'Ordu içindeki Fethullahçı general ve albayları isim isim biliyorum'

BALYOZ ve Ergenekon davalarından 5 yıla yakın hapis yatan Dursun Çiçek, iki hafta önce Hürriyet’te yayınlanan “Çarşamba Sohbetleri”nde şu üç noktanın altını çizmişti: BİR: Ordu içindeki Fethullahçıların oranı yüzde 10’dur, sayıları abartılıyor. İKİ: Fethullahçıların darbe yapma ihtimali sıfırdır... ÜÇ: Fethullahçı subaylarla ilgili işlem yapabilmek için elde yeterli delil yok... Eski askeri savcı Albay Ahmet Zeki Üçok ise “Ben Dursun Çiçek’e katılmıyorum” diyor. Üçok, şu üç noktanın altını çiziyor: BİR: Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şu anda çok sayıda Fethullahçı general ve albay var. İKİ: Fethullahçı general ve albaylarla ilgili yeterli soruşturma yapılabilmesi için kanıtlar mevcut... ÜÇ: Türk Silahlı Kuvvetleri, bu konuda yeterli duyarlılığı göstermiyor... hmet Zeki Üçok, Fethullahçı olmakla suçladığı general ve albayların isimlerini, gerekçeleriyle birlikte Hürriyet’e açıkladı. Ancak biz, “Yargı kararı olmadan hiç kimse suçlu ilan edilemez” ilkesi gereği, bu isimlerin hiçbirini açık bir şekilde yazmadık. Üstelik Ahmet Zeki Üçok’un “İsimleri açıkça yazabilirsiniz, sorumluluk bana aittir” demesine rağmen... İşte açıklamaları...

Haberin Devamı

- Deniz Kuvvetleri’nde görevli olan kurmay albay Betülhan Kahraman, Mart 2010’da Askeri Savcı’ya giderek resmi ifade veriyor. Söylediği şu: “Ben binbaşılığımda Amerika’da görevdeyken şu anda tuğamiral olan (...) ve albay (...) ile beraber Fethullah Gülen’i ziyarete gittik. Gülen, bize kitap verdi. Daha sonra şu anda tuğamiral olan (...), Fethullah Gülen ile beraber Avrupa’ya giderek birçok ülkeyi dolaştılar. Türkiye’ye döndüğümüzde de FEM Dershanesi’nin çatı katında Fethullah Gülen ile üç-dört defa buluştuk.” Askeri savcıya verilen ifade bu... Peki sonuç ne oluyor? Genelkurmay Askeri Savcısı, 2015 yılı mart ayında “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı veriyor. Bu kararı veren askeri savcılığın, terör örgütü suçlarına bakma yetkisi yok. Buna rağmen “kovuşturmaya yer yok” kararı veriyor.

- Askeri Yargıtay üyesi hâkim albay Yasin Aslan, Kasım 2014’te Ankara Anayasal Suçlar Savcısı Serdar Coşkun’a avukatı ile beraber giderek resmi ifade veriyor. Dediği şu: “Askeri Yargıtay, tamamen Fethullahçıların kontrolünde. Tuğamiral (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...), hâkim albay (...)... Hepsi Fethullah Gülen Cemaati mensubudur”. Sonuç? İfadeyi veren hâkim albay Yasin Aslan, “Fethullahçı” dediği üyelerin kararıyla 2014 Aralık ayında Askeri Yargıtay’dan görevden çekilmeye davet ediliyor, kurumla ilişkisi sona eriyor. (Askeri Yargıtay’ın toplam 35 üyesi var.)

- Ben de 2013 yılında bu kişiler hakkında “FETÖ üyesi” oldukları iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Benim suç duyurusunda bulunmamın sonucu ne oldu dersiniz? Onlar da benim hakkımda iftira vb. suçlardan suç duyurusunda bulundular. Karşılıklı husumetimiz olan bu kişiler, 2014 Aralık ayında Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’na girerek benim mahkûmiyetime karar verdiler. Hepsi hâlâ Askeri Yargıtay’da görevlerinin başındadır.

Ordu içindeki Fethullahçı general ve albayları isim isim biliyorum


- Askeri savcı olarak 2009 yılında “Kayseri Işık Evleri” soruşturmasını yürütüyordum. Bu soruşturma FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki illegal yapılanmasıyla ilgiliydi. Soruşturmayı boşa çıkarmak için hakkımızda “hipnoz ile işkence yapmak” gibi tuhaf ve garip bir iddia ortaya atıldı ve bu saçma iddia dava konusu yapıldı. O dava sonucu 9 yıl hapis cezası alan bilirkişi emekli yarbay Gürol Doğan, 2011 yılında Kayseri Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılanması sırasında kendisinin Hava Harp Okulu’nda öğrenci iken Fethullah Gülen Cemaati sempatizanı olduğunu, kendisiyle beraber Fethullahçı olan arkadaşlarının izinlere gitmeyerek okulda kaldıklarını ve Harp Okulu sınavlarına giren Fethullah Gülen Cemaati mensubu öğrencilere yardım ettiklerini, bu öğrencileri saatleri sağ kollarına taktıkları için tanıdıklarını anlatmıştır. Gürol Doğan, mahkemede verdiği ifadede... Şu anda Hava Kuvvetleri’nde Tuğgeneral olan (...)’in saati sağ konula takan Cemaat öğrencilerinden olduğunu söylemiştir.

- Gürol Doğan, aynı ifadesinde tuğgeneral (...) ile tuğgeneral (...)’in öğrenciyken Fethullah Gülen’i ziyarete gittiklerini söylemiştir.

- Gürol Doğan, aynı ifadesinde şu anda tuğgeneral olan (...)’in kod adının “Asım”, albay (...)’in kod adının “Yüksel” olduğunu söylemiştir. Tuğgeneral (...), tuğgeneral (...), tuğgeneral (...), albay (...) ve albay (...)’in Fethullah Gülen Cemaati mensubu olduğunu söylemiştir.

- Gürol Doğan, albay (...)’in 2009 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bahçesinde “Biz artık çok kuvvetlendik, şu anda Fethullah Gülen’in emriyle kalkacak F-16’larımız, F-4’lerimiz var” dediğini söylemiştir.

- Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda önemli bir görevde bulunan tuğgeneral (...), tuğgeneral (...), tugay komutanlığı yapan tuğgeneral (...), Genelkurmay’da önemli bir görevde bulunan tuğgeneral (...), tuğgeneral (...), tümgeneral (...)... Bu isimlerin tümü Kara Harp Okulu’ndaki öğrencilik yıllarında “Cemaat mensubu” oldukları için idari soruşturma geçirmişlerdir.

- Geçtiğimiz günlerde bana gönderilen bir e-postada tümgeneral (...)’in “kripto Paralelci” olduğu, Harp Okulu’nda kod adının “Çetin” olduğu ve öğrenciyken Kızılcahamam’dan gelen abileri ile beraber Cemaat’in evlerine gittikleri yazıyor. İstendiği taktirde bu mektubu ilgililere verebilirim.

- MİT TIR’ları Soruşturması’nda sanık olan tuğgeneral (...), Kolordu komutanı korgeneral (...) tarafından törenle karşılanıyor ve fotoğrafı Kolordu dergisine kapak yapılıyor.

- Yaşar Büyükanıt, 1986 yılında Kuleli Askeri Lisesi komutanıyken askeri lise sınavlarında yaklaşık 250 öğrenci, Türkçe sorularını tam yapıyor. Yapılan inceleme sonucu soruların Cemaat tarafından çalındığı ve bu öğrencilere verildiği tespit ediliyor. Bu öğrencilerin 50-60 kadarı atılıyor. Geri kalanını “kazanırız” falan diye atmıyorlar. Bu çocuklar (....) devresi olarak mezun oluyorlar. (....) devresi TSK’de en çok kurmay subay olan devredir. Kurmay albay (...), kurmay albay (...), kurmay albay (...), kurmay albay (...)... Önemli görevlerde bulunan ve halen TSK içinde yer alan bu isimlerin hepsi (....) devresidir. Devre arkadaşları, bu isimlerin Türkçe sorularını tam yapan öğrenciler arasında olduğunu iddia etmektedir.

- Kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen davanın gerekçesi yapılarak 367 general, amiral, subay, astsubayın geleceklerinin karartılıp yıllarca hapis yattıkları meşhur seminerde kurmay albay (...), “koordinatör subay” olarak görev yapmış, sunum yapmış ve ses kayıtlarında konuşmaları yer almıştır. Ancak buna rağmen sanık olarak da tanık olarak da Balyoz davası ile en küçük bir ilişkisi kurulmamıştır. Seminerin yapıldığı tarihlerde Kanada’da, Avustralya’da, Amerika’da görev yapan onlarca asker, seminer nedeniyle yıllarca hapis yatarken seminerin koordinatörlerinden olan ve sunum yapan kurmay albay (...), bırakın hakkında en küçük bir dava açılmasını, çok önemli görevlere getirilerek ödüllendirilmiştir.

- TÜBİTAK bilirkişi raporu ile kurmay albay (...)’ın hazırladığı askeri bilirkişi raporları, Balyoz davasında yüzlerce askerin hapiste tutulmalarına gerekçe yapılmıştı. TÜBİTAK bilirkişi raporlarını hazırlayan dört TÜBİTAK mensubu ile birlikte kurmay albay (...) hakkında “gerçeğe aykırı bilirkişilik yapmak” suçundan dava açılmıştır. TÜBİTAK bilirkişileri, kurumlarından atılmıştır, yurtdışına kaçtıkları söylenmektedir. Yüzlerce askerin hayatının karartılmasına neden olan ve sahte olduğu anlaşılan askeri bilirkişi raporlarını hazırlayan kurmay albay (...) da yurtdışındadır. Ama askeri ateşe olarak...


YAPTIĞINIZ DA BİR TÜR KUMPAS DEĞİL Mİ?
FETHULLAHÇI general ve albayların isimlerini açıklayan Üçok’a sorulması gereken her soruyu sorduk... İşte sorular... İşte yanıtlar...


- Siz Cemaat’in kumpasına maruz kaldığınızı, hakkınızda hiçbir somut delil olmadan yargılandığınızı ve ceza aldığınızı söylüyorsunuz. Durum böyle olduğu halde... Bugün çıkıp “İşte Fethullahçı general ve albaylar” diye açıklamalar yapıyorsunuz. Yargı kararı olmadan yapıyorsunuz bunu. Sizin bu yaptığınızla, size yapılanlar benzer değil mi?

AHMET ZEKİ ÜÇOK: Benim doğrudan Fethullahçı olarak suçladığım ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğum kişiler, Askeri Yargıtay üyesi 13 kişidir. Diğer kişilerle ilgili söylediklerim resmi savcılık ve mahkeme kayıtlarıdır. Bunun bizim asılsız suçlamalar ve sahte delillerle suçlanmamızla bir ilgisi yok. Kaldı ki bu konuda da karar merci adli makamlardır.


- Bir kişinin saatini sağ koluna takması, okulu aynı devrede bitirmiş olması, o kişinin suçlanması için yeterli olabilir mi?
AHMET ZEKİ ÜÇOK: Gülen Cemaati’nin askeriye, mülkiye ve adliyeye sızmak için soru çalma, okul değiştirme, sınav kurullarını ayarlama gibi yollara tevessül ettiği bilinen bir gerçektir. Sağ kola saat takıldığının söylendiği tarihler, 1983/1984/1985 yıllarıdır. Yani askeri okullara alımların en sıkı uygulandığı zamanlar... O dönemde bu ve benzeri gizlenme çabaları çok normaldir. Çünkü Cemaat okullarından olanlar alınmıyor, bu nedenle son sınıfta okul değiştiriyorlardı. Birçok cemaatin kendi aralarında belirli ritüelleri vardır. Bu saat olayı da bunlardan biri... Aynı devreden olmak, tabii ki tek başına delil olmaz. Ama Türkçe sorularını çalan Cemaat’in verdiği soruları tam yaparak giren devre mensuplarının arasında iseniz bu husus makul şüphe yaratır ve araştırılması gerekir.


- Size gelen imzasız bir mektupta, “Bu kişiler Fethullahçı” denmesinin kanıt olarak görülmesi ne derece adalete sığar?

AHMET ZEKİ ÜÇOK: Eğer Askeri Yargıtay, imzasız mektupta yazılanları doğrulayan bir karar alıyorsa... Bu durumda dünyanın her yerinde o mektuptaki iddiaya bakılır. Bu durum dünyanın her yerinde şüpheli bir durumdur.


- Herhangi bir subayın, başka subaylar hakkında “Fethullahçıdır” demesi, hukuken yeterli delil olabilir mi?
AHMET ZEKİ ÜÇOK: Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir komün hayatı vardır. İşyerinde berabersin, lojmanda berabersin, gazinoda berabersin, orduevinde berabersin. Bu nedenle bizler, birbirimizi diğer kişilere göre daha yakından tanırız. Biz kumpas mağdurları, generalden onbaşıya kadar her rütbe ve mevkiden kişiler yaklaşık dört yıl bir arada hapis yattık. Bu süreçte kumpası ortak akılla irdeledik. Örneğin bakıyoruz: Bir belgeye Ahmet, Mehmet ve Hasan’ın ulaşma yetkisi var ama Ahmet ile Mehmet içeride, Hasan ise dışarıda... Dahası Hasan terfi ettirilmiş. Yine seminer tarihinde Ahmet Kanada’da, Mehmet Moritanya’da, Hasan ise seminerde görevli... Kanada’daki Ahmet, Moritanya’daki Mehmet tutuklanmış ama seminerde görevli Hasan davada tanık bile yapılmamış. Ortak aklın bulduğu bu sonuçlar önemlidir. Bir kişi “Biz Harp Okulu’ndayken Fethullah’ı ziyaret ettik” diyorsa ya da “Tuğgeneral falancanın kod adı falancaydı” diyorsa... Bu önemli bir delildir. Bu iddialarla ilgili olarak ciddi bir inceleme ve soruşturma yapılmazsa... Fethullah’ın askeriyede amacına ulaşabileceğini söyleyebiliriz.


AHMET ZEKİ ÜÇOK KİMDİR?
- 1961 doğumlu. Bursa Mustafakemalpaşa’dan.
- Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra Hava Harp Okulu’nu bitirdi.
- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
- 1993’te askeri hâkim sınıfına geçti.
- Dönemin devlet bakanı Bahattin Şeker’in askerlikten kurtulmak için sahte yurtdışı çalışma belgesi düzenlediği iddiasıyla açılan davanın mahkeme başkanlığını yaptı.
- 2007-2008’de aralarında DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın da sanık olarak yer aldığı Cumhuriyet tarihinin en büyük sahte çürük çetesi soruşturmasını yürüttü.
- Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik ilk kumpas olarak nitelenen Karargâh Evleri soruşturmasını yürüttü.
- Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki illegal Fethullahçı yapılanmaya karşı ilk ve son soruşturma olan Kayseri Işık Evleri soruşturmasına imza attı.
- Aziz Yıldırım’a yönelik açılan Askeri İhalelere Fesat Karıştırma soruşturmasını sürdüren isim oldu.

Yazarın Tüm Yazıları