Paylaş
Bakü’ye son gittiğimde oluştu bu duyarlılık bende.
Dükkânlarında alışveriş yaptım, sokaklarında dolaştım, insanlarıyla konuştum, havasını kokladım.
*
Ve şunu fark ettim:
Kelimelerimiz aynı... Beslendiğimiz kültürel kaynaklar aynı...Türkülerimiz aynı... Ulularımız aynı... Tepkilerimiz aynı...
Hatta ve hatta mazlumluğumuz bile aynı...
*
Irksal bir aidiyet yakınlığı değildi benimki.
Daha çok kültürel bir yakınlıktı.
“Bu kadar olur” deyip durdum tüm yolculuk boyunca...
*
O gün bugündür Azerbaycan’ın başına gelen her şey, sanki benim başıma gelmiş gibi hissediyorum.
*
Ve şu son olayda da mazlum Azerbaycan halkı ne hissediyorsa aynısını hissediyorum.
Ne bir eksik ne bir fazla.
İGA DİYOR Kİ: BİZİM MİLLET SEÇME LÜKSÜMÜZ YOK
İSTANBUL Havalimanı’nda Suudi Arabistan’ın milli gününün kutlanmasına itiraz etmiş ve “Sürekli bizimle uğraşan Suudi Arabistan’ın milli günü niye kutlanır ki?” diye sormuştum.
*
İGA İstanbul Havalimanı Kurumsal İletişim Direktörü Gökhan Şengül’den bir açıklama aldım konuyla ilgili olarak.
Şöyle diyor açıklamasında Şengül:
*
“Havalimanımıza en çok yolcu gönderen ilk 10 ülkenin özel günlerini kutlama takvimi oluşturduk. Geçen hafta Roş Aşana’yı (Musevilerin yılbaşı günü) tebrik etmiştik. Alman Birliği Günü’nü de Şükran Günü’nü de tebrik edeceğiz. Burası dünyanın buluşma noktası... Bizim millet seçme lüksümüz yok. Olayın siyasi bir boyutu yok. Bu tamamen bizim yürüttüğümüz bir iletişim çalışması. Başka anlamlar çıkarmaya çalışmamak gerekir.”
*
Bu yaklaşım biçimi, benim itirazımı geçersiz kılan bir yaklaşım biçimi... Eleştirimi geri çekiyorum.
‘BAZLAMA SURAT’ ASLINDA İLTİFATTIR
BİR sosyal medya fenomeni, Hande Erçel’e “bazlama surat” demiş. Hande Erçel de mahkemeye gidip tazminat davası açmış. Mahkeme tazminat davasının reddine karar vermiş.
*
İsabet olmuş!
*
Bizim Yozgat’ın milli yiyeceğidir bazlama... Sonradan İstanbul’un sosyetik semtlerinde de moda oldu. Yozgat’ta bazlamasız sahur yapılmaz. Kahvaltıda bazlama varsa, kahvaltının mutluluk oranı binle çarpılır.
*
Kısacası...
Birine “bazlama surat” demek, tam bir iltifattır.
Bana dense “Yok canım, o kadar da değil, ben kim bazlama suratlı olmak kim” diye cevap veririm.
HASAN ONAT HOCA’YI ÇOK İYİ BİLİRDİK ÇOK
- Uygar bir dille konuşurdu.
- Tertemiz bir üslubu vardı.
- Şirk konusunda önemli uyarılar yapardı.
- Aklı kullanmaya önem verirdi.
- Merhametin bayraktarlığını yapardı.
- Katılmadığı görüşlere bile nezaketle yaklaşırdı.
*
İlahiyat profesörü Hasan Onat Hoca’yı korona illetinden kaybettik. Arkasından “Çok iyi bilirdik çok” diye haykırıyorum.
ATEŞİN BİLEKTEN ÖLÇÜLMESİ
BİR ara gittiğim mekânlarda ateşi kafadan ölçüyorlardı.
Estetik açıdan feci bir durum çıkıyordu ortaya.
Bir süredir kafadan ateş ölçmenin yerini bilekten ölçme aldı.
Ve bir estetik facia son bulmuş oldu.
*
Mesudum. Bahtiyarım.
BEN DE KOMBİNLENDİM
MASKE ile kıyafetini kombinleyenlerle hunharca alay ediyordum.
Öyle böyle değil ama feci küçümsüyor, fena tiye alıyordum.
*
Bizim mahallenin terzisi, değişik renklerde diktiği maskelerden gönderince...
Dayanamadım, ben de maske ile kıyafet kombinledim.
*
Hunharca alay edilmeyi sonsuz hak ettiğimi bildirir, saygılar sunarım.
KÂBUSLARIM
- Pilates yaparken çekilmiş bir fotoğrafımın ortamlara düşmesi.
*
- Artık sürekli maskeyle yaşayacağımızın ilan edilmesi...
*
- Cep telefonunun henüz icat edilmediği dönemlere gitmek...
*
- İnternet üzerinden dolandırılmak...
Paylaş