Paylaş
Bircan İpek’le Şenol İpek’in adliye bahçesinde video çekip boşandık demelerine “sosyal medya zehirlenmesi” dedim ya, hepimiz yavaş yavaş zehirleniyoruz...
Pucca, kocasından boşanacağını yazıyor sayfasına...
“Kocası bir şans daha ver bana” diye yalvarıyor.
Pucca’nın takipçilerinden arabulucu olmalarını istiyor, “Beni bloklamış lütfen söyleyin de yine takibe alsın” diyor...
Yahu delirdiniz mi?
Nedir bu boşandık videoları çekmeler, nedir bu karı-koca evinizde yapacağınız muhabbetleri uluorta konuşmalar?
Oyuncu Aslıhan Gürbüz bir akşam ‘delirip’ bütün takip ettiklerini takipten çıktı ya, vallahi hak veriyorum.
450 bin kişi takip ediyor Aslıhan Gürbüz’ü, o kimseyi takip etmiyor...
“Artık kimsenin özel hayatını görmek, paylaştıklarını takip etmek istemiyorum” diyerek açıkladı bu kararını...
Bu her şeyi göz önüne serme merakının ulaştığı saçmalık sınırlarını gördükçe, Aslıhan ne doğru yapmış diyor insan.
Sosyal medya zehirlenmesi dediğim işte bu...
Birbirinden gördükçe herkes daha çok zehirleniyor ama kimse zehirlendiğinin farkında değil...
Aslıhan’ın “takibi bırak”ı panzehir olmaz ama en azından nereye gittiğimizi göstermesi açısından bir farkındalık sağlar belki...
Bu çizim nedir?
Ne kadar özen göstersek de çocukları popüler kültürün etkilerinden korumak imkansız...
Geçen gün anne-baba, iki çocuk evde uydurduğumuz bir oyunu oynuyoruz...
Herkes hayalindeki dövmeyi küçük bir kağıda çiziyor, sonra hangisi daha iyi olmuş diye oyluyoruz...
Ben fotoğrafta gördüğünüz çizimi yaptım...
Hemen tanıdınız değil mi, Çukur’daki dövme.
Diziyi izlemesem de dövmeyi biliyorum.
Buna rağmen 1. sınıfa giden kızım Pera, çizimi görür görmez “Aaa bunu sen yapmadın sayılmaz çünkü bu Çukur” dedi...
Ağzım açık kaldı.
Çünkü bizim evde hiç dizi izlenmiyor, çocukların Çukur’u bilmesi de imkansız.
Nereden bilebilir?
Ya okuldan... Ya da servisteki arkadaşlarından...
Yani siz ne kadar çocuklara izletmeseniz de, dönüp dolaşıp bir yerlerden buluyor çocukları popüler kültür...
Bu kötü bir şey mi?
Elbette değil...
Sadece günümüzde beynimizi bombardımandan korumak imkansız artık.
Boğaz’a da beton
Boğaz sahilinde pek çok yer kazıklı yollarla genişletiliyor.
Bazı alanlar otopark, bazıları balık tutma yeri, bazıları yürüyüş yolu olarak ayrılıyor...
Kent mobilyası konusunda iyi olduğumuz söylenemez.
Ne yazık ki bu konuda estetik bir göze sahip değiliz.
Beton dökülen meydanlarımızdan, teflon sokaklarımızdan, yeşillendirme adı altına konulan saksılardan belli zaten.
Boğaz sahili de aynı zevksizlikten nasibini aldı.
Boğaz’ın genişletilen bölgelerine beton döküldü...
Harç kamyonundan al, boca et, o kadar...
Geçen gün çocuklarla scotter’a binelim, paten kayalım dedik.
Rumeli Hisarı’nda, güneş vurduğunda parlayan betondan gidebilmek mümkün değil.
Henüz tam anlamıyla bitmemiş olabilir ama bitse de buranın güzel olmayacağı şimdiden belli.
Çünkü ana malzeme yine beton... Yine beton...
Üzerine güzel bir bisiklet yolu yapayım, bir bölümünü tartan zemin olarak planlayayım, bazı yerlerde yeşil yürüyüş yolları olsun diye kimse kafa yormamış belli ki...
Paylaş