Paylaş
- Yakılıp betona gömülen bir kadının ardından “Ama kızımız da şöyle yapmasaydı, ama kızımız da böyle yapmasaydı” diye bik bik edenler.
*
- Canavarlaşmış bir katille hesaplaşmak yerine canavarlaşmış katilin kurbanı olan kadınla hesaplaşmayı seçenler.
*
- Döven, yakan, öldüren, betona gömen vahşi katile akla hayale gelmeyen bin türlü mazeret üretenler.
*
- Döven, öldüren, yakan, tecavüz eden erkeklerin nasıl yetiştirilmesi gerektiğine değil de dövülen, öldürülen, yakılan, tecavüz edilen kadınların nasıl yetiştirilmesi gerektiğine odaklananlar.
*
- “Cinayet, devreye girdiği anda bütün tartışmalar biter” anlayışını akıllarına getiremeyenler, kalplerinden geçiremeyenler.
*
- “Kadınlar bir adım geride olmalıdır, kadınlar dilini tutmalıdır” falan diye şeyleri “görüş” diye topluma iteleyen sosyal medya maymunları.
SÜRYANİLER TUMA’YA NEDEN ‘UNSUR’ DEDİ
SÜRYANİLER adına yapılan yazılı bir açıklama...
Konu: Bir kadına hunharca tecavüz ettiği iddia edilen HDP’nin Süryani milletvekili Tuma Çelik.
Süryani Derneği’nin açıklamasında özetle vurgulananlar şunlar:
*
“Tuma’nın bizimle ilgisi yoktur. Mardin’de bizim Süryanilerin sayısı bir milletvekili çıkarmaya yetmez. Tuma, Süryanileri temsil etmiyor. Şu adama Süryani diyerek bizi de töhmet altında bırakmayın. Tuma, bizim değil HDP’nin sorunudur.”
*
Fakat açıklamada dikkat çeken bir husus daha var:
Tuma Çelik’ten sürekli olarak “unsur” diye söz ediliyor.
“Tuma unsuru, Tuma unsuru, Tuma unsuru...”
*
Ne demek isteniyordu acaba “unsur” denilerek?
Benim çıkardığım sonuç aşağı yukarı şöyle:
Süryaniler, Tuma Çelik’in HDP içine HDP’liler tarafından yerleştirilmiş bir “unsur” olduğunu düşünüyorlar ve asla kendilerinden kabul etmiyorlar. “Unsur” demelerinin altında yatan neden galiba bu.
HDP ONULMAZ YARALAR ALDI
HDP, “kadın” konusunda çok iddialı bir partiydi.
“Eşbaşkanlık” uygulamasıyla, kadın milletvekillerinin çokluğuyla falan dikkat çeken bir partiydi.
*
Fakat bir hafta içinde partiden iki milletvekilinin kadına yönelik şiddet ve tecavüz olaylarının kahramanı olması...
HDP’ye çok ağır bir yara verdi.
*
Her iki milletvekili de kendilerini savunma adına yaptıkları açıklamalarda “yalan, iftira” dedi.
Fakat partinin tepesindeki isim olan Mithat Sancar’ın partisinin Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşma, bu iki milletvekilinin de savunmalarını yerle bir etti.
*
HDP’nin bu olaylarla ilgili olarak hemen ve çok net olarak tavır aldığını söyleyemem.
Şu üç aşamadan geçti parti:
*
- BİRİNCİ AŞAMA: Olayları parti içinde halletme aşaması...
*
- İKİNCİ AŞAMA: Olaylar ayyuka çıkınca “soruşturma, inceleme” falan diyerek meseleyi soğutma aşaması...
*
- ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Artık iş iyice çığırından çıkınca iki milletvekilini feda etme aşaması...
*
Kadın konusunda iddialı bir parti... İki milletvekili... Bir hafta içinde ardı ardına patlayan skandallar... Skandalların konusunun kadına şiddet ve tecavüz olması...
Neresinden bakarsan bak...
HDP için onulmaz bir yaradır bu.
MUHARREM İNCE AYASOFYA DAVETLİSİ
AYASOFYA’da yarın ilk cuma kılınacak.
*
Kapasite belli. Orada olmak isteyenlerin sayısının fazlalığı da ortada.
E ne yapılacak böyle bir durumda?
Tabii ki bir davetli listesi yapılacak.
Diyanet de öyle yapmış, beş yüz kişilik bir liste oluşturmuş.
*
“Davet gelirse icabet etmek isterim” diyen Muharrem İnce’yi “Camiye davet mi olurmuş? Ezan davettir” diye eleştirenlere soruyorum:
Bakın, işte! Pekâlâ camiye davet oluyormuş!
*
Bu arada aldığım son bilgiyi iletiyorum:
*
CHP’li Muharrem İnce, Ayasofya’daki cuma namazına davet edilmiş.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, telefonla arayarak İnce’yi Ayasofya’daki cumaya davet etmiş.
CÜBBELİ AHMET’İ EKRANA ÇIKARMAK
GEÇENLERDE Tarafsız Bölge’de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ali Köse’nin “Bir FETÖ gider, bin FETÖ gelir” açıklamasını tartışıyorduk.
Konu bir ara Cübbeli’nin Ali Köse’ye gösterdiği tepkiye geldi.
Tartışmacılar, Cübbeli’yi eleştirdiler.
*
Program editörümüz Şafak, kulağıma Cübbeli’nin cevap hakkını kullanmak için bağlanmak istediğini söyledi.
Hiç tereddüt etmeden, “Tabii ki bağlayalım” dedim.
*
Cübbeli yayına katıldı. Ali Köse’yi eleştirdi. Ali Köse aradı, o da yayına bağlanmak istedi. O da yayına katıldı.
Yani gayet rutin, gayet klasik bir yayıncılık faaliyetiydi yaptığımız.
*
Hep söyledim, yine söylüyorum:
Cübbeli’yi ekrana çıkarıp...
“Aman hocam, canım hocam... Söyle bakalım... İslam’da şu iş nasıl oluyor” falan diye kıkırdamam.
Reyting getiriyor diye Cübbeli programları yapmam.
İSTİFA ETMEYİ BİLE ELE YÜZE BULAŞTIRMAK
TÜRK Tarih Kurumu Başkanı’nın “Darbeye karışıp pişman olanları kazanmamız lazım” sözü büyük tepki çekmişti.
*
İstifası gündeme geldiğinde Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın yaklaşımı şu oldu:
“Cumhurbaşkanımız isterse istifa ederim.”
*
Yahu istifa tek taraflı bir kurumdur.
Kişisel iradeyle alınır böyle bir karar.
Cumhurbaşkanı isteyince istifa etmenin ne anlamı kalır ki?
“Vahim bir hata yaptım, görevden affımı istiyorum” dersin, olur biter.
*
Ve dün nihayet istifa etti Türk Tarih Kurumu Başkanı.
*
İstifa etmeyi bile doğru dürüst beceremeyen bir ismin...
Türk Tarih Kurumu gibi bir kurumun başında daha fazla durmaması gerekiyordu.
Bu açıdan istifası çok hayırlı oldu.
Paylaş