Atatürk’ü paylaşamayanlara &  Savaş isteyenlere

Ne zaman Atatürk’ü sevme veya sahiplenme mevzuları konuşulsa aklıma 2008 yılında Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına katılan ve “Humeyni’yi seviyoruz ama Atatürk’ü sevmiyoruz.”  söyleriyle gündem olan başörtülü Nuray Bezirgan ve Kevser Çakır gelir.

Haberin Devamı

Nuray ve Kevser, “Atatürk iyi bir askerdi ama insanlar bana Atatürkçülük adına zulmediyorsa benden Atatürk’ü sevmemi bekleyemezsiniz. Özgür olduğumuz hak ve özgürlüklerimizin kısıtlanmadığı bir sistem istiyoruz.” demişlerdi.

Altaylı’nın, Nuray’a yönelttiği “Senin rejimden istediğin ne?” sorusuna “Başörtümle birlikte sosyal hayatta var olmak istiyorum.” demişti.

Yıl 2017… Nuray ve Kevser’in başörtüleriyle sosyal alanda var olmalarının önünde engel yok. Hak ve özgürlüklerinde sorun yok.

Şahsen, bugün de dünle aynı düşüncedeler mi diye merak ediyorum. (Aslında Fatih Bey o kızları bulup tekrar programa davet etse muhteşem olurdu).

Neden bu kızlarımızın düşüncelerini merak ettiğimi de izah edeyim.

Farkındaysanız ülkemizde hangi parti iktidarsa, milletçe onun temsil ettiği misyondan uzaklaşıyoruz.

Haberin Devamı

Bunun çeşitli nedenleri vardır muhakkak fakat ben şahsi  gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Ait olduğumuz dünyanın değerlerini çok düşüncesizce  tüketiyoruz. Sanırım sahiplenme ve paylaşamama dürtümüz bizi bu şekilde yönlendiriyor.

Gerek Atatürk olsun gerekse din, sahiplendiğimiz ve de siyasi anlamda güçlü olduğumuz zaman karşımızdakine haksızlık yaptığımız olgular. O kadar karşımızdakinin sınırlarını zorluyoruz ki “Böyleyse ben Atatürk’ü sevmiyorum.” veya “Bu doğruysa ben ateistim.” dedirtebiliyoruz.

İşin ilginç olan kısmı sadece karşımızdakinin neden böyle söylediğini sorguluyoruz. Kolay olanı seçip “Atatürk düşmanı” veya “din düşmanı” etiketini alnının ortasına yapıştırıyoruz.

Ben dindar ailede büyüyen bir insanım; ne benim, ne ailemin, ne de yakın çevremin Atatürk’le bir kavgası olmamıştır. 

Atatürk’ü dün nasıl seviyorsam bugün de aynıyım ama onu bugün daha iyi anlıyorum. Yeri gelmişken belirteyim; Atatürk’ü anlamama neden olan kendini Atatürkçü olarak tanımlayanlar değil.

Bununla beraber, dün mesafeli durduğum Laikliğe bugün daha çok sahip çıkıyorum. Bu da kendini laik olarak tanımlayanlar sayesinde değil.

Yani “Dün biz söylemiştik, söylediğimiz noktaya geldin” deme hakkı yok kimsenin.

Karşımızdakinin hak ve özgürlüklerini, kendi ideolojilerimiz veya inançlarımız üzerinden tayin etmeye kalktığımız sürece bu döngüyü yaşayacağız ve yaşatacağız maalesef.

Haberin Devamı

Son günlerde Atatürk’le ilgili yazılanları okudum, yorumları izledim elde ettiğim netice; “Paylaşılamayan bir Atatürk”. Aynı şeyi dindarlıkta da yapıyoruz. Üzgünüm ama her iki profildeki insanlar samimi gelmiyor ve ciddiye alamıyorum.

Bu ülkede grup psikolojisine göre hareket etmeyen samimi Atatürkçülerle samimi dindarlar var halâ.  Ve onlar kimseyle yarışa girmiyorlar.

Diğerlerinin yaptığı ise adeta işlediği cinayetin ardından suç mahalline gelip en çok gözyaşı döken, en çok bağırıp çağıran insanın hâline benziyor.

NE SAVAŞ İSTİYORUM, NE ÜLKEMDEN GİTMEK…

Bundan iki yıl kadar önce sınırımızdaki ve Suriye’nin Azez bölgesindeki kampları ziyaret etmiştim. Savaşın en hafifiydi gördüklerim ama yaşanan sefaleti anlatmak çok zor. Kediler bile terk etmişti Suriye sokaklarını.

Haberin Devamı

Bazıları için ne kadar kolay savaş çığırtkanlığı yapmak, insanları endişeye ve umutsuzluğa sürüklemek.

Ben ne ülkemden gitmek istiyorum ne de savaş istiyorum. “Ortadoğu Savaşları”nın içine çekilmek istenen Türkiye’nin yapacağı en akılca şey savaşmadan var olmaktır.

Kimsenin çıkıp da savaş isteyenleri vatansever ilan edip, etmeyenleri de aksi ile itham etmeye hakkı yoktur.

 

Yazarın Tüm Yazıları