Paylaş
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın istediği sistemin, “başkanlık sistemi” denilen sistemle uzaktan yakından bir ilgisi yok.
*
Nereden mi çıkarıyorum bunu?
Nereden olacak, yaptığı açıklamalardan çıkarıyorum.
*
Erdoğan, geçen gün TRT’de şunları söyledi:
Çalışacağım adamı ben belirlerim. Benimle gelen benimle gider.
Bunu şu andaki sistemle yapamazsınız, sizinle gelen sizinle gitmiyor.
Birileri bunu engelliyor, mesela YARGI engelliyor.
Halk sorumlu olarak kimi tutuyor? Siyasiyi tutuyor. YARGIDAKİNİ tutuyor mu? Hayır.
Böyle memleket yönetilmez ki...
Başkanlık sistemiyle bunun aşılacağına inanıyorum.
*
Ne demek istiyor Erdoğan?
Çok açık.
Şunu demek istiyor:
“Benim getireceğim başkanlık sistemi öyle bir sistem olacak ki... O sistemde icraat, YARGI tarafından denetlenemeyecek”.
*
İster İngiltere’yi esas alın, ister ABD’yi...
İster Almanya’nın sistemini kopya edin, ister Fransa’nın...
İster parlamenter sistem olsun, ister başkanlık sistemi...
Dünyanın bütün demokratik sistemlerinde...
Demokratik hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz koşulu şudur:
İktidar uygulamaları, bağımsız YARGI tarafından denetlenir.
*
YARGI’nın devre dışı bırakıldığı sisteme ise...
Gözünün yaşına bakılmadan...
DİKTATÖRLÜK SİSTEMİ denir.
*
Diktatörlük sisteminin en temel, en önemli, en biricik özelliği şudur:
YARGI, icraatı denetleyemez.
Diktatörlük sisteminde icraatı denetlemeye kalkan YARGI’ya “Hadi lan oradan” denir.
Tıpkı Saddam’ın Irak’ında, Esad’ın Suriye’sinde, Kim’in Kuzey Kore’sinde, Kral Salman’ın Suudi Arabistan’ında olduğu gibi.
*
Kısacası...
Erdoğan “başkanlık sistemi” falan istemiyor.
İstediği düpedüz “diktatörlük sistemi”.
*
Bu nedenle...
“Başkanlık sistemi iyi midir, kötü müdür” ya da “başkanlık sistemi bize uyar mı, uymaz mı” tartışması yapmak abesle iştigal etmektir.
Bence hep birlikte şunu tartışalım:
Diktatörlük sistemi iyi midir, kötü müdür?
Diktatörlük sistemi bize uyar mı, uymaz mı?
Diktatörlük olsa Türkiye daha fazla kalkınır mı, kalkınmaz mı?
Diktatörlükte uçar mıyız, uçmaz mıyız?
Evren yargılanıyor ama ilkeleri yürürlükte
METAL işçilerinin grevi, “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelendi.
“Milli güvenlik” gerekçesiyle grev ertelemek, 12 Eylül’ün getirdiği bir uygulamadır.
*
Bugünlerde 12 Eylül’ü yapan Kenan Evren yargılanıyor ya...
Kenan Evren’in yerinde olsam...
Savunma stratejimi değiştirir ve ilk duruşmada şu savunmayı yaparım:
*
Ben YÖK’ü getirdim. Aynen devam ettiriyorsunuz.
Ben yüzde 10 seçim barajını getirdim. Kılına bile dokunmuyorsunuz.
Ben Seçim Kanunu ile Siyasi Partiler Kanunu yaptım. İşinize geldiği için kullanıyorsunuz.
Ben grevleri milli güvenlik bahanesiyle erteliyordum. Aynı bahaneyle siz de erteliyorsunuz.
Siz beni nasıl yargılayabilirsiniz ki?
Erdoğan’ın AK Parti’ye oy istemesinin tek anlamı
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, üstü azıcık kapalı da olsa AK Parti’ye oy istemeye başladı.
*
Bana göre bunun tek bir anlamı var:
Erdoğan, seçimde oy isteme işinin Ahmet Davutoğlu’na bırakılmayacak kadar ciddi ve önemli bir iş olduğunu düşünüyor.
Cumhurbaşkanı tarafsız olmazsa
ŞUNLAR olur:
Siyasal tartışmaların tam göbeğinde yer alır.
Muhalefet, Başbakan’ı bırakır, kendisine yüklenir.
“Hepimizin Cumhurbaşkanı” olmaz, olamaz.
Yeminini çiğnemiş olur.
Siyasal krizlere müdahale etme şansı azalır.
Kurallara uymamış olur.
Vatandaşa “kurallara uyun” demeye hakkı olmaz.
Partilerden birine destek vermiş olur.
Partiler arası eşitlik prensibi bozulmuş olur.
Anayasa’yı bir kere değil, bin kere delmiş olur.
Muhalefet partilerine orantısız bir güç uygulamış olur.
Duygun Yarsuvat keşke parti kursaydı
DUYGUN Yarsuvat, Galatasaray’a başkan oldu ama parti kursa daha münasip kaçardı.
*
Neden mi?
Şundan:
Galatasaray Başkanı sıfatıyla yaptığı açıklamalar, spor camiasında değil de siyaset camiasında daha fazla yankılanıyor.
Çünkü Yarsuvat, spordan ziyade siyasetle ilgili konuşuyor.
“Gülen iade edilmez” diyor.
“Ordunun işi bitirildi” diyor.
“Operasyonları Cemaat yaptı” diyor.
Ve her cümlesi bomba etkisi yapıyor.
*
Duygun Yarsuvat, bu haliyle...
Aslında siyasi partiye başkan olacakken...
Yanlışlıkla Galatasaray’a başkan olmuş gibi bir izlenim veriyor.
Paylaş