Paylaş
15 Temmuz’un üzerinden geçen bir yılın sonunda her gün ummadığım isimlerin FETÖ ile ilişkisinin çıkmasından yoruldum vallahi.
Havuz hesabına döndü bu iş. Kimin ne ilgisi varsa Allah rızası için açıklasın da rahatlayalım yahu. Görüldüğü üzere hiçbir şey saklı kalmıyor “Ben yanarsam seni de yakarım” hesabı dönüyor ortalıkta. En azından kendiniz söyleyin de milletin kalbindeki yerinizi koruyun. Darbeye destek vermediği sürece kimse geçmiş ilişkilerden sorumlu tutulamaz.
İş o kadar kafa karışıklığına ve güven bunalımına yol açıyor ki, artık mahkemede verilen “Evet darbeciyim veya FETÖ’cüyüm” ifadeleri bile sempatik gelmeye başladı.
15 Temmuz kutlamaları görkemli ve coşkuluydu. Eksik olan tek şey geçen yılki hesapsız kitapsız sokağa çıkan insanların samimiyetiydi. Partili partisiz herkesi tek yürek meydanlarda toplayan darbe girişimi bu yıl daha çok bir Ak Parti ve Cumhurbaşkanını destekleme mitingine dönüştü. Adeta yeni Türkiye’nin kurtuluşu gibi bir algının oluşmasına hükümet de Tayyip Bey de izin vermemeli. 15 Temmuz kutlamalarındaki çeşitliliği Resmî Bayramlarımızda da oluşturmadıkça ayrışacağız. Bu hususta iktidarı sorumluluğa davet ediyorum. Kimseyi küstürmeden ve yalnızlaştırmadan birlik olabiliriz. Bu yalnızlaşma, küstürme veya ötekileşmelerin nedenlerinden biri de diğer resmî günlerin yıldönümlerinde benzer organizasyonların yapılmaması ve geçiştirilmesi.
15 Temmuz sebebiyle cep telefon aramalarında Tayyip Bey’in sesli mesajının dinletilmesini doğru bulmadım. Tayyip Bey yaşıyor ve Cumhurbaşkanı olarak 15 Temmuz mesajını gerek görüntülü gerek yazılı medya üzerinden verdi. İnsanları mesaja boğmanın gereği yoktu.
Her toplumsal olayın ardından gelenekselleşen toplumu aşağılama ve alay etme listesine Mustafa Altıoklar da dâhil oldu. Sanırım yönetmen olduğu için darbe girişimine tiyatro demeyi tercih etmedi. Darbe girişimi için sahte diyen ve yıl dönümünü kutladığı için halkını gerizekâlı olarak nitelendiren Altıoklar, iktidara vatandaşı maymuna çevirdiği için sitem etti. “Mazlum halk” tanımlamasını da ne için kullandığını henüz çözemedim.
ADRIANA, GEL BU SEVDADAN VAZGEÇ…
Çok konuşulan Metin Hara - Adirana Lima ilişkisi gerçek mi, reklam mı bilmiyorum. Yazmayı düşünmediğim bir konuydu; ta ki, Lima’nın bir açıklamasında “Metin’i 35 yıl beklemişim.” ifadelerini okuyuncaya kadar.
Beklemenin ne demek olduğunu bilirim ama beklemek hayal kırıklığına uğramaktan daha eftaldir bence.
Adriana’ya bir kadın olarak tavsiyem bir 35 yıl daha beklese bile bu sevdadan vazgeçmesi. Zira kadına - aşka saygısı olmayan bir erkekten kimseye hayır gelmez. Millet olarak, Hara’nın yazarlığını anlayamadık ama adamlığı hususunda bizi yeterince bilgilendirdi. Bu yüzdendir ki şahsi düşüncem; Hara, dünyanın en iyi yazarı olsa da bir anlamı olmadığı yönünde. Neyse bir Türk kadını olarak Adriana’ya uyarımı yapmak istedim, üzülmesini istemem.
Paylaş