Paylaş
İtiraf etmeliyim ki Temel Bey, Saadet Partisi Genel Başkanı olduğunda “Neden daha genç bir insanı Genel Başkan yapmadılar?” demiş ve partinin sessiz sedasız yerinde sayacağını düşünmüştüm.
Ama Temel Bey, beni ve Türkiye’yi şaşırtacak bir çıkış yaptı. Söylemleriyle partisini gündemin üst sıralarına taşıdı.
“Yıllardır sessiz sakin giden Saadet Partisi nasıl oldu da gündemde fırtınalar estiriyor? Temel Bey ne diyor da sosyal medya yıkılıyor?” diye kendisine sormak istedim.
Dün iktidara gelmesinden korkan kesimin bugün alkışladığı, muhafazakâr kesimin bir bölümünün ise yükselişinden rahatsız olduğu bir parti hâline geldi Saadet Partisi. Bunun nedenini merak ettim.
Erbakan Hoca’nın kurduğu partide neden Fatih Erbakan yok; öğrenmek istedim.
Ak Parti ile ittifak konusunda kapıyı açık bırakmasının sebebi ilkeler mi, pazarlık mı; bilelim istedim. Velhasıl ben sordum Temel Bey cevapladı, biraz uzun bir söyleşi oldu ama ancak bu kadar özetleyebildim.
Temel Bey, sosyal medyayı takip ediyor musunuz bilmiyorum ama fırtınalar estiriyorsunuz. Dünden farklı ne söylüyorsunuz?
Aslında biz hep aynı şeyi söylüyoruz, sadece insanlar bizi dinlemeye yeni başladı. Sosyal medyayı sürekli takip edemiyorum, arada bakıyorum. Beni en çok memnun eden bir tweet oldu geçenlerde onu paylaşayım. Bir vatandaşımız yazmış “Yahu ben İslam’ı neredeyse tümüyle reddeder hâle gelmiştim, şimdi siz geldiniz ben tekrar lise çağlarında öğrendiğim İslam’a dönme kararı aldım.” Bir insana bunu söyletebilmek bizim için çok değerli.
İttifak meselelerine girmeden Fatih Erbakan’ın Ak parti bünyesinde siyasete gireceğine dair iddialar var. Neden babasının kurucusu olduğu partide değil Fatih Erbakan?
Fatih Erbakan’ın bizimle birlikte hareket etmesi icap eder. Kendisi bizim kurucu üyemiz. Genel İdare Kurulu üyemiz değil ama bunun sebebi de kendisinin ayrı bir liste çıkarması ve seçilememesidir. Ben, kendisini ısrarla bizimle birlikte çalışmaya davet ettim ama başarılı olamadım. Umarım yanlış bir tarafa kaymaz.
Saadet Partisi’nin yükselişinden veya gündemde olmasından rahatsız olan muhafazakâr bir grup var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bizim söylemlerimiz eski seçmenlerin bir kısmında itibar gördü, bir de bizim dışımızda kalan bizi bu güne kadar hiç dinlemeyen vatandaşlar ilk defa “Allah Allah, bu adamlar bizimle bir araya gelmezlerdi ama ne oldu da bizden daha çok bazı mefhumlara sahip çıkıyorlar?” diye düşünmeye başladı. Bizim sözlerimiz onların tasvibini kazandı ama biz bu sözleri yeni söylemiyoruz eskiden beri söylüyoruz, Gelişme bundan ibaret. Bizim yükselmemizden rahatsız olanlar hükümetin propagandasının etkisinde olanlardır.
Saadet Partisi, dün Batı’nın ve Amerika’nın karşı olduğu Refah Partisi’nin devamı niteliğinde. Dün sizin güçlenmesinden rahatsız olanlar bugün olmayacak mı?
Refah Partisi iktidarında Batı bizden endişe etti. Yanlış anlaşılan tavırlarımız olmuş olabilir, belki biz o dönem daha keskindik. Ama Batı bize karşı hep önyargılı davrandı, bizi anlamaya çalışmadı. Bizim temel değerlerimiz üzerinde durmadı. Batı eskiden beri bir haçlı ruhuyla bize karşı mesafeli durdu. Biz “değerlerimiz” deyince onlar kendi değerleriyle çatışacağımızı düşündü. Hâlbuki bizim medeniyet anlayışlarımız farklı olabilir ama birlikte yaşama konusunda biz onlardan çok daha ileriyiz. Ben Avrupa Birliği üyeleriyle konuşuyorum. Biz sizinle aynı medeniyetin ürünüyüz diyemeyiz. Siz farklı inançlara sahipsiniz farklı kültürlere sahipsiniz biz farklı inanç ve kültüre sahibiz. Bunların dışında hukukun üstünlüğü mü? Biz varız. Sizin özellikle laiklik diye tarif ettiğiniz bir kavram var. Laiklik bizim ürettiğimiz bir kavram değil. Zaten Avrupa karışık, bir tarafta sekülerler diğer bir tarafta laikler var. Sizin burada istediğiniz din, herhangi bir müessese üzerinde baskı yapmasın; biz de onu diyoruz. Sizin yeni bulduğunuzu zannettiğiniz mefhum biz de eskiden beri var.
İttifak konusunda Saadet Partisi olarak Ak Parti’ye kapıyı ne tam kapatıyorsunuz ne de tam açıyorsunuz. Bu durum kilit parti olmanızı pazarlık konusu edeceğinizle ilgili yorumlanıyor.
İttifak konusuna gelince eskiden bu koalisyondu, seçimden önce yapılan ittifaklar ise barajı açmak için yapılırdı. Seçimden sonra herkes kendi yoluna giderdi. Şimdi öyle bir durum yok ki, bir kişi seçilecek. Neyin ittifakı olacak? İttifak ancak bugünkü değerler üzerinden ilkeler üzerinden yapılabilir. Bizim ilkelerimiz çok net, başından beri aynı şeyi söylüyoruz. Ak Parti bizim ilkelerimizi kabul etmiyor ki, Biz iktidar olursak öncelikle kamplaşmanın önüne geçeceğiz diyoruz. Ama Ak Parti “Benimle olursan millisin değilsen gayri millisin” diyor.
Biz çok açık ve net bir şekilde kuvvetler ayrılığını olmazsa olmaz olarak görüyoruz. Bir ülkede iktidar gerek meclis tarafında sorgulanamıyorsa, gerek adalet mekanizması iktidarın etkisi altındaysa biz buna rıza gösteremeyiz. Çünkü orası ister istemez diktatörlüğe gider.
Ekonomiye gelirsek, yolsuzlukla ve israfla mücadele etmek bizim olmazsa olmazımız. Bugün kimse bu mücadeleyi yapamıyor. İstediklerimiz imkânsız şeyler değil, açık kapı bırakıyor olmamızın sebebi bu, belki bizim söylediğimiz aşırı gidiyor. Yani siz yönetimi bize devredin manasına geliyor ama bunlar olmadan da olmaz.
İlkelerimiz dışında hiçbir şey söz konusu değildir.
Sizin istediğiniz şeyler olması gereken zaten. Tayyip Bey’le görüştüğünüzde ve bu taleplerinizi ilettiğinizde karşı mı çıktı?
Tayyip Bey’le görüşmemiz bizim talebimizle gerçekleşti bildiğiniz gibi. Biz uyum yasalarıyla ilgili düşüncelerimiz aktarmak için gittik. Bunları da uyum yasalarındaki tekliflerimizin arasına koyduk ama biz o zaman bu meselelerin detaylarına girmedik. Ama ben genel manada düşüncelerimizi hukukun üstünlüğünü yani bugün tereddütleri ortadan kaldıracak tavırlara ihtiyaç olduğunu, olağan üstü hâlin böyle devam etmemesi gerektiğini, yarın seçime giderken bunun muhakkak kaldırılması gerektiğini söyledim. Biz bu hususlarda anlaşamıyoruz. Bunlar olmadığı zaman da günaha ortaklık etmiş oluruz. Bugün hukuka öyle müdahaleler var ki insanlar kendini savunamıyorlar. Bir insan düşünün görevinden alınıyor, ne ile suçlandığını bilmiyor, vatan haini damgası yiyor ve masum olduğunu kendisinin ispat etmesi isteniyor.
Peki, yeni sistem içinde başkan yardımcısı olarak yönetimde olsanız, ilkelerinizi gerçekleştiremez misiniz?
Olamaz ki. Külli irade var, bir kişi karar verecek. Tayyip Bey bu hususta güven veriyor mu? Bugüne kadar yola çıktığı arkadaşlardan yanında kimse kaldı mı?
Tayyip Bey’in tutumu farklı olsa karşı çıkar mısınız yine?
Biz ‘Başkanlık Sistemi’yle ilgili düşüncelerimizi söyledik. Dedik ki; bu sistem baskıya götürür, yanlışa götürür. Biz prensip olarak ‘Başkanlık Sistemi’ne karşı değiliz. Ancak ‘denetlemeyen bir Başkanlık Sistemi’ne’ karşıyız ve biz meclisin mutlaka güçlü olmasını, bunun yanında adalet mekanizmasının yürütmenin emrinde olmamasını istiyoruz.
Sisteme değil uygulamaya güvenmiyorsunuz.
Biz bir şeylerin değişeceğine dair bir işaret göremiyoruz ki. Bakın Tayyip Bey’in bir özelliği var. Arada vatandaşa “Allah beni affetsin, şurada yanlış yaptım.” diyor ama sonrasında bir şey değişmiyor. Mesela “Eğitimi başaramadık.” diyor ama devamında bir şey değişmiyor. “İstanbul’u mahvettik, benim de vebalim var.” diyor ama bir şey değişmiyor. “Bu FETÖ’cüler beni de aldattı. Bunların altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanettir.” diyor ama gidiyor ibadet dediği kesimle ihanet dediği kesimi aynı kefeye koyuyor.
Ak Parti’nin iyi yaptığı hiç bir şey yok mu sizce?
Var. Başörtü sorununu çözdü. Mühim bir sorundu ama sanki bu sorun çözülünce her şey tamam oldu. Adalet dediğimiz mefhum başörtüsünün çok ötesinde. Başörtüyü isteyenin takması bir hak, adaletin bir gereğidir, insan hakkı aynı zamanda. Ama öyle bir duruma geldi ki bu sorun çözülünce herkes meftun oldu. Yani ne adalet, ne insan hakkı ne ekonomi, ne dış politikadaki yanlışlıklar hiç biri gözükmüyor. Bugün asgari ücretin açlık düzeyinde olması kabul edilebilir bir şey mi Allah aşkına? Hükümet bunu başarı olarak gösteriyor. Vatandaş da kabulleniyor bu durumu.
Neden kabulleniyor sizce?
Çünkü Hükümet algı operasyonunu çok iyi yönetiyor. Bugün yolsuzluklar almış başını gidiyor, hatta buna fetva veriliyor. İnançlı insanlarda hep “Biz iktidar olduğumuzda adalet olacak, ekonomi iyi olacak, güzel bir Türkiye olacağız.” düşüncesi vardı. Bugün gördüler ki her şey eskisinden daha kötüye gidiyor. Peygamberimiz döneminde sahabe İslam’ı yaymak için dünyanın dört yanına gitmiş, ticaret yapmıştır. Gittikleri yerde öyle örnek bir hayat sürmüşler ki, onları görenler “Siz neye inanıyorsunuz?” diyerek Müslüman olmuşlar. İslam, savaşla kılıçla yayılmadı. Bugün namaz kılmayan birine “Gel, birlikte namaz kılalım.” dediğinizde “Aman, benden uzak dur da…” diyor. Güvenmiyor çünkü.
Yakın siyasi tarihimizde aynı çizgide olmayan siyasi partilerin ittifak ve koalisyonlarının tanığıyız ama bugün bu tarz girişimler sert tepkiyle karşılanıyor. Neden?
Bu tamamen algı. Bakın, bugün Tayyip Bey söylemini değiştirsin, tabandaki insanlar aynı saatte “Hakikaten doğru diyor.” deyip anında yüz seksen derece dönüş yaparlar.
Size göre kutuplaşmayı bitirecek tek isim Tayyip Bey mi?
Evet, şu anda kutuplaşmayı bitirecek tek kişi Tayyip Erdoğan’ dır.
Paylaş