Paylaş
İş makinesinin sebep olduğu iddiası ortaya atıldı lakin kasıtlı olarak yapılığı anlaşıldı. Kadına, hayvana, çocuğa daha doğrusu kendinden fiziken güçsüz olana uygulanan şiddet haberlerinin yorgunluğunun ve birikiminin isyanıydı küçük köpeğin ölümüne gösterilen tepki. Ocak 2108’de çıkarılan yasa ile hayvana işkence eden kişilere hapis cezası getirildi ama vahşet haberlerinde bir düşüş görünmüyor. Elbette ceza almaları önemli ama bir o kadar önemli olan kamuoyunun tepkisi.
Şiddete karşı “Bana ne?”ci bir tavır takınmadığımız sürece netice alabiliriz. Çocuğu hayvana işkence eden ve bunu gülümseyerek seyreden anneleri – babaları uyararak gerekirse şikâyet ederek geleceğimiz için bir şeyler yapmış olabiliriz. Eşi veya sevgilisi olması sebebiyle kadını, kendisinin tapulu malı gibi gören erkeğe karşı çıkacağız ki kimse bir canlı üzerinde hak iddia edemesin. Toplumun ortak tepkisi, kınaması ve dışlaması inanıyorum ki birçok şeyi düzeltebilir.
Aksi takdirde kötülüklere şahit olmaya devam edeceğiz. “Nereye gidiyoruz?” diye sorup endişe edeceğiz. Bir çift siyah göze çaresizce bakacağız. Lanet edeceğiz; ta ki bir dahaki vahşete kadar.
Siyasetçisinden savcısına, sanatçısından yazarına kadar herkesin tepki göstermesi sevindirici lâkin bu tepkiler genele yayılması (?)
Örneğin; yıllardır gündeme gelen “Atların dramı” var. Yıllardır konuşuluyor, tartışılıyor ama netice alınamıyor. Özellikle İstanbul-Adalar’da; her yıl 400’den fazla at, fayton kazaları, bakımsızlık, kötü muamele, uygunsuz yaşam koşulları, sakatlanmalar ve mezbahaya gönderilmeleri sonucunda acı çekerek yaşamını yitirdiği iddia ediliyor. Bir atın ortalama ömrü 20 yılken bu atlar 2 yıl içinde ölüyorlar.
Hayvanseverler “FaytonaBinmeAtlarÖlüyor” etiketiyle kampanyalar düzenliyor, takip ediyorum ama yetkililerden bir ses çıkmıyor.
Neden; hayvanseverlerin fayton sahiplerine karşı yürüttüğü mücadelenin, ticari taksicilerin Uber’e yürüttüğü mücadele kadar ederi yok ülkemde?
Gidene ağlamak, yapana beddua etmek, kalanlara kurtuluş dilemek vicdanımızı daha ne kadar rahatlatacak?
Bir ata kötü muamele edip ölümüne sebep olanla bir yavru köpeğin ayaklarını kesen arasında hiçbir fark yoktur. Madem hayvanlara kötü muamelede ciddi adımlar attık, madem hayvanları “MAL değil CAN” olarak kabul ettik; o zaman atları candan önce malları olarak görenler, kötü muamele edenler cezalandırılmalı. Hiç kimsenin keyfi veya şahsi kazancı bir candan daha kıymetli değildir.
Bununla birlikte kadına, çocuğa ve hayvanlara yapılan kötü muamelenin –istisnalar hariç- en büyük nedeninin biz olduğunu unutmayalım.
Arkadaşını dövdüğünde sırtını sıvazladığımız çocukları, eşini döven erkeği ödüllendiren erkekleri, hayvanlara eşya muamelesi yapan insanları biz yetiştiriyoruz zira.
Paylaş