri takip ediyor. Özellikle büyükşehirler için bu komiteleri öneriyorum. Kent sporundan mobilyasına, sanatından büyük projelere kadar kenti bilen ve uluslararası deneyimi olan insanlar bu komitelerde görev yapsınlar.
Biliyorum benzerleri var.
Ama hiçbiri tematik bir odaklanma yapmıyor.
Oysa ben yetkili, etkili ve fikri takip yapan komiteler öneriyorum.
Hiçbir şeyi havada bırakmayan, konuşulanları hayata geçiren komiteler...
Bizde biliyorsunuz, bir şey yapılmayacaksa ya da diplomatik olarak bir cevap verilecekse hep komitelere havale edilir.
Ben çalışan komiteler öneriyorum.
Tıpkı Berselona’daki gibi...
Bu günler gelip geçer.
Koronasız günler başladığında şu işe bir el atalım.
Barselona’nın turizmdeki başarı hikayesi İzmir için de ilham kaynağı olmalı.
İyi örnekleri alıp büyük şehirlerimize uyarlamalıyız.
Kendi OHAL’ini de yap Türkiye
DÜNYA televizyonlarını izliyorum. Her yerden görüntüler geçiyorlar. Paris’ten, Londra’dan, Budapeşte’den, Atina’dan, Barselona’dan, New York’tan, Roma’dan, Berlin’den...
Bazı ülkeler sokağa çıkma yasağı ilan ettiği için sokaklar bomboş...
Bazıları ise böyle bir yasak getirmemesine rağmen yine boş…
Bizde asker uğurlamaları yasak olmasına rağmen hala yapılıyor, sosyal medyadan izliyorum.
Düğün, dernek yasak olmasına rağmen hala halaylar çekiliyor, görüyorum.
Kendi OHAL’ini yap Türkiye…
Niye yapamıyorsun; “Bize bir şey olmaz” diye mi düşünüyorsun?
Olur kardeşim...
Ve bu faturayı hep birlikte ödemiş oluruz.
Paylaş