Paylaş
Nasıl bir hikaye seninki…
-Roman olur… Film olur… Öyle bir hikaye… İçinde başkaldırı var, acı var, mutluluk var, bol göz yaşı var. Özüne kavuşmak için çabalayan bir kadınım ben. İstanbul’da dünyaya geldim. 84’lüyüm. Babam Konyalı, annem Kastamonulu. Muhafazakar bir aile…
Orta halli mi?
-Aslında gecekonduda büyüdüm. Tuvaletimiz evin dışındaydı. Ama Zeytinburnu’nda bir sokak bizimdi, dedem köyden gelip bütün sokağı satın almış, herkes bizim kiracımızdı. Ama netice de gecekondu sokağı. Fakat babam çok çalışkan bir adamdır, tekstil işiyle uğraşıyordu. Kocamustafapaşa, Laleliydi filan derken, büyük firmalarla ortak oldu. Yavaş yavaş büyümeye başladı. Sonra o şirketlerin başına geçti. Sonunda bildiğin zengin olduk.
Kardeş?
-Bir erkek kardeşim var: Kaan. Benden 5 yaş küçük.
Mutlu bir çocukluk mu?
-Tabii ki hayır. Yanlış bedene doğmuş biri, nasıl mutlu olabilir ki? Derdim büyüktü. Ruhum kadın olarak dünyaya gelmişti ama erkek bedenine hapistim. İşin kötüsü, bir de yakışıklıydım. Güzel çocuktum yani. Kadınlar hep ilgilendi benimle, bu da ayrı bir dertti. Hiçbir zaman çok fazla feminen olmadım. Bir yere girdiğim zaman insanlar, dürtüp dürtüp “A şuna bak!” diye göstermiyorlardı beni.
Adın neydi?
-Hasan. Ama insanlar beni, “Bebek Okan” olarak tanıdı. Türkiye’nin ilk sosyal medya fenomenlerinden biriydim. Hiçbir şey yapmadan ünlü oldum. Asuman Krause’nin bir yarışma programı vardı, ona katılmıştım, yakışıklı olduğum için birden bire ünlü oldum.
Hasan’ı neden Okan yaptın?
-Babamdan korkumdan. Kulağına gider diye korktum. Bir de sosyal medyaya daha havalı olsun diye Okan’ı tercih ettim. Sosyal medya adım Okan’dı anlayacağın…
Yanlış bedende dünyaya geldiğini ne zaman fark ettin?
-Kendimi bildim bileli farkındaydım. En fenası da, o yanlış bedeni taşımakla yükümlüydüm. O koskoca bedeni, yıllarca ruhumun üstünde taşıdım durdum. Ben sadece göğüslerimi yaptırıp, saçımı uzatıp, kadın gibi görünerek yaşamak da istedim. Kesmedi bunlar beni. Aynaya baktığımda komple kadın olmak istedim. Bedenimde, erkekliğe dair hiçbir iz olsun istemedim, hiçbir fazlalığı taşımak istemedim. 20 yaşına kadar bu hayalle yaşadım. Ameliyat olmaya ruhen hazırdım, hiçbir tereddüt yaşamadım. Sonra da evden kaçtım.
Nasıl yani? Ailen baskı mı yaptı?
-Tam öyle değil. Bir dediğim iki edilmiyordu. Arabam vardı. Hiç kimsede kredi kartı yoktu, bende vardı. Bekar evim bile vardı. Artık ailecek Ataköy Konakları’nda yaşıyorduk. Ama babam bana bekar evi açmıştı Yeşilköy’de. Orada arkadaşlarımla filan oluyorduk.
Eeeee?
-Ama işte, bülbülü, altın kafese de koysam, “Özgürlüğüm” diyor. Zaman içinde travesti, trans birey arkadaşlarım oldu. Onların cesareti, kendilerini gerçekleştirmek için verdiği mücadeleler, tüm toplumu karşılarına alma pahasına özlerine dönmek için gösterdikleri çabaya çok sayı duyuyordum. Çok zor bir şey bu. Cesaret isteyen bir şey bu. Onları küçümseyeceğimize alkışlamamız gerekiyor. Benimse, param vardı ama mutsuzdum. Sonunda bu ikiyüzlülük canıma tak etti. “Yeter!” dedim, “Aileme anlatacağımdurumu…” Babamın yaşadığı şoku anlatamam! İnanılmaz bir kıyamet koptu. “Ben kararımdan vazgeçmeyeceğim, bırakın mutlu olduğum gibi yaşayayım!” dedim. Annem, “Yapma ne olursun!” dedi. Babam, “Allah belanı versin! Sakın bir daha bu eve girme! Defol git” dedi ama ekledi, “Kredi kartını da bırak. Arabanın anahtarını da…
Zaten kadındım, görüntüde de kadın olmak istedim. Nasıl mutluyum anlatamam. O zamanlar aynaya baktığımda iğreniyordum kendimden.
Gündüz tezgâhtarlık, gece taksicilik yaptım
Sonra?
-Ben de “Peki o zaman” dedim, çıktım gittim. Hiçbir şey almadım yanıma. Üzerimdeki eşofmanlarla evi terk ettim. Ertesi gün baktım, cep telefonum da iptal olmuş. Ben bir arkadaşımın evine yerleştim. Bir gün, iki gün, üç gün… Dördüncü gün artık misafirlik bitmeye başlıyor. Dedim ki, “Bir şeyler yapmam lazım!” Sosyal medyada ünlü olmak da o zamanlar şimdi ki gibi para kazandırmıyordu. Nişantaşı’nda bir yerde tezgahtarlık yapmaya başladım, gece de korsan taksicilik yapıyordum. 6 ay boyunca o arkadaşımda kaldım. Evi küçücük, misafirleri var. Yatak odasında da birileri oluyor. Ben, kapı girişinde ayakkabılarla beraber oturuyordum. Geceleri işe çıkıyorlardı. Ben onları alıp götürüyordum, şoförlüklerini yapıyordum, bana günlük 50-100 lira para veriyorlardı.
O sırada, “geçiş”in hangi noktasındasın…
-Peruktu, lazerdi- mazerdi derken, yavaş yavaş kadına benzemeye başladım. Ailemden asla haber alamıyordum. Beni ne arayan vardı ne soran. Babam, herkesle konuşmuş. Kimse bana para gönderemiyordu. Ama benim geçişimi tamamlayabilmek için, paraya ihtiyacım vardı. Bunu ilk kez söylüyorum, mecburen, Taksim-Şişli-Harbiye hattında çalışmaya başladım. Gece 12, sabah 6. O yolda gördüğünüz insanlardan biri bendim yani! Kendimle gurur duymuyorum ama başka çarem yoktu. Çünkü param yoktu.
Sonunda kardeşimin düğününe birlikte gittik
Sonra?
-Kazandığım parayla önce göğüslerimi yaptırdım. Nasıl mutlu oldu anlatamam. Sonra kendime bir ev tuttum. Gece 12 dedi mi, yollara çıkıyordum. Zorlanıyordum, duruma da inanamıyordum. Onca zenginlikten sonra, sokaklar da affedersin fuhuş yapıyordum. Kızacaklar bunları anlattığım için ama gerçek bu. Sonra bir gün, erkek kardeşimin bir arkadaşı beni görüyor, “Ya abini gördük, ablanı mı diyelim… Siz niye onu yollarda çalıştırıyorsunuz?” diyorl. Ve kardeşim çıktı geldi.
N’aptı?
-Bence üzüldü halime. Kardeşiz biz, atamazsın, satamazsın. Annemin de haberi olmuş, o da iki göz, iki çeşme ağlıyor. Bana dediler ki, “Bu hayat olacak şey değil! Sonunda başına bir şey gelecek. Kop bu insanlardan, bu çevreden, biz sana başka bir hayat kuralım. Dileğin gibi yaşa. Ama söz ver bir daha sokaklarda çalışmayacaksın!” Ve erkek kardeşim gitti, bana Ataköy’de bir ev kiraladı, dayadı döşedi beni oraya oturtturdu. Bu arada babam hiçbir şey bilmiyor. Henüz komple cinsiyet değiştirmemiştim, sadece göğüslerimi yaptırmıştım ve saçlarım uzundu. Sonra erkek kardeşimin evlenme sürecinde, gelinimiz, babama, “Artık barışın, düğünümüz de var! Aile arasında küslük olmaz” diyor. Babam da, mırın kırın ediyor ama çok de itiraz etmiyor. “Gelsin elimi öpsün barışalım ama düğüne doğru düzgün giyinsin!” diyor. Gelinim Sinem de biraz çekinerek, “Babacım, o iş olmaz. O artık bir kadın!” diyor. Babam da, “Saçmalama!” diyor. Bizimkiler diyorlar ki, “Valla da, billa da öyle. Ama hiç yanlış bir şey yapmıyor. Ataköy’de yaşıyor!” Gerçekten de kardeşim, bana ev açtıktan sonra düzgün yaşamaya başlamıştım. Eskiden görüştüğüm hiç kimseyle konuşmuyordum. Sonra babamın yanına gittim el öpmeye…
Baban n’aptı seni görünce?
-Yine şok oldu! Yine kıyamet koptu! Bin türlü hakaret. “Yazıklar olsun! Bir dediğim iki etmedin şu haline bak!” filan dedi. “Baba ne var halimde?” dedim. “Ben böyle mutluyum!” dedim. “Sen” dedim, “Benim neler yaşadığımı biliyor musun? Ben senin evladınım. İstesen de istemesen de öyleyim. Kimseye zararım yok benim. Senden hiçbir şey istemiyorum, para da istemiyorum. Bırak dileğim bedende yaşayayım!” dedim. Ama tabii zor oldu beni kabul etmesi, çok çok zor oldu. Annem-babam beş vakit namaz kılar. Bayağı mutaassıp bir ailenin çocuğuyum. Hiç alışık olmadıkları şeyler. Bilmiyorlar yani, hayatlarında görmemişler. Onları da anlıyorum. Zannediyorlar ki, doktora götürünce, ben iyileşeceğim, doktor bir hap verecek, ben kadın olma hayallerimden vazgeçeceğim. Sonunda, çok göz yaşı döktük karşılıklı ama ben ailemle barıştım. Erkek kardeşimin düğününe hep birlikte birlikte gittik.
Düğünde ne oldu?
-Bayağı bir rol çaldım! Herkes geline bakacakken bana baktı! Ama nasıl güzelim, incecik bir belim var, yıkılıyorum. Eski fotoğraflarımı göstereyim, inanamazsın. Ha bu arada, hala ameliyatsızım.
Peki ameliyat süreci?
-O da şöyle oldu, bir gün evde oturuyorum. Bir arkadaşım var benim, o da futbol menejeriydi, beni Türkiye’nin en ünlü futbolcularından biriyle tanıştırdı.
Şu anki sevgilini mi söylüyorsun?
-Yok canım, daha eski. O zaman Gökhan yok hayatımda. Ben o ünlü futbolcuyla tanıştıktan sonra aşık olduk birbirimize. Ve birlikte yaşamaya başladık. İşte o, benim hayatımı değiştirdi.
Nasıl yani?
-Ameliyatımı, her şeyimi o yaptırdı! Bana çok pahalı hediyeler, yüzükler aldı. Hatta spor bir Porsche aldı. O dönem, “Ünlü bir futbolcu sevgilisi var” diye gazetelere haber de olmuştuk. Ama ortalıkta görünmüyorduk, kendi halimizde evimizde, dört duvar arasında yaşıyorduk. Hayatta, en çok istediğim şeyin cinsiyet değiştirme operasyonu olduğunu biliyordu. Sonunda yurt dışından doktor getirtti. O profesör, buradaki profesörle birlikte ameliyatıma girdi. Biliyorsun, bu ameliyatı olmadan önce kesinlikle “Ameliyat olabilir!” diye heyet raporu gerekiyor. Ve devlet hastanesine gitmen gerekiyor, bin tane test yapıyorlar. Bu süreç de yaklaşık bir yıl sürüyor. Yani pembe kimlik almak öyle kolay değil. Her şeyini araştırıyorlar. Hormon dengeni, psikolojini, hazır olup olmadığını… Tüm bunlardan sonra, heyet “Cinsiyet değiştirme ameliyatı olmasında sakınca yoktur!” dedi. Ve ameliyatı oldum. Hayallerim de gerçek oldu.
Mutaassıp bir ailenin çocuğuyum. Zannediyorlar ki doktor bir hap verecek, ben kadın olma hayallerimden vazgeçeceğim. Çok gözyaşı döktük
karşılıklı.
Annem aynı çocuğu iki kez doğurdu
Bu kadar hazırdın yani…
-Ayol, ben doğuştan hazırdım! Kaşımı aldırmaya korkarım ama onu kestirmeye korkmadım! “Narkozsuz bile ameliyat yapabilirsiniz, yeter ki kesin, kurtulayım!” dedim.
Erkek egemen dünyada, erkeklik organından vazgeçmek, bir iktidardan da vazgeçmek anlamına geliyor…
-Bazıları için öyle olabilir. Ama ben gram tereddütüm olamadı. Zaten kadındım, görüntüde de kadın olmak istedim. Şimdi nasıl mutluyum anlatamam. O zamanlar aynaya baktığımda iğreniyordum kendimden. O kadar mutsuzum. Şimdi ise, hayatıma erkek girmesin, ona bile razıyım, ben kendimi seviyorum, aynaya baktığımda anaç birini görüyorum. Çapkın bir kadın hiç olmadım ben. Zaten olsaydım yıllardır bir tek kişiyle birlikte olmazdım. Harika Avcı’nın gençliğine benzetiyorlar, eriyorum mutluluktan. Gülben Ergen’e de benzetiyorlar ama sanki Harika’ya daha çok benziyorum.
Ameliyat ne kadar sürdü?
-7 gün hastanede yattım. Bir hafta da evde yattım. Bana hep o futbolcu sevgilim baktı. Onunla beraber Beykoz’daki villamızda oturuyorduk.
Kızma ama bir şey soracağım, niye bu adam sana Porsche aldı, bilmem kaç karat yüzükler aldı… Tamam çok tatlısın, çok şekersin, dürüstsün ama kim kime Porsche alıyor?
-Güzel kardeşim, sevdi beni. Sevmiş aşık olmuş, kötü bir şey mi?
Hayır ama şaşırtıcı...
-Yooo. Çok parası olan biri için, çok da önemli bir şey değil ki bu…
Peki sen ameliyat oldun ve istemediğin uzvundan kurtuldun…
-Evet. Kurtulduktan sonra de ben, ben oldum!
Sonra?
-Sonra bana bir kadın organı yaptılar. Çok çok profesyonelce. Bir kadından hiçbir farkı yok.
Valla mı?
-Evet. Her şeyim tam bir kadın gibi. Sadece doğurganlık özelliğim yok. Bedenen de bir kadınım artık ben. Sana bir şey söyleyeyim mi? Benim yanıma Adriana Lima’yı oturt, bir erkeğe de benim durumum söyle, onunla değil, benimle olur. Çünkü ondan çok var. Benim gibi kadın az. Kızacaklar böyle söylediğim için, ama kadınları kızdırmak için söylemiyorum, bunun meraklılarının çok olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bizim elektriğimiz farklı.
“Selin” ismini ne zaman kullanmaya başladın?
-Ameliyattan sonra…
Yeniden doğdun yani “Selin Ciğerci” olarak.
-Evet.
Neden Selin’i seçtin?
-Annem koydu! Aynı çocuğunu, iki kez doğurdu benim annem…
SALI: Yüzüne asit atılan Berfin’e 100 bin lira destek olmak istediğimi söyledim. Sözün söz. Parası bende saklı. Adın bir vakıf kuruluyor, o vakfa, avukatı dediği anda yatırabilirim…
FOTOĞRAFLAR: Emre YUNUSOĞLU
Paylaş