Paylaş
Bugünkü yazımda kullandığım “Başkanım” hitabı da Başkanlık sistemine erken geçişten değildir, sizinle karşılıklı konuşmalarımızdaki hitabımdır.
Farkındayım, biraz uçuk kaçık kalıyorum camiama göre ama ben de böyle bir modelim. Hayatı sayısal değil sözel yaşamayı tercih ediyorum.
Geçtiğimiz yıl, 16 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ziyaret edip izlenimlerimi yazmak için randevu almıştım ama malum geceden sonra bu isteğimi gerçekleştiremedim. Nedense tekrar randevu almaya da gönlüm elvermedi bugüne kadar.
15 Temmuz gecesine ilişkin hafızamda yer etmiş olan, ardı ardına yer alan olaylarda sokağa çıkan tanklar, halkına silah doğrultan askerler kadar; size olan nefret duygusuyla darbe girişiminin başarılı olmasını temenni eden insanlarımızın paylaşımları beni hayrete düşürmüştü.
Tankları durdurduk, darbeyi önledik ama benim aklım o kalbi nefret dolu insanlarda kaldı. Bir insanın, ülkesinin yöneticisini sevmemesini anlıyordum ama nefretini asla anlamıyorum ve anlamayacağım…
15 Temmuz sonrası her şeyin daha güzel olacağını, yanı başımızda yaşanan olayların bizi birbirimize daha fazla kenetleyeceğini ümit ettim.
Ne Avrupa’nın, ne Amerika’nın ne de ülkemizdeki terör gruplarının yapmış olduğu algı operasyonlarının etkili olacağına hiçbir zaman inanmadım, inanmayacağım da…
İnsanların sizi sevmesini değil ama adaletinize güvenmesini arzu ettim. Farkında mısınız, bilmiyorum ama herkes size bir şekilde seslenme gayretinde. Sevse de sevmese de sesini duyurma gayreti içinde. Lâkin son zamanlarda bazı seslere kulaklarınızı tıkamış gibisiniz. Bir kesim boşluğa sesleniyor gibiler, tarafınızda olduğunu iddia eden diğer bir kesim ise o seslerle dalga geçiyor. Bu arada zerre kadar samimiyetlerine inanmadığımı da söyleyeyim.
FETÖ ve terörle mücadele şekil değiştiriyor. Son zamanlarda yaşananlar adeta 15 Temmuz’da darbeyi engelleyen sevgiyi nefrete dönüştürme gayretinde. Bu tanktan da, silahtan da daha tehlikeli bir durum değil midir sizce?
Kimin niye tutuklandığını veya serbest bırakıldığını anlayamayacak kadar karmaşık bir durumla karşı karşıyayız. Kimin tutuklandığı veya serbest bırakıldığı da değil mesele.
Adalet canı yakacak elbette ama terazinin ayarlarında sorun var…
Paylaş