Paylaş
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’ten beklenmeyecek bir performans.
AB’den kopan bir Türkiye’nin, hoşumuza gitse de gitmese de bir üçüncü dünya ülkesi gibi görüneceğini söylemişti.
‘Havanın değiştiğinin farkında değil, olsa bu riski almazdı, anlayınca toparlar’ sanıldıysa da... Yanılttı.
Dediğine diyeceğine pişman olmuş gibi bir hali görünmüyor.
Aksine cesur bir çıkış daha yaptı.
Yeni Şafak’tan Merve Şebnem Oruç’un “AB çökerken Türkiye ile ilgili oturum yapmak” başlıklı yazısını Twitter’da paylaşıp şöyle yazdı:
“AB çökmüyor! Tam aksine büyük bir başarı hikâyesi.
Yaklaşık 510 milyon insan huzur ve refah içinde yaşıyor...”
Peşinden de şunu ekledi:
“Evet, AB’de yükselen ırkçılık ve İslamofobi kıtanın geleceği için bir tehdittir. Ancak Türkiye’ye kapısını açarak bunu bertaraf edebilir...”
***
Son dönem profilinden hareketle, çözmekte zorlananlar için bir ‘Mehmet Şimşek’i anlama kılavuzu’ çıkardım. Şöyle...
Bir: Farkı, yangına körükle gitmemesi. O da sağduyusunun ağır basmasından geliyor.
İki: Sıradan gerçekleri söylemenin bile başa açacağı işlerden habersiz oluşuna, henüz trollerle tanışmayışına filan veriliyordu ya çıkışları... Değilmiş.
Azgın trol saldırılarına hedef olmaktan çekinmiyor. Doğru bildiğini söyleme cesaretine sahip.
Üç: Sivrilmek için, çıkıntılık olsun diye yapmıyor. Ters köşeye çalışmak gibi bir derdi yok.
Sadece sorumlu davranmaya çalışıyor. Aykırı düşmenin bedelini göze alma pahasına.
Dört: AB’ye o da sert eleştiriler getiriyor, lafını esirgediği filan yok.
Ama AB karşıtı hamasi rüzgârlara kapılmıyor, popülist cereyanlara uymuyor.
Madalyonun öbür yüzünü de hatırlatmaktan geri durmuyor. Gerçekçi, hakikate sadakatten ödün vermiyor.
Beş: AB’ye sağlam söyleniyor söylenmesine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizgisinden sapmıyor.
Ama rol de çalmıyor, Erdoğan bir dediğinde iki de kendisi koymuyor üstüne. Bir adım ilerisine gitmiyor, bir adım gerisinde duruyor.
Altı: Ve en nihayet soğukkanlı. Kraldan fazla kralcı troller hurra taarruza geçtiğinde paniklemiyor.
Aldırışsız değil, tepkileri umursuyor ama üslubunu ve tavrını bozmuyor, bocalamıyor.
***
Son çıkışı da hazır linç kıtalarına davetiye gibi oldu, çullandıkça çullandılar.
Hainliğinden girip casusluğundan çıktılar.
İstifa etmezse derhal azledilmesini dahi istediler...
Sükûnetini muhafaza ederek şu cevabı verdi:
“AB mesajlarımı bağlamından çıkarma çabaları var... Sadece durum tespiti içeren ifadelerim AB’nin ülkemize karşı tutumunu, yaklaşımını ve icraatlarını tasvip ettiğim anlamına asla gelmez!”
Yukarıda saydığım bütün özelliklerinin yanında en müstesnası da işte bu. Kuru gürültüye, boş teneke tantanasına papuç bırakmıyor, kendinden emin.
Benim gözümle Mehmet Şimşek’in olayı budur.
BİRİ DEVLET TİYATROLARINI UYANDIRSIN
İSİM vererek ‘Hani nerede söz verdiği oyun’ demiştim.
FETÖ’nün içyüzünü teşhir eden bir tiyatro oyunu yazacaktı.
15 Temmuz’dan sonra galeyana gelmişti, kolları sıvayacaktı ama hâlâ ses seda yoktu.
İskender Pala Hoca aradı. Oyun hazırmış meğer, sahnesini bekliyormuş.
Aynı dertten yakınıyordu yani, ilgisizlikten...
Sağ olsun, hatta göz atmama izin verdi, Hasan Sabbah’ın haşhaşileri üzerinden gidiyor.
Detaylara emek vermiş, göz dolduran bir iş çıkarmış, gayet doyurucu ve sürükleyici...
Ama sahnesiz.
***
Madem yeni FETÖ’lerin çıkmaması, din bezirgânlarının tuzağına bir daha düşülmemesi için romancısı, tiyatrocusu, sinemacısı seferber olmalı...
Madem halka bilinç kazandırmadan başarılacak bir mücadele değil bu...
Hani bunun teşvik mekanizmaları, nerede özendirme çabaları demiyorum bile.
Biri devlet tiyatrolarını uykusundan uyandırsın yeter.
Paylaş