Özetleme kardeşim yazımı
T24 diye bir site var.
Güya ahlak abidesi... Güya tarafsız... Güya dürüst... Güya saptırma yapmıyor... Güya aşağılık işlerden uzak...
*
Peki ya gerçek? Tam tersi.
Tek farkları şu: Ahlaksızlığı birazcık daha sofistike biçimde yapıyorlar.
*
Dün uzun, upuzun bir yazı yazdım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı Gara harekâtı konulu konuşmayı analiz eden.
*
Dedim ki:
*
Keşke Kılıçdaroğlu konuşmasını üç parçaya bölseydi:
- Önce iki bakanın bilgilendirmesi için teşekkür etseydi, bir...
- Ardından tetiği çeken PKK’yı lanetleseydi, iki...
- En sonunda da iktidarın sorumluluğunu haykırsaydı, üç...
*
Bu yazıyı almışlar ve şu başlıkla sosyal medyalarında servis ediyorlar:
*
“Ahmet Hakan: Kılıçdaroğlu’nun ‘İki bakan bizi bilgilendirdi, çok memnun olduk’ demesini beklerdim.”
*
Yazdıklarımı bu şekilde özetledikleri için de...
Sadece alıntıyı okuyup ne yazıldığına bakmaya tenezzül etmeyen bir sürü ilkel şahıs da döşemiş küfrü kıyameti...
*
Koca bir yazıyı gayet bilinçli bir biçimde bu şekilde özetleyen bu T24 tayfasına sadece...
“Terbiyesizliğiniz sofistike olabilir. Ama son tahlilde terbiyesizsiniz” diyorum ve geçiyorum.
NE GÜZEL!
BÜYÜK Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti.
Ne güzel!
Destici, ziyaretinin bir amacını da “keskinleşen siyasi kutuplaşmanın sona erdirilmesine katkı sunmak” olarak açıkladı.
Ne güzel!
İki lider, görüşmenin ardından birbirlerinden tamamen farklı fikirler ileri sürseler de gayet medeni bir üslup tutturdular.
Ne güzel!
DEMİRTAŞ’IN KINAMASI VE BENİM ANLADIKLARIM
SELAHATTİN Demirtaş, şu üç mesajı verdi Gara ile ilgili olarak:
*
- BİR: PKK’nın elindeki 13 insanımızın katledilmiş olmasını açıkça kınıyorum. Ailelerin acısını yürekten paylaşıyor, kendilerine başsağlığı diliyorum. Yaşananlardan dolayı çok üzgünüm.
*
- İKİ: Diplomatik yollar yerine siyasi şov amaçlı operasyon sonucunda ortaya çıkan trajedinin sorumluluğunu HDP’ye ve muhalefete yüklemek de aymazlıktır. Halka hesap vermesi gereken iktidardır.
*
- ÜÇ: Asıl olan silaha, şiddete, savaşa her koşulda karşı çıkarak barışı sağlamaktır.
*
Bunlar da bu üç mesajın benim gözümdeki yansımaları:
*
- BİR: Bu bölümde bir eksiklik var. Tuhaf bir eksiklik... Aslında “Eli kolu bağlı 13 insanımızı elindeki silahla 30 saniyede kafalarından vurarak katleden PKK’yı kınıyorum” türü bir cümle bekliyor insan. Ama gelmiyor o cümle. Bununla idare etmemizi istemiş gibi.
*
- İKİ: Bu bölümde idare falan yok. PKK’ya diyemediğini hükümete kolayca deyivermiş. Böylece birinci bölümdeki eksikliği telafi etmiş. Trajedinin tüm sorumluluğunu gayet rahat biçimde hükümete yüklemiş. HDP’yi temize çıkarmış. Muhalefete de selamını sarkıtmış.
*
- ÜÇ: Bu bölüm için “klişeler bölümü” diyebiliriz. Ama klişe deyip de geçemeyiz maalesef... Burada da askerin elindeki silah ile teröristin elindeki silahın eşitlenmesi iması var. Ki bu da başlı başına bir sorun.
MESELE BEŞ SORU MUYDU?
KEMAL Kılıçdaroğlu, şöyle diyor:
*
“Ben sadece soru sordum. Beş soru... Erdoğan da bana hakaret etti.”
*
Yoooo! Hayır. Kemal Bey... Erdoğan’ın üslubunu bozmasının ve size hakaret etmesinin sebebi, sizin beş soru sormanız değildi.
*
Siz aynen şöyle dediniz:
“13 şehidin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
*
Erdoğan, işte bu cümleniz nedeniyle öfkelendi.
*
Böyle bir cümleyi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kime ederseniz edin... En az Erdoğan kadar öfkelenirdi.
YAŞ ALDIKÇA HEP ŞÖYLE ŞEYLER SÖYLENİYOR
- Ne gerek var yahu.
- Hele bakarız.
- Şimdi sırası değil.
- Bırakın yapsınlar.
- Her şeyin başı huzur.
- İnsanın evi gibisi yok.
- Dur ben bir fıkra anlatayım.
- Benim gençliğimde...
- Gel sana bir nasihat vereyim.
SEVERİM
- Küpeli ve dövmeli doktorları...
- Kendisine “Şehzadeyim” diyenle kafa bulanları...
- İçinde bulundukları siyasal kampın argümanlarıyla dalga geçebilenleri...
- Kafe ve restoranlar açılsın diye tutturanları...
- Durup dururken Türk sanat müziğinden bir şarkı söyleyenleri...
- Gazeteyi kâğıttan okuyanları...
SEVERİM.
