Paylaş
Toprağı sıksan, cinsel istismar fışkırıyor!
Bu defa Antalya’dan.
Bir aile içi cinsel istismar vakası daha. Üvey baba ama babası gibi, üç yaşından beni kızla beraber. 4 kıza sistematik bir şekilde cinsel istismarda bulunuyor. Allah’tan Burcu Erten gibi cesur avukatlarımız var. Bu davanın peşini bırakmıyor ve sonuç alıyor. Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum.
Yaşasın cesur kadınlar!
- Sizi tanıyalım...
Ben avukat Burcu Erten. Öncelikle kadınım, anneyim, sonra hukukçuyum. İki çocuk büyütüyorum. Cinsel istismar davalarına karşı çok hassasım. Bu tarz davalarda sonuna kadar mücadele etmemiz, genç kızlara, çocuklara yardımcı olmamız gerektiğine inanıyorum.
- Elinizdeki davayı anlatır mısınız?
4’üncü sınıfta üvey babası tarafından cinsel istismara maruz kalmış küçük bir kızın davası bu. 9 yaşından 13 yaşına kadar anal yolla bir istismar söz konusu ki üvey baba eşiyle de bu tarz ilişkiye girmekten hoşlanıyormuş. İstismarla başlıyor, sonra anal yolla tecavüze kadar gidiyor. Bir kere değil, birden fazla. Kız, evden uzaklaşabilmek için annesine, “Beni yurda ver” diye yalvarıyor.
- Nerede okuyor?
İmam hatipte.
- Anne ne iş yapıyor?
Temizliğe giderek hayatını idame ettirmeye çalışıyor. İstismarcı üvey baba ise kasap ama ne iş yaptığı belli olmuyor. Adamın da “O benim kendi kızım gibi, benim ona böyle bir şey yapmamın imkânı yok” şeklinde savunmaları var. Tabii ki inkâr edecek. Hiçbir istismarcı, “Evet yaptım” demiyor. Annesi bu adamla evlendikten sonra iki çocuk daha yapıyor. Onların birinin de, “Ben hep ablamın ağlamalarını, bağırtılarını duyuyordum” diye ifadesi var.
BUZ DAĞININ GÖRÜNEN KISMI
- Korkunç bütün bunlar!
Öyle. Ne yazık ki bunlar buz dağının görünen kısmı. Ülkemizde aile içi cinsel istismar o kadar fazla ki... Bir de basına hiç yansımayanlar var...
- Peki sonra ne oluyor?
Kız yurda kaçıyor. Ama her iki haftada bir eve geliyor, istismarlar o zaman devam ediyor. Anne, “Hiçbir şekilde evde durmak istemiyordu. Benimle temizliğe gelmek istiyordu. Anlam veremiyordum” diyor.
- Annenin hiçbir şeyden haberi yok yani...
Hayır yok. İşin kötüsü konduramıyor da. Adam zaten hepsini dövüyormuş, “Dayak yüzünden uzak durmaya çalışıyordu herhalde” diyor. Maalesef böyle ailelerde, bize tuhaf geliyor ama ‘dayak’, kabul gören bir şey, normal kabul ediliyor. Kimse, “Beni dövüyor, kızlarımı dövüyor” diye, ölecek noktaya gelmediği müddetçe mahkemeye başvurmuyor.
‘BU OLAYI BÜYÜTMEYİN, ADI ÇIKAR’
- Peki istismar nasıl ortaya çıkıyor?
Sonunda dayanamıyor, gidip ağlaya ağlaya teyzesine anlatıyor. Teyze, anneye göre daha eğitimli ve cesur. Alıyor kızı bir psikoloğa götürüyor. Görüşmeden sonra psikolog, “Bu kız çok kötü durumda. Bu yaşta bir çocuk bunları uyduramaz, anlattıkları doğru. Bu kızı hemen adamdan uzaklaştırın ve mutlaka bir jinekoloğa götürün” diyor. Hatta bir isim veriyor. Teyze de randevu alıp götürüyor. En son yaşadığı istismardan 4-5 hafta sonra oluyor bu. Jinekolog öncelikle vajinal muayene yapıyor, bir şey yok. Anal muayene de kızarıklıklar, çatlaklar ve bazı lezyonlar olduğunu görüyor ama, “Bunlar tek başına delil değil. 4-5 hafta geçtiyse bunun tıbben ispatlanması da imkânsız. Zaten kızın adı çıkar. Siz bu olayı büyütmeyin. Unutun gitsin” diyor. Bunu söyleyen bir kadın jinekolog!
- Allah Allah, nasıl olur...
Oluyor işte. 3-4 sene sistematik bir şekilde cinsel istismara uğramış bir kız için söylediği bu. Teyze diyor ki, “Siz bana muayenenizle ilgili bir rapor verin” ama jinekolog “Rapor mapor veremem” diyor.
- Sonra?
Sonra anne öğreniyor. Perişan oluyor tabii. Ama ne yapacaklarını da bilmiyorlar. Temizliğe gittiği evde anlatıyor, o anlattığı kişi de benim bir arkadaşım. Aradı, gündelikçisinin başına gelenleri anlattı, “Kızının avukatı yok. Sen olur musun?” dedi. “Tabii ki” dedim ve davayı aldım.
2 KERE BERAAT ALDI SONUNDA 25 YILA MAHKÛM OLDU
- Uzmanlar ne diyor?
Küçük kızın çocuk psikiyatri uzmanından alınan raporu var. Depresyon tanısı konuldu. Yaşadıklarından dolayı ruh sağlığının olumsuz etkilendiği belirtildi. Ama ifadelerine itibar edilebileceği, kurguya açık olmadığı da eklenmiş. Yani anlattığı istismarların, kurgusal olmadığına dair psikolojik rapor var. Sonra Çocuk İzleme Merkezi’nden psikologlar önünde tekrar maruz kaldıklarını anlattı. Kızın doğru söylediğine dair bir raporu daha var. İki rapor da birbiriyle örtüşüyor.
- Siz peki o ilk psikoloğu da aradınız mı?
Aramaz olur muyum? Dava, ağır cezaya gitti, ilk duruşması olacaktı. Ben de istedim ki küçük kızın ilk açıldığı kişi olan o ODTÜ’lü psikolog da dinlensin. O da anne ve bir kadın. Aradım onu ve dedim ki: “Böyle böyle size gelmiş küçük bir kızın davası var. Şu şu tarihlerde duruşması. Sizin tanıklığınız çok önemli. Mahkemeye gelip ifade verir misiniz?” “Tabii ki” diyeceğinden o kadar emindim ki aksi mümkün olamaz diye düşündüm ama yanılmışım! O ODTÜ mezunu, eğitimli, evladı olan psikolog, “Ben gelemem” dedi. “O gün gelemiyorsanız, başka bir güne de ayarlarım” dedim, “Hayır, beni bulaştırmayın. Adımın böyle şeylerle anılmasını istemiyorum” dedi. Ne kadar uğraştıysam, ikna edemedim. Telefonu kapattım, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Eğitimli kadınlar, istismara uğramış çocuklar için mücadele vermezse kim verecek! Biz onlar için mücadele etmezsek, bu iğrençlikler bu ülkede nasıl son bulacak?
- Peki ya kadın jinekolog?
O da, “Ben gelmeyeceğim” demesin mi? Kadınların bu konuda sessiz kalmasını, kendilerini çekmelerini anlamıyorum. İkisi de ilk duruşmaya gelmediler.
- Mahkeme sürecinde neler oldu?
Ağır cezadan beraat etti bu adam. Hâkim, “Elinizde delil yok” dedi. ODTÜ’lü psikolog ve o jinekoloğun çağrılması için dilekçe verdim ama ağır ceza ikisini de çağırmadı. Hâkim, küçük kızın teyzesine, “Kız kardeşin bu adamdan boşansın diye siz ona komplo kurdunuz” dedi. Bu arada küçük kızın 10 yaşındaki kardeşi, “Ben sesler, inlemeler, ağlamalar duyuyordum. Babam bize, ablanız bakkala gitti diyordu ama odada kilitliydi. Bazen banyodan bazen yatak odasından sesler geliyordu. Ben konuşmak istiyorum” dedi. Hâkim onu dinledi. Buna rağmen adamı beraat ettirdi. Biz de istinaf mahkemesine gittik. Bir üst mahkeme kararı bozdu. Bu sefer psikoloğu ve jinekoloğu dinlediler. Ama tekrar beraat verdiler.
- İki kez kaybettiniz yani...
Evet ama vazgeçmedim. Geçemezdim. Bu sefer, istinaf mahkemesinde duruşma istedik. Tekrar savunmamızı yaptık. Duruşma sırasında hâkim herkesi çıkardı, mağdur kızı dinledi. Olması gerektiği gibi bir yargılama yaptılar. Her türlü ayrıntıyı düşündüler. Ses tonları, sordukları sorular müthişti. Yargılama yapıldı ve neticede, üvey baba 25 yıla mahkûm oldu! Şimdi Yargıtay kararını bekliyoruz. Kesinleşirse ceza evine girecek...
Paylaş