Paylaş
“Türkiye başka, Erdoğan başka... Biz Avrupalılar, Türk halkına değil Erdoğan’a karşı sert olmalıyız. Erdoğan hükümeti, kabul edilemez davranışlarda bulunuyor.”
*
Macron, Erdoğan’a niye karşı?
*
Niye karşı olacak?
- Türkiye, Ege’deki haklarını sonuna kadar korumaya çalışıyor ya... İşte o nedenle karşı.
- Türkiye, “Mavi Vatan” diyerek denizlerdeki haklarına sahip çıkıyor ya... İşte o nedenle karşı.
- Türkiye, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından milim ödün bile vermiyor ya... İşte o nedenle karşı.
- Türkiye, Yunanistan’ın şımarıklıklarına “Hadi oradan” diye yanıt veriyor ya... İşte o nedenle karşı.
*
Macron’un Erdoğan’a yönelik açıklaması...
Türkiye’nin muhalefetine verilmiş gollük bir pastır.
*
Muhalefet, Macron’a...
Çok güçlü biçimde ve hep bir ağızdan...
“Sen Erdoğan’a bunlar yüzünden karşıysan... Biz iktidara geldiğimizde de karşında Erdoğan’ın bir benzerini bulacaksın” derse...
Golü doksana takmış olur.
*
Bu zamana kadar benzer gollük pasları kaçıran muhalefet, bakalım bu sefer golü atmayı başarabilecek mi?
GİRİŞ/GELİŞME/SONUÇ
-GİRİŞ: Kitap okumayı bir cezalandırma yöntemi olarak gören anlayışa sahip bir ülkede yaşıyor oluşumuz.
- GELİŞME: Sakarya’da maske takmayanlara “en az 10 kitap okuma cezası” verilmesinin yetkililer tarafından yürürlüğe sokulması...
- SONUÇ: Fatih Erbakan’ın ünlü Fransız yazar Simone de Beauvoir’ı “erkek” sanması...
KILIÇDAROĞLU’NUN KORONAYI BİTİRECEK BASİT FORMÜLÜ
KORONA salgınıyla ilgili olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamayı duydunuz mu?
Duymadıysanız, alın size o açıklama:
*
“Bir salgın var mı? Evet, var. Nasıl çözülecek bu? Bunun çözümü iki ayaklı. Birincisi: Önce bulaşmayı önleyeceksin. İkincisi: Eğer bulaştıysa tedavi edeceksin. Bu kadar basit.”
Doğrudur.
Mesele bu kadar basittir.
*
Fakat durun bir dakika!
Kılıçdaroğlu’nun bu basit çözümünün ilk ayağı, CHP Genel Merkezi’nde bile uygulanmıyor.
*
Eğer uygulansaydı...
Partinin sözcüsü, danışmanı, milletvekili...
Şu anda korona illetine yakalanmamış olacaktı.
CAPPUCINO NUSRET
ALTIN suyundan cappucino yaptırıp içmiş Nusret.
*
Görüntüyü izledim:
Üstü silme altına bulanmış cappucino’sundan bir yudum alıyor, dudakları olduğu gibi altın tozuna bulanıyor.
*
Görgüsüzlüğünü, aşırı antipatikliğini, altın merakını, gösterişçiliğini, cappucino’yu kahveden saymasını falan geçtim...
Yanarım yanarım da...
Sınırlarımızın ötesine taşan ender markalarımızdan biri olan Nusret, yaptığı bu şovun ardından ağır metal zehirlenmesinden hastanelik olacak.
Ona yanarım.
KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN YILMAZ GÜNEY’İ ANMASI
BAZILARI yadırgamış bu anmayı.
“Bakanlık, bir katili nasıl anar?” diyorlar.
*
İyi de Kültür Bakanlığı...
Yılmaz Güney’in lümpenliğini, katilliğini, zorbalığını, kadınlara kalkan elini, kabul edilemez davranışlarını anmıyor ki...
Sinemasını anıyor.
Ki Yılmaz Güney’in sineması...
Kişiliği ne olursa olsun...
Anılmayı her zaman hak eder.
GELDİM GİDİYORUM
- Amerikan futbolundan zerre kadar anlamayacağım.
- Maaşlardaki ek gösterge hesaplarından hiç çakmayacağım.
- Formula 1 yarışlarından nasıl keyif alınır bilmeyeceğim.
- Bir demir leblebi olan James Joyce’un ‘Ulysses’ kitabını bitiremeyeceğim.
- Modern dans denilen olguyu yadırgadım, yadırgayacağım.
- Tarkovski’nin filmlerinden hep sıkıldım, sıkılacağım.
HAKAN ALTUN DESTANI
ALİŞAN ile Demet Akalın’ın program davetlerine “Müziği bıraktım, katılamıyorum” diye cevap vermiş.
*
Bunun üzerine Alişan ve Demet Akalın’a zıt giden ne kadar isim varsa hepsi sosyal medyadan...
“Aslan Hakan Altun... Kaplan Hakan Altun...” diye bin türlü destan yazmışlar.
*
Oysa Hakan Altun, konuyla ilgili açıklama yapmış.
Yaptığı açıklamada, “Sevgili Alişan ile sevgili Demet, beni programlarına davet ettiler. Ben de onlara ‘Müziği bıraktım’ demedim. Katılamama gerekçemi anlattım” falan diyerek gayet de alttan almış.
*
Yani demem o ki...
Boşa gitti o destanlar.
Paylaş