Paylaş
‘Bu gerçek mi’ diye gözlerinizi ovuşturup tekrar tekrar okuyorsunuz.
FETÖ darbe girişimi soruşturmasının bazı sanıkları, ettikleri yemin yüzünden bildiklerini anlatamıyormuş. Örgüte girerken ettikleri yemini bozarlarsa çarpılacaklarına inanıyor, lanetlenmekten korkuyorlarmış.
Bazı başsavcılıklar da bunun üzerine Diyanet’in fetva makamı Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan görüş sormuş.
Haber bu.
Fetva kurulu, bir yazıyla görüşünü bildirmiş. Örgütün dine aykırı işler çevirdiği ortaya çıkarsa bağlılık yemininin geçerliliğini yitireceğini söylemiş.
Hükümsüz kalacağı için de yemine ve örgüte sadakatsizliğin dinen hiçbir sakıncası olmazmış.
Bilakis, insanların canına ve malına zarar veren, millete topyekûn kötülük içeren sonuçlar doğuruyorsa o yeminin derhal bozulması icap edermiş.
Yani şuncacık şeyi aklettirmek için Diyanet’in fetvası gerekiyor.
Sürekli ‘akletmez misiniz, hiç düşünmez misiniz’ emrine muhatap bir Müslüman için, daha acıklısı olabilir mi?
Fakat bitmiyor burada...
Meğer FETÖ, bir de sigorta cümlesi yerleştirmesin mi yemin metnine!
‘Yeminin bozulmayacağına veya bozulsa bile tekrarlanacağına’ dair bir ibareymiş.
İşte bunun da dinen geçersiz olduğuna hükmedip gerekçe ve kanıtlar sunmuş kurul.
Neresinden tutacağınızı şaşırıyorsunuz.
Çünkü muhataplar ne dense yapan kurşun askerler, buradaki mantık açığını kendi başlarına sorgulayıp bulamıyor.
Hayretengiz değil mi? Kanlı bir darbe girişimine katılan sanıkların dili bir türlü çözülemiyor.
Üstüne gidilince anlaşılıyor ki bir yemin etmiş dönemiyorlar.
FETÖ’nün içyüzünü anlatacaklar ama şakıyamıyorlar. Çünkü ortada bir sessizlik yemini var, onları tutuyor.
Ve savcılar, itirafçı adaylarının içini rahatlatmak için Diyanet’ten fetva istiyor.
Hayır hayır, savcılara kusur, kabahat bulmuyorum. Eğer Allah indinde günahkâr sayılmayacaklarına ikna ederlerse sanıkların çözüleceğine inandıkları için bunu yapıyorlar.
Diyanet’e de sözüm yok. Yargı makamları bir hususta dini görüş istiyor, onlar da yardımcı oluyor.
Beni hayrete düşüren şu...
‘Kanunsuz emre itaat edilmez’ terbiyesiyle yetiştirilmiş subaylar, polisler var o sanıklar arasında.
‘Haksız yere bir cana kıyan, bütün insanları öldürmüş gibi olur’ ayetine iman etmiş kimseler hepsi.
Düşünün ki yeminlerini bozarlarsa günaha girmekten, Allah’ın gazabını üzerlerine çekmekten korkuyorlar. O derece hassaslar, o derece dinlerine düşkün.
Ama gözlerini kırpmadan kalabalıkların üstüne ateş açabiliyor, masumların kanına girebiliyor, insanların başına bomba yağdırabiliyorlar.
Benim de aklım, havsalam almıyor bunu.
Sahte delil üretirken, düzmece ihbarlarla insanların hayatını karartırken, yalan ve iftiralarla algı operasyonları yürütürken hiç mi Allah’tan korkmadılar?
Ahirete, mahkeme-i kübraya, büyük hesap gününün geleceğine gerçekten inanmış biri, yaptıklarını yapmayı hayalinden bile geçiremezdi. Çatır çatır yaptılar.
Yürekleri cız bile etmedi, şeytana ‘kış’ bile demediler.
Ama yeminlerini çiğnemeye gelince cehennem azabını hatırlıyor, Allah’ın gayretine dokunma korkuları mı depreşiyor?
Size şu kadarını söyleyebilirim. FETÖ’yle ilgili başından beri beni en çok sarsan şey, bu çarpıklık oldu.
Her seferinde ‘içinde zerre miskal Allah korkusu taşıyan, nasıl böyle acımasızlıklar yapabilir’ diye kalakaldım.
Bence Diyanet’i, yemin fetvasından daha önemli bir görev bekliyor. Diyanet’i ve bütün ilahiyat camiasını...
Böyle sakat bir din anlayışı hangi zeminde yeşerdi?
Asıl, sakatlığın kaynağını tespit edip onu çürütmeliler.
Paylaş