Paylaş
Siyasette şansın olacak, ballı olacaksın, talihin yaver gidecek, bahtın açık olacak.
*
Mesela Recep Tayyip Erdoğan...
Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en bahtı açık siyasetçisi.
En olmayacak badireleri atlatabiliyor, en sıkıntılı konjonktürde şartlar bir anda değişebiliyor, en kurak mevsimde yağmur bir anda yağabiliyor, en “Artık bitti” denilen bir ortamda “küt” diye yeniden yükseliyor falan...
*
Mesela Ekrem İmamoğlu...
Henüz yolun çok başında olmasına rağmen o da talihligillerden...
Kısa bir sürede elde ettiği şu büyük başarıda, kendi beceri ve kabiliyetinin yanında talihinin de yardım etmediğini kim söyleyebilir? Bilhassa seçimin yenilenmesi kararının kendisine sunduğu olağanüstü fırsatı kim inkâr edebilir?
*
Buna mukabil...
Muharrem İnce ise bir şanssızlık abidesi gibi yükseliyor siyasette.
*
Elektrik yaratma potansiyeli var... Hakikiliği var... Mizah duygusu var... Kendine güveni var... Taşı gediğine koyabilme özelliği var... Risk alma kabiliyeti var... Cesareti var... Özeleştiri yapma becerisi var... Samimiyeti var... Değişebilme ve değiştirme gücü var...
*
Maalesef şansı yok.
MUHALEFETİN ŞİMDİDEN ÜÇ ADAYI VAR
BİR: Ekrem İmamoğlu... İKİ: Muharrem İnce... ÜÇ: Abdullah Gül...
*
Bugün itibariyle tahminim şöyle:
*
- İstanbul’da iyi işler yaparsa... Aday kesinlikle Ekrem İmamoğlu olur.
*
- İmamoğlu İstanbul’da bariz başarısız olursa... İnce’ye gün doğabilir.
*
- Kemal Bey “İlle de çatı aday” derse... Gül potaya girebilir.
HALKI HİÇ DÜŞÜNMEYEN ZAM KISIRDÖNGÜSÜ
İKTİDAR kanadı zam yapar/Muhalefet gizli bir sevinç duyar/Muhalefet belediyesi zam yapar /İktidar kanadı gizli bir sevinç duyar/İktidar kanadı zam yapar/Muhalefet gizli bir sevinç duyar/Muhalefet belediyesi zam yapar/İktidar kanadı gizli bir sevinç duyar... Ve bu kısır döngü, daha da kısırlaşarak böyle uzar gideeeeer.
TUNÇ SOYER’İN DANSINI İZLERKEN MIRILDANDIKLARIM
BİR görüntü izledim: 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu nedeniyle düzenlenen resepsiyonda çekilmiş bir görüntü... İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, giymiş çok şık bir smokin, “Ah o gemide ben de olsaydım” şarkısının ritmik kıvrımları eşliğinde dans ediyordu... Üç kere üst üste izledim... Ve izlerken de şöyle şeyler mırıldandım...
*
- Yahu ne kafa bir adam bu! Gel de gıpta etme.
*
- Ben olsam kasım kasım kasılırım... Adama bak! Sıfır kasıntı.
*
- “Ne derler?” diye bir şey var ya... Hiç takmamış. Aşmış adam aşmış.
*
- Bu adamla tatil yapılır, borç alıp verilir, aynı gemide seyahate çıkılır falan...
*
- “İzmir neşesi” diye bir şey var ya... İşte o, bu adamda ete kemiğe bürünmüş.
*
- “Koskoca büyükşehir belediye başkanı” falan diyecek olanlara nanik yapıyor resmen adam.
ŞÖYLE BİR DEĞİNİP GEÇTİM
- KIRIK SANDALYE: Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ekrem İmamoğlu’na kırık sandalye vermek kimin aklına geldiyse... O kişinin Recep İvedik türü espriler yaptığına bahse girebilirim.
*
- ECE’DEN ARDA’YA: Ece Üner’in ekranda Arda Turan’a yönelik enfes laf saydırması, son günlerde izlediğim laf saydırmalar arasında ilk beşe değilse bile ilk ona kesin girer.
*
- İKİ BÜLENT KAVGASI: AK Partili Bülent Turan, AK Partili Bülent Arınç’a “Hadi oradan” dedi... AK Partili Arınç da AK Partili Turan’a “Boyundan büyük işlere karışma” dedi... Bu kavga için bahis açılsa... Yüzde 50 Arınç’a, yüzde 50 Turan’a yatırırım.
*
- MURAT ONGUN: “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü” gibi bir edası var. “Sayın Başkanımız öyle demedi, böyle dedi” türü açıklamalar yapıyor. Yalanlama yapıyor, düzeltme yapıyor... Kısacası artık “Murat Ongun ne dedi” diye bir sorumuz var.
*
- BABACAN: Babacan’ın ilk mülakatını beğenmedim ya... “Alışmışsın tabii sert, dik konuşmalara... Medeni konuşmayı beğenmezsin” diyenler oldu... Babacan’dan sert, dik açıklama beklemiyordum ki... Ele avuca gelir bir şey demesini bekliyordum.
KİMSEYE ZARAR GELMEZ
- Buzdolaplarının kapaklarını gittikleri ülkelerden getirdikleri magnetlerle donatanlardan...
- Contemporary İstanbul günleri başlıyor diye yürekleri heyecandan güp güp edenlerden...
ŞUNU BİR TÜRLÜ ANLAMADILAR
YENİ Şafak yazarı Özlem Albayrak’ın Canan Kaftancıoğlu’nun aldığı ceza bağlamında yazdığı ifade özgürlüğüne sahip çıkan yazısını, Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkmak olarak değerlendirip gazetedeki işine son vermişler.
*
Şunu bir türlü anlamadılar:
Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezaya karşı çıkmak, Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkmak anlamına gelmez.
Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezaya karşı çıkmak, ifade özgürlüğüne sahip çıkmak anlamına gelir.
YAĞMUR İSTEDİK FIRTINA GÖNDERDİ
BEN Allah’tan yağmur istedim, o bana fırtına gönderdi.
Bir dahaki sefere fırtına isteyeceğim, belki yağmur gönderir.
Paylaş