Mehmet Ceyhan tutuklansınmış
Niye tutuklansınmış?
Çünkü felaket tellallığı yapıyormuş.
*
Sanki ortada felaket yok, hayat güllük gülistanlıkmış da her şey Mehmet Ceyhan Hoca’nın uydurmasındanmış gibi bir yaklaşım.
*
Bu ancak ve ancak ansiklopedilerde “saçmalık” maddesine karşılık olabilir.
*
- Yoğun bakımlarda yaşam savaşı verilirken...
- “Koronadan kaybettik” tarzı haberler sıradanlaşırken...
- Entübe edilenler hayatla ölüm arasında gidip gelirken...
Ne yapmasını bekliyorsunuz Mehmet Hoca’nın?
*
Bazıları gibi çıkıp da...
“Korona yok, virüs yalan, aşı lüzumsuz” falan demesini mi?
SANKİ NICOLE KIDMAN BANA
ZEYNEP Bastık’ın “Marlon Brando” şarkısını dinledim.
*
Bir başyapıt değil elbette.
Ama yine de gelip geçici şarkılar kervanında hoş bir seda bırakacak türden bir şarkı.
*
Şarkının şu bölümüne dikkat:
*
“Bi sakin ol, biraz rahat olsana sen / Bu ne tavır, bu ne hava / Sanki Marlon Brando bana / Bi sakin ol, biraz rahat olsana sen.”
*
Erkeklere sallayan bu şarkının kadınlara sallayan bir versiyonunu bakalım kim yapacak?
*
“Bu ne tavır, bu ne hava / Sanki Nicole Kidman bana” türü bir şeyden söz ediyorum.
TWITTER’A BAKIP SİYASET YAPILIR MI, YAPILMAZ MI?
SÖZÜM tüm siyasetçilere:
*
Siyaset yaparken...
Twitter’a mutlaka bakın. Asla kayıtsız kalmayın.
Orada da varlık göstermeye çalışın.
Ama şunu da unutmayın:
Twitter, ahalinin sadece bir kısmının yer aldığı bir mecradır.
Oranın gündemiyle ahalinin gündemi her zaman çakışmaz.
Oranın çok önem verdiği bazı konuları, ahalinin büyük kısmı zerre kadar sallamaz.
*
Kısacası şu üç ölçüye uyulmalı:
*
- BİR: Kayıtsız kalma ama tümüyle de teslim olma!
*
- İKİ: Şöyle bir göz at ama gereğinden fazla önem atfetme!
*
- ÜÇ: Çalışmalarının bir parçası olsun ama küçük bir parçası olsun!
ÖRNEK OLSUN
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un uçağa binişine bakın:
*
Girmiş sıraya, sıfır tantanayla herkes gibi uçağa biniyor.
*
Terör örgütleri tarafından hedef haline gelmemiş makamlarda bulunanların bile kendilerini tantanalı gidiş gelişlere biraz fazlaca kaptırdığı bir dönemde...
Bakan Ersoy’un bu tutumu örnek olmalı.
ARTIK ‘AŞI GELECEK’ YERİNE ‘AŞI GELDİ’ DENSİN
BEN artık...
“Şu kadar Sinovac aşısı, şu kadar BioNTech aşısı, şu kadar Sputnik aşısı gelecek” cümlesini işitmek istemiyorum.
Ben artık...
“Şu kadar Sinovac aşısı, şu kadar BioNTech aşısı, şu kadar Sputnik aşısı geldi” cümlesini işitmek istiyorum.
Yani demem o ki...
Yeterince “gelecek” dendi.
*
Artık gelene kadar susmak ve geldiğinde de “geldi” demek gerekiyor.
TAM DİYANET’E LAF EDECEKTİM Kİ…
DİYANET TV, iftar programlarını Boğaz’da bir tekneden yapıyormuş ve bunun için günlük 35 bin lira ödüyormuş.
*
Tam kalemimi sivriltip bununla ilgili bir çift laf edecektim ki...
“Küt” diye Diyanet’ten yalanlama geliverdi.
*
Meğer tekneye tek bir kuruş bile ödenmiyormuş. Bir hayırseverin sunduğu bir imkânmış bu...
*
Bu örnek olaydan hareketle şunu söylemek isterim:
*
Hangi mecra olursa olsun...
Okuduğunuz her haberin sağlamasını mutlaka yapın.
Bir gazeteci olarak bunu söylemekten zevk almıyorum ama maalesef acı gerçek bu.
DIŞARIDA MEVSİM BAHAR, GEZİP DOLAŞANLAR YOK
ETRAFIMDA nice koç yiğitler...
Bahar düşlerini bir kez daha ertelemenin sancısıyla...
“En güzel günlerimizi pandemiye kurban veriyoruz” diyorlar.
*
Herkes biraz da bu duyguyla dopdolu.
*
Bu duygu var ya bu duygu...
İnsanı yer bitirir.
Tüketir.
Mağlup eder.
Stresini arttırır.
Çatlatır.
*
Sözleri Sabahattin Ali’ye ait olan bir Ahmet Kaya şarkısında, hapishane duygusu şöyle anlatılır:
*
“Dışarıda mevsim baharmış / Gezip dolaşanlar varmış / Günler su gibi akarmış / Geçmiyor günler geçmiyor.”
*
Bizim için durum tam da böyle değil!
Unutmayalım ki...
Dışarıda mevsim bahar...
Ama gezip dolaşanlar, günleri su gibi akıtanlar yok.
*
İşte biraz da bu yüzden...
Geçer bugünler geçer.
