Paylaş
Bazıları üşengeç, yorgun, bıkkın ve katı olsalar da...
Çoğu gerektiğinde merhametten bir anıt kesilmesini bilirler.
Gecenin bir yarısı, “Doktor, şuramda bir ağrı var. Bu ne ola ki?” diye telefonla arasan...
Hiç yüksünmeden derdine derman olmaya çalışırlar.
*
Hiçbir şeyi hafife almazlar.
Seslerinin tonu hep yumuşacıktır.
Gazeteyi kâğıttan okurlar.
Ve siyasi yorumları, her zaman mantıklıdır.
*
Doktorları niçin sevmeliyiz?
Çünkü onların, her zaman tuhaf merakları vardır.
Türk Sanat Müziği’ndeki tüm makamları bilirler.
Doktorluktan gayri işlere karşı çocuksu bir merakları vardır.
Askerlik anısı anlatır gibi doktorluk anısı anlatırlar.
“Yok bir şeyin, turp gibisin” diyerek hastalık hastalarının tüm hastalığını yerle bir etmeyi başarırlar.
*
Doktorları niçin sevmeliyiz?
Çünkü onların eğlenmeleri içten, kederlenmeleri artistiktir.
Her birinin kendine özgü bir tarzı vardır.
Kimi ilaç vermeyi sever, kimi ilaçtan uzak tutar.
Kimi hemen ameliyat der, kimi ameliyata hiç gerek duymaz.
Kimi uzun uzun sırt dinler, kimi şöyle bir bakmakla yetinir.
Ama sonuçta hepsinin muradı birdir.
*
Doktorları niçin sevmeliyiz?
Çünkü onlar, hiçbir genellemenin içine sığamayacak kadar birbirlerinden farklıdırlar.
Tıpkı bizler gibi.
ATATÜRK’ÜN SOPAYLA KOVALAYACAĞI ATATÜRKÇÜ
HALK TV’ye çıkmış bir profesör.
Hadi adını da vereyim:
Prof. Uğur Emek.
*
Kelimesi kelimesine şöyle demiş:
*
“Çanakkale Köprüsü’nü neden mi yapıyorlar? Çanakkale Zaferi’ni Atatürk’le anmayalım, köprüyle analım diye yapıyorlar. Proje bu.”
*
Atatürk yaşasaydı...
Ve saçmalığın daniskası olan şu tuhaf tezi işitseydi...
Bu profesörü sopayla kovalardı.
ALAİN DELON İLE CÜNEYT ARKIN ARASINDA ŞÖYLE BİR FARK VAR
İKİSİ de hemen hemen aynı yaşlarda.
İkisi de hayvani derecede yakışıklı.
İkisi de her şeyi görmüş geçirmiş.
*
Fakat Alain Delon, Cüneyt Arkın’dan farklı olarak...
Çabuk havlu atmış durumda.
*
Oysa Cüneyt Arkın da...
Yaş aldı... Görünümü değişti... Zorluklar yaşadı, yaşıyor.
*
Ama Alain Delon’dan farklı olarak...
Cüneyt Arkın’da mis gibi bir yaşama sevinci var.
Ve gitgide daha çok artan bir bilgelik içinde.
BÖYLE DİYEN KALDI MI
RUSYA’nın hunharca Ukrayna’ya saldırmasını ve Ukrayna’nın yana yakıla füze savunma sistemi aramasını gördükten sonra...
Bizdeki S-400’ler için...
“Bunlara niye bu kadar para veriyoruz ki? Bize kim saldıracak ki? Bunlar lüzumsuz masraf değil mi?” türü laflar eden kalmış mıdır acaba?
‘KAR YILI VAR YILI’
YAŞADIĞIMIZ onca karlı günün ardından...
Anadolu’da söylenen “Kar yılı var yılı” sözüne yaslanarak...
Bereketli, müreffeh bir dönem bekliyorum.
*
Umarım Anadolu bilgeliği, yanıltmaz beni.
KIZLARA ÖĞÜTLER
SİZE “Son bir kez buluşup konuşalım” derlerse... Sakın gitmeyin o son buluşmaya kızlar.
*
Herif, psikopatça davranmaya başlamışsa... Sakın düzelir diye düşünmeyin kızlar.
*
Doğru dürüst tanımadığınız adamlara güvenmeyin. Onların balkonlarından uzak durun kızlar.
ALTI BUÇUKTA AÇILIŞ
BİLMİYORDUM. Yeni öğrendim.
Kahve zincirleri, sabah saat altı buçukta açılıyormuş.
*
Yarın sabah saat altı buçukta bunlardan birine gideceğim.
Sırf “Bu saatte buraya kimler geliyor acaba?” sorusuna yanıt bulmak ve sosyolojik gözlem yapmak amacıyla...
ACILARIN İZLEYİCİSİYİZ
BURASI sırf ağlamak için film izlenen, sinemaya gidilen bir memlekettir.
Acıyı severiz biz ulusça.
*
Bergen filminin sinemada büyük bir gişe başarısı kazanmasının temel nedeni bu.
*
Eğlenmeyi, gülmeyi seven bir millet olsaydık gişede çakılırdı Bergen filmi.
Paylaş