Paylaş
DOĞALGAZ KUTUSUNU ZEBRAYA DÖNÜŞTÜRDÜK.
YAĞMUR BORUSUNU UZAY ROKETİ YAPTIK.
TUĞLA BİNAYA GORİL YERLEŞTİRDİK.
- Siz kimsiniz?
Biz “Onaranlar Kulübü”yüz!
- Ne güzel bir isim, “Onaranlar Kulübü”. Neyi onarıyorsunuz?
Bizim derdimiz sokaklarla... Sokaklardaki kent mobilyalarıyla...
- Ne demek “kent mobilyaları”?
Yollarda, duvarlarda, kaldırımlarda kırık dökük, bozuk ya da değiştirilmeye müsait her yer bizim için “kent mobilyası”. İşte onlar bizim hareket alanımızı oluşturuyor. Bir ruh, bir estetik katmaya çalışıyoruz o kırık dökük şeylere, bir muziplik, bir enerji... Yeter ki bir gülümseme yayalım insanların yüzlerine...
- Süpermiş! Sokaklarda yaptığınız bu esprili, içinden zekâ fışkıran onarma, üretme ve paylaşma faaliyeti ne anlama geliyor?
Kenti hack’lemek anlamına geliyor! Ama ilk başta böyle söylediğimizde yanlış anlayanlar oldu. Bizim hack’lememizde zarar veren, yok eden ya da saldıran bir şey yok. Biz şehri olumlu anlamda hack’liyoruz! Biz iyi niyetli kent hacker’larıyız! En güzeli de tüm bu faaliyetler gönüllüler tarafından yapılıyor ve kolektif bir zekâdan çıkıyor...
- İyi de amaç ne? Şehir çirkin de siz güzelleştirmeye mi çalışıyorsunuz? Hayat zor da bir miktar espri mi katmaya çalışıyorsunuz?
Hem öyle hem de... İnsanların yemek yedikleri, uyudukları, hayal kurdukları, konu komşuyla 5 çayı içip mis kokulu poğaçalar pişirdikleri, kısacası hayatlarının çoğunun geçtiği evlerine gösterdikleri özeni, yaşadıkları semt ve sokaklar için de göstermelerini istiyoruz. Her şeyi belediyeden beklemeyelim! Gelin, hep beraber sokaklarımıza sahip çıkalım! Zaten kötü giden onca şey varken, sokaklarımızı kendimizi iyi hissettirecek yerler haline dönüştürelim. Sabah işimize giderken, yağmur borusunun üstünde bizi gülümseten bir bulut figürü olsun. Küçük bir canavar bize gülümsesin. Biz şehirlerin güzelleştirilmesinde herkesin üreterek, onararak ve paylaşarak rol alabileceğine inanıyoruz!
- Bugüne kadar nereleri onardınız?
Herhalde en çok Kadıköy’ü. Fenerbahçe, Moda ve Balat sokakları... İstanbul dışında ise Bursa, Eskişehir ve Lüleburgaz. New York, Milano ve Lyon’da da çok küçük, imzamızı bıraktığımız sokak işlerimiz oldu...
- Moda’da neler yaptınız mesela?
Eski püskü ve insanın ruhunu karartan telefon kutularına, 3 boyutlu yazıcıda ürettiğimiz saksıları yerleştirdik. Babalar Günü’nde de yol kenarındaki kırık “baba”lara Star Wars karakterlerini yerleştirdik. Dijital tasarımcı gönüllülerle birlikte duvarlardaki boş bulduğumuz deliklere gözler tasarlayıp yerleştirdik.
- Balat’ta peki?
Galiba Balat bizim başyapıtımız oldu! Önce çağrı yaptık ve bize katılan gönüllülerle Balat’ta bir keşfe çıktık. Üzerine çalışmak istediğimiz alanlar için gruplara ayrıldık. Mesela bir doğalgaz kutusunu “zebra”ya dönüştürdük. Tarihi bir kilisenin duvarından aşağıya inen kırık yağmur borusunu “uzay roketi” konseptiyle onardık. Eski bir binanın penceresine örülen tuğla duvarın boş kısmına yoldan geçenlere bakan “goril” yerleştirdik. Çok eğlenceli oldu. Bakınca bir daha bakasın geliyor. Bu fikri bulan gönüllümüze buradan sevgiler!
BERLİN’E GİDİYORUZ
- Sırada ne gibi muziplikler var?
2019 bizim için çok daha yoğun bir yıl olacak gibi görünüyor. Önümüzdeki hafta, çekirdek ekip olarak Berlin’e gidiyoruz. Sokak sanatı ve yerleştirmeleri konusunda zengin bir şehir Berlin. Sokakları karış karış gezmeyi planlıyoruz. Ufak sürprizler hazırladık tabii. Birkaç markanın desteğiyle yine sokak müdahalelerine devam edeceğiz...
MÜLAKAT YA DA ÜCRET YOK SEVİYORSAN GEL KATIL BİZE!
- Gönüllüler nasıl dahil oluyor sizin bu iyi niyetli hack’leme faaliyetlerinize?
Bizim kapımız herkese açık! Herhangi bir öneleme, mülakat ya da ücret yok. Yaptığımız işler sizi heyecanlandırsın yeter! Gönüllülük işi sevgiyle olur. Seviyorsan gel katıl bize! Onaranlarkulubu.com internet sitemiz üzerinden “Onaran Ol” linkinde yer alan formu dolduran herkes kulübün bir üyesi haline gelebiliyor. Bir hack’leme faaliyetine karar verdiğimizde de “açık çağrı” yapıyoruz. Çağrıya cevap veren üyelerimiz bize katılıyor.
- Ne tür tepkiler alıyorsunuz?
Yaptığımız işin en güzel kısmı bu işte! İnsanlar bayılıyor. Çok çok hoşlarına gidiyor. Moda’daki telefon kutusuna saksı yerleştirdik. Sonra mahallelinin tepkisini anlamak için ziyarete gittik. O kutunun etrafına saksılar koyup, çiçek dikmişlerdi. Yani onlar da bizim onarma faaliyetimizi devam ettirmişler! Semt sakinleri çoğunlukla katılımcı rolde oluyor. Çok nadir, sokaklarına dokunmamızı istemeyen kişiler de çıkıyor. Bazen bizi belediye çalışanı sanıp dertlerini anlatanlar oluyor. Oturup dinliyoruz. Lüleburgaz halkı da bizi çok sevdi mesela. Esnaf, biz elimizde matkap-boya çalışırken sürekli çay-simit getirip bizi besledi. Balat sakinleri de çok sıcak davrandı...
GÖNÜLLÜLERİMİZ ARASINDA SANATÇILAR DA VAR
- Bu bir tür sokak sanatı mı?
Böyle bir iddiamız yok. Biz bir hınzırlık, bir güzellik dışa vuruyoruz. Ama evet, yaptıklarımız birer sokak sanatı sayılabilir tabii. Gönüllülerimiz arasında sanatçılar da var...
BAŞTA HER ŞEYİ CEBİMİZDEN KARŞILIYORDUK
- Herhangi bir maddi kazancınız var mı? Yoksa tamamen bir gönüllülük faaliyeti mi?
Markalarla yaptığımız işlerde kulüp para kazanıyor tabii ki. Onca sokak işinin ulaşım, üretim, yeme-içme ihtiyacını bir şekilde karşılayabilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla evet, projelerimizin devamlılığı için maddi kazanç sağlıyoruz.
- Geçiminizi nereden sağlıyorsunuz?
Biz üç kurucu, Furkan’ın kurduğu 3 boyutlu yazıcılarla ilgili teknoloji girişiminde çalışıyoruz. “Onaranlar Kulübü”, işten artakalan zamanda mesaimizi harcadığımız bir oluşum. İlk kurulduğumuzda, her şeyi biz cebimizden karşılıyorduk. Baktık olmuyor, sürdürülebilir değil, desteğe ihtiyacımız olduğuna karar verdik. Markalar parasıyla, gönüllüler bilgi, deneyim, fikir ve üretim gücüyle bir araya geliyor. Her şeyi, “ortak fayda” için buluşturuyoruz. Ama Türk milleti sosyal sorumluluk topluluklarının para kazanmasına alerjisi olan bir millet. Oysa sosyal kurumların da yaşaması gerekiyor. Tabii ki para kazanacaklar, yoksa nasıl yaşasınlar? Bize destek olmak isteyen herkese de buradan çağrıda bulunalım, birlikte yapacak çok işimiz var, bize ulaşın!
Paylaş