Paylaş
Fotoğrafı önceki gün ben çektim. Tadilat çalışmaları başlamıştı binada... Boya badana ve temizlik işleri sürüyordu...
Binanın ne olacağını sordum yetkililere, “Üniversite olacak” dediler. Zaten binanın üzerine kocaman bir İstanbul Kent Üniversitesi afişi asmışlar.
Adını ilk defa duyduğum bir okul...
Nedir bu Kent Üniversitesi, kimindir diye merak edip, öğrendim.
Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz’ın...
Üniversiteyi kurmak için 2016 yılında başvuran Berna Yılmaz’a Yüksek Öğrenim Kurumu’ndan olur çıkmış...
2016 Ağustos ayında Resmi Gazete’de yayınlanan yazıyla da üniversite resmi olarak kurulmuş...
İşte o üniversitenin ilk kampüsü olacak tarihi Alman Hastanesi...
Tarihi diyorum çünkü Alman Hayır Cemiyeti’nin katkılarıyla 1852 yılından beri hizmet veren bir binaydı orası...
1992’de Universal Grup bünyesinde Alman Hastanesi’ne dönüşmüş, grubun girdiği ekonomik kriz sonucu da 2013’te kapanmıştı.
Kent Üniversitesi’nin resmi web sitesi kent.edu.tr’ye de girdim, ana sayfasında Alman Hastanesi’nin binasının üzerine kocaman okulun adı yazılmış bir fotoğraf vardı...
Şu an binada o yazı yok, demek ki bittikten sonra böyle olacak...
Okulun Mütevelli Heyeti Başkanı Berna Yılmaz, kurucu Rektörü ise Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak...
Kız öğrencilere ve engellilere pozitif ayrımcılığın yapılacağı okul kapılarını bu eğitim döneminde açacak....
Hatta inşaatın sürdüğü binaya asılan afişte “Kız öğrencilere yüzde 30 burs” duyurusu yer alıyor...
Açıkçası ben tarihi Alman Hastanesi’nin bundan sonra da sağlık kuruluşu olarak hizmet etmesinden yanaydım...
Hatta Alman Hükümeti’nin bu binayı sadece sağlık kuruluşu olarak kullanılması için devrettiği söylenip dururdu.
Kapandıktan sonra otel olacağı iddiaları da ortaya atılmıştı, neyse ki öyle bir şey olmadı...
En azından buna sevinebiliriz.
Taksim İlk Yardım’da son durum
Madem Alman Hastanesi’nden bahsettik, hemen karşısındaki Taksim İlk Yardım’dan son haberi vereyim. Taksim ve civarında oturanlar için yıllardır iki hastanenin kapalı olması büyük sıkıntıydı...
Çevrede yakın bir hastane kalmamıştı. Alman Hastanesi, Kent Üniversitesi olurken Taksim İlk Yardım’da neredeyse sona yaklaşıldı.
Binanın dış cephe camları giydiriliyor, 31 Aralık 2017’de inşaat bitecek.
Muhtemelen yeni yılın ilk ayında yeniden açılacak Taksim İlkyardım.
Estetikten yoksun, lök diye oturtulmuş bir bina olduğunu söylemeliyim.
Şahan’ın, 2 milyon lira desteğe ihtiyacı mı var?
Kültür Bakanı Nabi Avcı’nın açıkladığı sinema kanunu taslak çalışmasında alkışlanacak maddeler kadar tartışılacak maddeler de var...
Reklam sürelerinin kısaltılması, ihraç edilecek dizilerin desteklenecek olması güzel hamleler...
Ancak kaldırılması gereken eğlence vergisi hâlâ orta yerde duruyor...
Onun yerine bir ara formül bulunmuş:
1 milyon ve üzeri seyirciye ulaşan yerli filmlerin yapımcılarına, bir sonraki projelerinde kullanılmak üzere sağladıkları eğlence vergisinin yüzde 25’i destek olarak verilecek...
1 milyon barajını aşıp, gişe rekoru kıranlar belli zaten...
Şahan, Cem, Ata, Yılmaz, Kural-Cemcir vs...
Şimdi “Recep İvedik 5”le 7,5 milyon kişi tarafından izlenen Şahan Gökbakar’ın bir sonraki filmi için Kültür Bakanlığı’ndan alacağı 1-2 milyona ihtiyacı mı var...
1 milyonu aşanlara yarattıkları eğlence vergisinin yüzde 25’ini destek olarak vermek, büyük yapımcıların işine yarar ancak...
Küçük yapımcı, bağımsız sinemacı yine ezilmeye devam edecek.
Oysa doğrusu eğlence vergisini tamamen kaldırmak olmalıydı.
Nihayet! Sinemada reklamlar kısalıyor...
Şu sinemalardaki bitmeyen reklamları yazmaktan elimizde nasır tuttu ama nihayet mutlu sona yaklaştık galiba...
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, taslak çalışmaları biten yeni sinema kanunu açıkladı.
Tüketici olarak bizi en çok ilgilendiren konu, reklam sürelerinin kısalacak ve fragmanların asgari seviyeye indirecek olması.
Yarım saate yakın süren reklamlar ve fragmanlar sinema seyircinin kabusuydu.
Nihayet bu kabustan kurtulacağız.
Denizden uzaklaşan siyaset
Bu hafta Magazin Konseyi’nde bu yaz kimlerin sahilde görüntülenmesini isterdiniz konusunu tartışırken, hepimiz ilk 10 listemizi yaptık.
Ben birinci sıraya hiç düşünmeden siyasetçileri koydum.
“Eskiden ne güzel denize girerken siyasetçilerin fotoğrafları olurdu: Özal, Demirel, Çiller, Baykal... Artık hiçbir siyasetçiyi denizde göremiyoruz ne yazık ki” diyerek...
Elimizde bir tek Deniz Baykal kaldı denize giren...
Oysa eskiden devlet bakanları gazetecilere bile iddiaya girip Büyükada’ya kadar yüzme yarışı yapardı...
Eski Devlet Bakanı Esat Kıratlıoğlu’nun 1995 yılında gazeteci Engin Aktel’le Büyükada’ya kadar yaptığı yüzme yarışını kim unutabilir...
İki saatte 8 kilometre yüzmüş, kelini kapattığı saçlarının uzunluğuna herkes şaşırmıştı.
Ben 2000’lerden sonra bir tek AKP’nin Devlet Bakanları’ndan Kürşad Tüzmen’i hatırlıyorum, denizle haşır neşir siyasetçi olarak...
O da milli yüzücü ve profesyonel bir dalgıçtı...
Siyasetçiler mi artık denize girmiyor, yoksa giren siyasetçilerin fotoğrafları mı çekilemiyor bilmiyorum ama üç tarafı denizle çevrili ülkede politikayla deniz arasında uzak mesafeler var artık.
Bunda muhafazakar kadroların etkisi elbette var ama muhafazakarlar hiç mi denize girmez.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş