Paylaş
Şener Şen, Türk seyircisini kendinden mahrum etti.
Kahkahalarla güldüğümüz, hepimizin bayıldığı adamı bizden kaçırdılar...
Kim yaptı bunu?
Yavuz Turgul’dan başkası değil.
Allah'ı var iki büyük film yaptı Şener Şen’e... “Muhsin Bey” ve “Eşkıya”...
Ya sonrası...
“Eşkıya”dan bu yana 21 yılda çektiği sadece üç film var Şener Şen Usta’nın: “Gönül Yarası”, “Kabadayı” ve “Av Mevsimi”...
Üçü de Yavuz Turgul’un...
Üçü de Şener Şen’in filmografisinde bırakın ilk 10’a, ilk 20’ye zor girer.
Hayatının en verimli olacağı döneminde sadece üç film...
Şener Şen’e bunu yapmaya kimin hakkı var?
Peki Türk seyircisine bunu yapmaya kimin hakkı var?
En büyük ustayı Yavuz Turgul egosuna kurban ettik.
Şener Şen inanmış Yavuz Turgul sinemasına, ondan başka kimseyle çalışmıyor.
Hiçbir projeyi kabul etmiyor.
Zaten komedi demeyin, Yavuz Turgul entelijansiyasında komedinin yeri yok!
Usta 75 yaşına geldi biz hâlâ Şener Şen’i hasretle beklemeye devam ediyoruz...
Şimdi birlikte yeni film çekiyorlar... Hayırlı olsun.
İnşallah yanılırım ama bu filmden de umudum yok!
Son 20 yılda yaptıkları ortada.
Şener Şen’in eşini oynayacak kadın oyuncu seçmeye çalışıyorlar, oyuncularla deneme çekimleri yapılıyor.
Bunlarla ilgili de çok şaşıracağınız bilgiler geliyor bana, onları da yazacağım yakında...
Velhasıl Türk sineması seyirci rekorları, film rekorları kırarken biz Şener Şen’e hasret yaşamaya devam ediyoruz...
Ama olsun Yavuz Turgul rakı masasında eğleniyor ustayla.
İstiklal’de iyi şeyler de oluyor
Fashion Week’in İstiklal Caddesi’ndeki Grand Pera’da yapılması çok tartışıldı.
Ben İstiklal’e iyi geldiği ve mutlaka önümüzdeki yıllarda devam etmesi gerektiğini savunanlardanım...
Devam edecekmiş zaten.
Geçen gün Grand Pera’nın Genel Müdürü İhsan Salar’la bir araya geldim.
Tarihi binada açılan House Cafe’de oturduk.
İstiklal’de kapanan House Cafe’ler haber oluyor da, açılanlar neden olmuyor...
Grand Pera’nın içindeki çok başarılı bir yer olmuş, Fashion Week’te bütün herkes buradaydı zaten.
Bu yıl 5 gün süren etkinliği, günde 4 bin ziyaretçiden toplamda 20 bin kişi takip etmiş.
Kompleksini içinde bulunan Emek Sineması’nda etkinlikler ve film gösterimleri sürüyor zaten.
Mayıs ayında resmi bir açılış da yapmayı planlıyorlar Emek Sineması’na... Hemen yanında modern bir tiyatro salonu var.
Girişteki Madame Tussauds müzesini de eklersek, 2017’de 20 milyon ziyaretçiyi hedefliyorlarmış.
Biz gazeteciler kötü olan şeyleri yazmayı, haber yapmayı severiz...
“İstiklal yandı bitti, kül oldu” haberleri de çok yazıldı çizildi.
Ama bakın iyi şeyler de oluyor İstiklal’de...
Sırtımda taşırım seni!
Önce Tolgahan Sayışman eşi Almeda Abazi’yi Los Angeles sokaklarında sırtında taşıdı...
Sonra Kadir Doğulu eşi Neslihan Atagül’ü Teşvikiye sokaklarında sırtında taşıdığı bir video yayınladı.
Bu modanın hızla yayılmasından korkuyorum.
Sonuçta bütün kadınlar Almeda kadar ince, Neslihan gibi ufak tefek değil...
Eyy Booking
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin booking.com’un yasaklanma meselesine yaklaşımını çok doğru buldum.
Sonuçta Hollanda menşeili firmaya kalkıp çok rahat “Eyy Booking.com...” diye başlayan uzun bir nutuk çekebilirdi.
“Sen kendini ne sanıyorsun” diye fırçayı basabilirdi...
Zeybekçi öyle yapmak yerine, “booking.com’u kazanmalıyız” dedi...
“Yasakladığınızda kazanan yoktur” dedi, “Ama az ama çok her iki taraf da kaybeder” açıklamalarını yaptı.
Kestirip atmaktansa, krizi tırmandırmaktansa çözüme yönelik pozitif yaklaşımını çok doğru buldum Zeybekçi’nin.
Bizim başından beri söylediğimiz de bu.
Yasaklamakla olmaz... Teknolojinin karşısında yasaklarla duramazsınız.
Acenteler zarar ediyorsa booking.com’dan daha iyisini yapın...
Yok yapamıyorsanız uzlaşın.
Booking.com da gelsin vergisini ödesin, Türkiye’nin şartlarına göre iş planını geliştirsin.
Nihat Zeybekçi çözüme yönelik yaklaşımından sonra, “booking.com’la görüşmelerimiz sürüyor” dedi.
Olması gereken de bu, Zeybekçi’yi tebrik ediyorum.
Çılgın taraftar
Bu futbol taraftarlığı gerçekten çılgınlık...
Akıl mı duruyor, adrenalin ve heyecan her şeyin önüne mi geçiyor bilmiyorum ama taraftarda bir tutulma yarattığı açık.
“Futbol uğruna yaptığınız en çılgınca şey nedir” diye sormuşlar taraftarlara...
Balkondan balkona 1,5 metrelik kalasla köprü yapanlar mı istersiniz...
Sevinirken kolunu kıranlar mı...
Heyecandan fenalaşan babasını hastaneye yetiştirirken maçı izleyen mi...
Çekirdek komasına girenler mi...
Yoksa futbolcunun yeğeniyim diye stada girenler mi...
MasterCard’ın paha biçilemez sürprizler adıyla kurduğu sitede neler var neler.
En büyük çılgınlığı anlatanı da alıp Şampiyonlar Ligi finaline götüreceklermiş.
Belki biraz da bu yüzden çıldırıyor taraftarlar.
Isınamadığım iki dizi...
Benden size tavsiye, çeşitli nedenlerle sevmediğiniz, ısınamadığınız, kendinizi kaptıramadığınız dizileri takip etmeyin. Son döndemde böyle iki tane dizi deneyimim oldu.
Biri Marcella...
Arızalı dedektif Marcella’nın hikayesini anlatan bir polisiye drama.
İlk sezon 8 bölüm çekilen bir yapım, başladım elime yapıştı, bırakamadım...
O mu beni izledi, ben mi izledim anlayamadım, sezon finalini zor ettim.
İkinci sezonu çekilir mi bilmiyorum ama çekilse bile benim izlemeyeceğim kesin.
Diğer dizi The OA...
Asla Marcella kadar iç kıyıcı değil ama o kadar övgüye rağmen The OA’yi de sevemedim ben...
Onun da Marcella gibi ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor.
7 senedir gözleri görmeyen bir kadının deneylerle yaşadığı parapsişik olayları anlatıyor...
Sezon finaliyle de bu muymuş dedirten bir iş.
İkinci sezonunun çekilmeyeceği söyleniyordu ama Netflix’ten onay çıktı...
Hiç merakla beklemediğimi söylemeliyim.
“Bunları beğenmedin peki birader sen nasıl dizilerden hoşlanırsın?” diyenlere de yanıtı vereyim:
Breaking Bad, Fargo, Blacklist tarzıdır benim olayım.
Paylaş