Paylaş
Ha ‘çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz, devlet yönetiminde ikiliğe son veriyoruz’ demişsin...
Ha ‘tek adamcılık getiriyoruz, parti devletine geçiyoruz’ demişsin...
Birinde tersinden, diğerinde düzünden söylemiş oluyorsun, aynı şey.
Çift başlılığı kaldırınca zaten rejimi ‘tek adam’cılaştırmış olmuyor musun?
RÖVANŞİZMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK DEĞİLSE NİYETİN
Bir parlamenter sistem propagandistinin asla düşmemesi gereken bir yanılgı bu.
Başkanlık propagandacılarının kolay yoldan Atatürk’lü, İnönü’lü argümanlara sarılmasına yol açarsın.
Yapacağın tek şey de o dönemin kendine özgü şartları, özel koşullarıyla açıklamaya çırpınmak...Yani kendi tek adamcı, parti devletçisi geçmişini haklılaştırmaya çabalamak olur.
O zamansa karşına bu dönemin özel şartları, özgün koşulları çıkarılır.
İşte zokayı o an yutarsın.
***
Sen, karşı tarafı sıkıştırayım derken...sayende mücadele gelir şu argümana sıkışır.
Senin ‘tek adam’ rejimin kötü, benim ‘tek adam’ rejimim iyi...
Senin ‘parti devleti’n gayrimeşru, benim ‘parti devleti’m meşru...
Senin tahakkümcü devr-i iktidarın haksız, benim tahakküm gerekçelerim haklı...
Yenişme olmaz, en fazla ödeşme tadı bırakır ağızda.
Geçmişin hatıraları depreşir, rövanş duyguları canlanır, hatlar karışır...
Şu motivasyonun devreye girmesine sebep olursun.
Parlamenter sisteme ‘hayır’ demekle CHP’ye ‘hayır’ demek eşitlenir.
Cumhurbaşkanlığı modeline ‘evet’ oyu vermek, CHP’nin çağrıştırdığı eski Türkiye’ye ‘hayır’ demekle eş anlamlı hale gelir.
Sonucu tahmin edersin.
‘TEK ADAM’CILIĞI SEVDİRMEK DEĞİLSE NİYETİN
Öyle bir kısırlığa çekersiniz ki birbirinizi...
Bilmeyen; biriniz başkanlığı, biriniz parlamenter sistemi değil de...karşılıklı kendi tek adamcılığınızı sevdirmeye çalışıyorsunuz zanneder.
Kendi parti devletinizi şirin göstermek için yarışıyorsunuz zanneder.
Oysa senin görevin başkanlıktan caydırmak, parti devletini kötülemek... Kendi parti devletinin üstünlüğünü kabul ettirmek değil.
Karşındakinin görevi de çift başlılıktan nefret ettirmek, başkanlığa ikna için parlamenter sistemden soğutmak... ‘İyi huylu’ tek adamlığı benimsetmek, kötünün iyisine razı ederek kendi parti devletine ısındırmak değil.
Ama tartışma senin basiretsizliğin yüzünden rayından çıktı mı, bunları ayırt edecek kimse bulamazsın.
Alt edeyim derken altta kalırsın.
***
Polemik ağzında aynı kapıya çıksa da...aslında ‘çift başlılık’ üzerinden mi, ‘tek adamcılık’ üzerinden mi modelini savunduğun çok fark eder.
Başka hiçbir şeye faydası olmasa bile şöyle bir hayrı dokunur.
Tartışmayı sen mi ben mi, CHP mi AK Parti mi kavgasından çıkarır.
Başkanlık mı, parlamenter sistem mi; ona karar vermeye bakar.
SENLİK-BENLİK SİLAHI SANA DÖNER
Araya sen-ben davası girmezse...
Senin haksızlığın beni haklı çıkarmaya, senin karalığın beni parlatmaya yetmez.
Senin geçmiş dönem ‘milli şef’ modelinin sevimsizlikleri, benim bugünkü modelimi sevimli kılmaya kafi gelmez.
Sen yönetince kötü olan benim iktidarımda iyi, sen yapınca yanlış olan bende doğru olmaz.
***
Karşıdan bir örnekle anlatayım.
Hızını alamayan bazı troller, başkanlığın ekonomik yararlarını Putin Rusya’sı yerine İnönü Türkiye’sine kıyasla anlatıyor.
‘Demir yumruğu kurtarmadı, sürüklediği ambargo altında Rusya her geçen gün fakirleşiyor, halkın yarısı gıda ve kıyafet alamıyor. Biz başkayız, dolarla vuruyorlar gene ayaktayız’ diyeceklerine...
‘2. Dünya Savaşı’nda, savaşan ülkelerde bile fiyatlar yüzde 200 artmışken, Türkiye’de artış yüzde 500’e yaklaşmış...Kim vardı başta, İnönü’yle CHP...’ diyorlar.
Eğer sen...
‘70 yıl önce daha berbattı deyip dünü kötülemek, bugünün performansını en iyi yapmaya yeter mi’ diyeceğine...
Oltaya gelir de İnönü devrinin ekonomik başarılarını kanıtlamaya yeltenirsen geçmiş olsun.
Paylaş