Paylaş
2012 yılında daha 6 yaşındayken bir serseri kurşunla parkta kaybettiğimiz Umut...
Yaşasaydı bugün 12 yaşında bir delikanlı olacaktı.
Onca yıl geçmesine rağmen bu kurşunu kimin sıktığı tam olarak netleşmedi.
Mahkemeler kararını veremedi.
Umut’un o bakışları hala aklımda.
Ailesini düşünsenize bir de; anne, babasını, yakınlarını, arkadaşlarını...
Parkta oynarken nereden geldiğini bilmediği bir kurşun onu yere seriyor ve bir daha da ayağa kalkamıyor.
O yüzden İçişleri Bakanlığı’nın muhtarlara yolladığı genelgeye çok sevindim.
Dilerim uygulanır.
Dünyanın hiçbir yerinde görmediğimiz o silahlı kutlama görüntülerine bir daha tanık olmayız.
Hatırlayın, bu yıl içinde bile onlarca kişi sırf bu tutarsız, sorumsuz, vicdansız insanların silahlarından çıkan kurşunlarla hayatlarını kaybetti.
Neden?
Bir hiç uğruna...
Neymiş?
Kutlama yapacaklarmış.
Kimse böyle bir kutlama istemiyor.
Ben Umut’u unutmadım.
O masum çocuğun bakışlarını hayatım boyunca unutmayacağım.
Siz de unutmayın.
Kocaoğlu AK Parti’nin
adayı olur mu?
Seçim takvimi yaklaştıkça elbette dedikodular da artıyor.
Kulisler hareketli...
Her zaman olduğu gibi farklı senaryolar da konuşuluyor.
Onlardan biri Aziz Kocaoğlu’yla ilgiliydi.
Kocaoğlu’nun AK Parti’nin adayı olabileceği gibi bir senaryo...
Bana göre böyle bir geçişin olma ihtimali sıfırdır.
Şu bir gerçektir.
Aziz Bey, büyükşehir seçimlerinde CHP’nin de aldığı oyun üzerinde bir oy almıştır.
Yani toplumun her kesiminin katkısıyla başkan seçildi.
Kocaoğlu eğer “Adayım” deseydi; zaten CHP’nin en güçlü adayı olurdu.
O yüzden bu senaryoların konuşulması normal, gerçekleşme şansı sıfırdır.
Gönülsüz başkanlık olmaz
Bir şey daha var.
Belediye başkanlığı gerçekten zor bir iş.
O yüzden fikren, ruhen bu göreve hazır olmak lazım.
Yani içindeki küçük bir istekle bu yarışa girilmez.
İnsanlar her şeyi başkandan ve onun sorumlu olduğu belediyelerden bekliyor.
Elektrik kesintisini bile...
Oysa elektrik, gaz gibi altyapı hizmetlerini veren şirketler ayrıdır.
Buna rağmen herkes her şeyi belediyeden bekler.
24 saat, 365 gün istekler bitmez.
Belediye başkanlarının bu beklentileri bilerek bu görevlere talip olması lazım.
Gönülsüz adaylıklar; partilere de, o kentte yaşayanlara da zarar verir.
Birkaç günlük mola bile ilaç gibi geliyor
Yaz aylarında kıyıları elbette seviyorum.
Ama sonbaharlar, kışlar bir başka oluyor buralarda.
Hasat için gittiğim Ayvalık’ta yine aynı şeyleri hissettim.
Son dönemde Ayvalık’a kaçış da artmış.
Birçok İstanbullu Ayvalık’tan ev alıp daha çok vakitlerini burada geçirmeye başlamış.
İçlerinde gazeteci dostlarımız da var.
Büyükşehirlerden kaçış devam ediyor.
Ancak şunu unutmamak gerekir.
Bu yerlerde daha çok eğitim kurumu, hastane, sosyal mekanın da olması gerekir.
Yani emeklilik döneminde değil; insanlar en verimli dönemlerinde de buralara gelebilmeliler.
Bodrum bu konuda epeyce mesafe katetti.
Türkiye’nin en iyi okulları, hastaneleri Bodrum’da şubelerini açtılar.
Çeşme’nin, Ayvalık’ın, Marmaris’in hala bu eksiklikleri var.
Yine de kıyılarımız çok güzel.
İnsana hayat katıyor.
Birkaç günlük bir mola bile ilaç gibi geliyor.
Öğrenecek çok şeyimiz var
İtalya ve İspanya’dan öğreneceklerimiz var.
Çok renkli, çok farklı, çok etkili festivaller yapıyorlar.
Bu festivallere sadece yöre halkı değil, dünyanın her yerinden insanlar da geliyor.
Bu turizm ve hizmet sektörünün hareketlenmesi demek.
Bu sayede milyarlarca euroluk gelir elde ediyorlar.
Bizim de çok güzel, etkin festivallerimiz var.
Hasat şenlikleri de öyle...
Ama dediğim gibi lokal kalıyor.
Bırakan uluslararası, ulusal yapmayı bile hayal edemiyoruz.
İtalyanlardan, İspanyollardan öğrenecek çok şeyimiz var.
Paylaş