Paylaş
Rutin kontrollerinizi n’olur aksatmayın.
Ciddi mesele bu.
Tüm kanser türlerinin yüzde 25’ini oluşturuyor meme kanseri. Her 8 kadından biri, ne yazık ki meme kanseriyle boğuşmak zorunda kalıyor.
Unutmayın, erken teşhis hayat kurtarır!
Bugün pırıl pırıl bir bilim kadınıyla karşınızdayım.
Dünya güzeli bir mucit.
Özge Akbulut adı.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi.
Çok sıkı bir eğitimi var. Sabancı üzerine MIT, üzerine Harvard, ayağa kalkar ceketini iliklersin yani!
Henüz 36 yaşında ama 20’nin üzerinde bilimsel makalesi, 6 uluslararası patenti ve çok sayıda ödülü var.
Cerrahi eğitimde kullanılmak üzere sentetik vücut parçalarından 3D yazıcı mürekkeplerine ve çimentoya kadar birçok alanda icatları bulunuyor.
Benim onunla röportaj yapma sebebim, kadın memesi tepkileri gösteren bir meme geliştirmiş olması.
Bir de, “Kendimden Sorumluyum” diye harika bir sosyal sorumluluk projesi var. Çalışanlarının sağlığına değer veren şirketler için tasarlanmış. Üç boyutlu bir meme sözünü ettiğim şey. Herkesin görebileceği bir yere yerleştiriliyor. Üzerinde “Burada olmaması gereken kitleler var. Onları bulabilir misin? Dokun bana…” yazıyor.
Sizi Özge Akbulut’la baş başa bırakıyorum…
Siz bir mucitsiniz, insanlığa hizmet eden bir bilim kadınısınız…
- Çok teşekkür ederim. Küresel sorunlara akıllı çözümler bulmaya çalışıyorum. Başarabiliyorsam ne âlâ…
Meme kanseri, Türkiye’de ve dünyada en sık görülen kanser türü. Siz bir cerrahi müdahalede, yani kesme, biçme, dikme eylemleri sırasında, tamamen kadın memesinin gösterdiği tepkileri veren bir meme icat ettiniz. Bunun hikâyesi ne?
- Göğüs cerrahı Dr. Barkın Eldem, benden cerrahi eğitimlerde kullanılmak üzere meme modelleri istedi. Dünyadaki her sekiz kadından birinde meme kanseri görüldüğünü bildiğim için bu isteğine kayıtsız kalmadım. Tıp eğitimine katkıda bulunma fikri de beni fena halde yakaladı. Gerçekten de teşhise yardımcı yeni teknikler sayesinde pek çok kadına meme kanseri tanısı daha erken zamanlarda konulabiliyor. Ameliyat sonrası eski yaşantılarına geri dönmeleri, geçirecekleri operasyonun tıbbi ve estetik başarısına bağlı. Cerrahların da kaliteli ve gerçekçi eğitim materyaline ihtiyaçları var. Ben de bunu yaptım.
Nasıl kullanılıyor? Ne işe yarıyor?
- Video gösterimiyle yapılan cerrahi kurslar, artık bizim icadımız olan meme sayesinde, cerrahların üç boyutta yeteneklerini geliştirmelerine olanak sağlıyor.
Peki o meme kalıplarını nasıl çıkarttınız?
- Sanatçı olan Ece Polen Budak sayesinde. Kendi projesi için hazırladığı meme modellerini bana gösterdiğinde mühendislik hayatımın en güzel anlarından birini yaşadım ve o günden sonra birlikte çalışmaya başladık. Cerrahlarla da yakın çalıştık, modelleri onların taleplerine göre geliştirdik. Test aşaması altı ay sürdü. 2014’te Doktor Barkin Eldem’le birlikte Surgitate şirketini kurduk. Ece de projemizden sonra ürün tasarımı okumak için İngiltere’ye gitti. Şu an modellerimiz Avustralya, İngiltere ve Hindistan’da kullanılıyor. Amazon’da satışta olan cilt modelimiz de 20’den fazla ülkede rağbet görüyor.
Peki nasıl oluyor da sizin icat ettiğiniz şey, gerçek meme tepkileri veriyor? Bu nasıl bir malzeme?
- Silikon temelli kompozit bir yapı. İçinde 4 farklı formülasyon var, bu da memenin farklı katmanlarının özelliklerini yansıtıyor.
İnsanlığa nasıl bir fayda sağlıyor?
- Cerrahların daha başarılı operasyonlar yapmalarını sağlıyor. Memenin şeklini, bütünlüğünü olabildiğince koruyan operasyon teknikleri var. “Meme koruyucu cerrahi” deniyor buna. Türkiye’de bu cerrahi türünün yaygınlaşması için canla başla çalışan Türk Senaloji Akademisi var. Düzenledikleri çalıştaylarla her sene onlarca cerrahı eğitiyorlar. Zaten biz de modeli onlardan aldığımız geribildirimlerle geliştirdik ve onlar bizim ilk müşterimiz oldu.
Başka hangi organlar var sırada. Penis de yapabilir misiniz mesela?…
- Evet, bir üroloji modeli de yapılabilir. Şimdi bir mikrocerrahi modeli üzerinde çalışıyoruz. Cerrahlar sinir tamirini çalışabilsin diye. Yine, bir TÜBITAK projesiyle kol ve diz modelleri de yapıyoruz…
KENDİMDEN SORUMLUYUM
Bir de #kendimdensorumluyum diye bir sosyal sorumluluk projesi var hayata geçirdiğiniz…
- Evet, bu da çok heyecan duyduğum bir proje! Bir insanın, kendi kendini nasıl muayene edeceğini anlatan ve üzerinde üç boyutlu bir meme modeli olan bir panomuz var. Bu pano, kadınların ve erkeklerin görebileceği bir yere yerleştiriliyor. Panoyu, kadın çalışanlarının sağlığına değer veren şirketler kadın tuvaletlerine astı. Yemekhanelerine ya da farklı yerlere asanlar da var. Bu şirketlere, “Farkında Şirketler” dedik.
Amaç ne?
- Biraz da korku yaratarak, rutin kontrollerini atlamamalarını sağlamak!
Harikaymış! Kaç şirket dahil oldu…
- 40’a yakın şirket. 3000 kadar da kadına ulaştık. Hedefimiz yıl sonuna kadar 20 bin kadının panoyu görmesi… Vücudumuz hakkında bilgi sahibi olmamız, kendimize dokunmayı ihmal etmememiz çok önemli. Sadece meme kanseri için de değil, deri kanseri için de önemli mesela. Sadece kendimize de değil eşimize, çocuğumuza da dokunmak lazım. Birçok kadının eşi fark ediyor kitleyi. Ama aslolan, dediğim gibi rutin kontrolleri atlamamak…
KODLAMA ARTIK YENİ BİR DİL OLARAK ÇOCUKLUKTAN ÖĞRENİLİYOR
Türkiye’de gençler şarkıcı ve model olmayı, daha doğrusu ünlü olmayı, bilim insanı olmaya tercih ediyor. Bu durum sizi üzüyor mu?
- Bu dünyadaki yerimizin, çözebildiğimiz problemler kadar olduğunu düşünüyorum. Belki de bilim ve teknolojiyle neler yapabileceklerini anlatamadığımız, bu vizyonu veremediğimiz için, biz de hatalıyız! Bu arada dünyada, bilim ve mühendisliğe müthiş bir yönelim var. Artık “kodlama” yeni bir dil olarak küçük yaşlardan itibaren öğretiliyor. “Yap atölyeleri”yle ürün geliştiren, sorgulayan, deneyen nesiller yetiştirilmeye çalışılıyor. Bir de meselenin yapay zekâ kısmı var. Gelecekte sadece katma değerli ürün tasarlayabilenler hayatta kalacak…
ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYAN OLMUYOR
“Keşke Amerika’da kalsaydım, hiç dönmeseydim” dediğiniz oluyor mu?
- Hayır, çünkü bu ülkenin potansiyeline çok inanıyorum. Çalışma arkadaşlarımla hedefimiz, Türkiye’yi kompozit malzemeler ve yapı kimyasalları alanında söz sahibi ülkelerin en tepesine taşımak. Ama Türkiye’deki endüstrinin bizim geliştirdiğimiz teknolojileri ticarileştirmede ve büyütmede yavaş kaldığını düşünüyorum. Türkiye’de birçok üniversitede dünya marketlerinde yarışabilecek teknolojiler geliştiriliyor ama birkaç endüstriyel kurum hariç elini taşın altına koyan olmuyor. Biz de ne yazık ki yabancı firmalarla çalışıyoruz!
Paylaş