Paylaş
‘Cemaatleri nereden başlayarak hangi noktalarda sorgulamalıyız’ sorularına derli toplu cevap veren yol gösterici bir yazıydı.
O yazıdan şunu çıkardım; bir sorgulama kılavuzu hazırlanacaksa anahtar kavram, ‘mehdi’ inanışı olmalı.
* * *
Neden sorgulamamız gerektiği açık. Çünkü başımıza FETÖ gibi bir musibet geldi.
Fakat bu sorgulamanın, bütün cemaatleri FETÖ ile bir tutmakla sonuçlanmaması gerektiği de açık.
Birçok cemaatin bu tür sorgulamalardan işkillendiği, FETÖ ile mücadele sürecinin kendi üzerlerinden de silindir gibi geçebileceği endişesi taşıdıkları sır değil.
Sık sık cemaatlerin kaygı ve tedirginliklerine dair şeyler işitiyorum.
Kriminalize edilme, kurunun yanında suçsuz yere yakılma tedirginliği bu.
Tedirginliklerini arttırmamak için hiçbirini ismen işaret etmiyorum.
Ama sıranın kendilerine de gelebileceği korkusu birçoğuna yayılmış görünüyor.
Hedef göstermeye varmaması için sorgulamaları, cemaatleri doğrudan mercek altına almadan yapmak o yüzden önemli.
* * *
Peki hangi açılardan sorgulamalıyız?
Çağrıcı Hoca, üç noktanın üzerinde duruyor.
Bir: Adam kazanma-taraftar devşirme yöntemleri...
İki: Para kazanma-ekonomik güç devşirme stratejileri...
Üç: Mevki kazanma-devlette kadro devşirme ihtirası...
Katılıyorum; dini cemaatlerin felaketi bu üç noktadan kaynaklanıyor.
Allah rızası için çıkılan bir yolda bu dünyevileşme tuzaklarına nasıl mı düşüyorlar?
Yine katıldığım bir tespit; Çağrıcı Hoca, altında kutsiyet atfedilen cemaat liderinin seçilmiş kurtarıcı olarak görülmesinin yattığını söylüyor.
Elinizde bir kurtarıcı olunca, haliyle ülkenizi ve dünyayı kurtarma motivasyonu da arkasından geliyor.
Sonrası kolay, amaç kutsal olunca her yol mubahlaşıyor.
Din hizmeti görüntüsü altında akçeli işlerinizi, derin iktidarı ele geçirmeyi, devlette kadrolaşmayı meşru görmeye başlıyorsunuz.
Yani sorunun kökeninde mehdi-kurtarıcı inanışı var. İlk sorgulanması gereken de bu inanışın İslam’daki yeri; batıl mı, doğru mu olduğu...
Sonra mehdi denilen her zatın peşine düşmenin bir ilahi emir olup olmadığı...
* * *
İslam’a, Yahudilik ve Hıristiyanlık’tan geçtiği söyleniyor.
En çok kafa karıştıran, müritlerin aklını çelen tuzak mehdi inanışı. Doğrusunun yanlışından ayıklanması şart.
Bireylerin iradesi bu inanışla teslim alınıp cemaat fertlerine çevriliyorlar. Kerli ferli adamların ve kadınların benlikleri bu potada eritilip kurşun askerlere dönüştürülüyor.
Hiç unutmuyorum; 1996’da Yeni Yüzyıl gazetesinden cemaatler üzerine bir dizi yazı siparişi almıştım.
Sonradan, “Türkiye’de Cemaatler” başlığıyla kitapçık halinde promosyon olarak da verildi.
Orada Nur cemaatlerini anlatırken, Gülen’in dar halka takipçileri arasında beklenen mehdi olarak görüldüğünü, kendisinin de bu yorumlara göz kırptığını yazmıştım. Fena halde başım ağrımış, epey üstüme gelmişlerdi.
Demem o ki mehdi-kurtarıcı bahsi FETÖ’nün yumuşak karnıdır.
* * *
Hurafelerden medet ummayan cemaatleri rahatsız etmenin âlemi yok.
Fakat Diyanet ve ilahiyat camiası, benzer musibetlerin tekerrür etmemesi için toplumu aydınlatma faaliyetine soyunacaklarsa...
Doğru başlangıç noktası, kesinlikle mehdi-beklenen kurtarıcı inancının doğrusunu ortaya koymak olmalı.
Para, güç, kadrolaşma gibi diğer tuzaklar, hep bu ana tuzağın süreği olarak ortaya çıkıyor.
Asıl tehlike ve yanılgı, bu ‘göksel kurtarıcı’ tasavvurunda.
Burası çözüldü mü gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Paylaş