Paylaş
Yeni normal eskisi gibi olmayacak dendi.
Ama kime anlatıyorsun.
Parklar doldu, sahil kenarlarında mangallar yakıldı, asker uğurlamaları, nişanlar, kutlamalar hemen başladı.
Şaşırıyor muyuz?
Hayır...
Aslında bu manzara sadece Türkiye’de değil; bütün dünyada aynı...
Amerika’daki arkadaşlarımla konuşuyorum; maskesiz, mesafesiz olduklarını söylüyorlar.
Paris’in meşhur kafeleri de öyle, Roma da öyle, Barselona da...
Kötü haber Çin’den geldi, Yeni Zelanda’yı da unutmamak gerekir.
Yeni vakalar ikinci dalganın habercisi...
Ama şunu görmek lazım.
Hiçbir ülkenin ekonomik durgunluğu kaldıracak hali yok.
Bir daha evlere giremeyiz, karantina günleri geri gelemez.
O yüzden devletler üzerine düşeni yaptılar.
Önlemleri aldılar, ekonomik ve sosyolojik dersleri verdiler.
Şimdi görev hepimize düşüyor.
Maskemizi takmalıyız, mesafelerimizi korumalıyız.
Belki biraz evden biraz ofise giderek çalışmalıyız.
Ama ekonominin çarklarını döndürmeliyiz.
Türkiye çok başarılı bir sınav verdiği pandemiyi yine tersine döndürecek güce sahip...
Nasıl vaka sayılarını 700’lere indirdiysek, daha iyisini de yapabilecek koordinasyona sahip.
Ama böyle olmaz.
“Bize bir şey olmaz” diyerek salgını yenemeyiz.
Vaka sayıları artıyor.
Türkiye için alarm zilleri çalıyor.
İş dünyası yeni normali
kendinde deneyecek
ÇOK sayıda iş insanıyla konuşuyorum.
Bir karar aşamasındalar.
Birbirleriyle konuşuyorlar, dünyadaki gelişmeleri, büyük şirketlerin neler yaptıklarını takip ediyorlar.
Belki bir Google refleksi, modeli uygulayamayacaklar ama ezberlerin de bozulacağı kesin.
Ağırlıklı görüş en az iki gün ve mümkünse üç gün ofis, iki gün evden çalışma modeli...
Tabii bu yazdıklarım her şey normale dönünceye kadar...
Yani aşı bulunup içimiz rahat edene kadar...
Bazıları da bundan sonraki iş hayatının uzun süre ve kalıcı olarak böyle devam edebileceğini söylüyor.
Yine söylüyorum.
Bazı bölümler için esnek çalışma, evden çalışma olabilir.
Ama yüz yüze iletişim isteyen işler için bu model asla olamaz.
Biraz daha sabretsek olmaz mı?
TATİL beldelerinden videolar paylaşılıyor, sosyal medya yıkılıyor. Alaçatı sokakları, Bodrum’un farklı yerlerinden, Marmaris’ten, Ayvalık’tan, Foça’dan, Antalya’dan gelen görüntüler…
Ya arkadaş biraz sabretsen, biraz daha dikkatli olsan.
Maskeni taksan; Alaçatı’nın o dar sokaklarında oynarken sağından solundan geçen insanları tehlikeye atmasan olmaz mı?
Bu kadar mı zor, bu kadar mı sıkıldık?
O zaman niye iki ay evlerde kaldık. O kadar sıkıntı çektik.
Hayatımın hiçbir döneminde yasakları savunmadım.
Ama bu sefer farklı...
Bu özgürlük filan değil, tam anlamıyla rezalet…
İnciraltı’nı takip edeceğim
TURİZM Bakanı Mehmet Ersoy’a özellikle İnciraltı planlamasını sordum. Çünkü bekliyor ve yıllardır çözüm istiyor.
Eğer EXPO’yu almış olsaydık, bu fuar İnciraltı’nda olacaktı.
Ve o günleri çok iyi hatırlıyorum.
“EXPO’yu alamazsak da bu hedefleri yapacağız” denmemiş miydi?
Üzerinden yıllar geçti ama İnciraltı hala plansız.
Devletin yapması gereken öyle büyük işler de yok.
Doğru bir planlama yapılacak, o kadar...
Sonrasını arsa sahipleri yapacak.
Bakan Ersoy, “Üzerimize düşeni yaparız” dedi.
Ben de takip edeceğim.
Yine trafik kabusuyla
karşı karşıya kaldık
PANDEMİ günlerinde trafikte rahattık. Hayat normale döndü, trafik yine kabusumuz olmaya başladı.
Her fırsatta yazıyorum.
Bu nüfuslar bizim büyükşehirlerimize fazla...
Bu altyapıyla hiçbir kent bunu kaldıramaz.
Yol yok, alternatif yok ve biz hala bir şey yapmıyoruz.
Örneğin körfez geçiş projesine karşı çıkanlar acaba kent içi trafiğini görmüyorlar mı?
Ve ikinci çevre yolu, hatta üçüncü çevre yolu...
Yazınca şöyle eleştiriler geliyor.
“Yol yapınca trafik azalmaz...”
Doğru; bunu ben de biliyorum. Ama diyorum ki;
Bizim büyükşehirlerde yol yok.
Olsa; yapmaya da gerek kalmaz.
Paylaş