Doğan da Doğan Doğan da Doğan

DOĞAN Grubu olmasa...

Haberin Devamı

Birçok eski gazeteci, birçok CHP’li politikacı, birçok iktidar destekçisi, birçok iktidar karşıtı neyle uğraşacak, gerçekten çok merak ediyorum.

Tarafsız olmak... Neden sadece Doğan Grubu’na düşen bir görev? Diğerleri medya değil de saksı da ondan mı?

Muhalifler, Doğan Grubu’na karşı tavır koymak için sergilenen enerjinin binde birini bile... Neden siyasal amaçlarını gerçekleştirmek için sergilemiyorlar?

Doğan Grubu’nun yazarları, başka grupların yazarlarıyla ilgili pek bir şey yazmazken... Başka grupların yazarları neden ha bire Doğan Grubu’nu yazıyor?

Bağımsız, bağlantısız, tarafsız, dürüst yayıncılık... Artık sadece Doğan Grubu’nun üstlenmesi gereken bir işlev mi?

Kampanyacı medya olmamak... Artık mümkün değil mi? İlle de kampanya mı yapmak gerekiyor? Yoksa olmuyor mu?

Artık herkes “taraf olmayan bertaraf olur” falan diye mi düşünmeye başladı? Eğer böyleyse... Neden Tayyip Erdoğan’a kızılıyor ki?

“Doğan da Doğan... Doğan da Doğan...” diye tutturan medyacılar... Ne zaman Doğan’ı bırakıp da kendi medyalarıyla ilgilenmeye başlayacaklar?


KASKETLİ ANLATIM
“BASİTLEŞTİREREK anlatmak” diye bir şey var.
Bu referandum için çok gerekli.

Doğan da Doğan Doğan da Doğan

Şu ana kadar bunu başarabilen tek bir kişiye rastladım:
Metin Feyzioğlu.

Bırakmış entelleri dantelleri falan Metin Feyzioğlu...
Düşmüş Anadolu yollarına...
Kahvedeki Vehbi Amca’yı, mutfaktaki Ayşe Teyze’yi kendisine hedef kitle olarak seçmiş.
Ve kasketler üzerinden muazzam bir teknikle anlatıyor olayı.

“Hayır” cephesinden “basitleştirerek anlatım” metoduna bir örnek çıktı.
Bakalım “Evet” cephesinin buna bir yanıtı olacak mı?


HAYIR'I YÜKSELTEN EVET'İ DÜŞÜREN BEŞ ŞEY
BİR: Evet’çilerin kendilerini anlatmak yerine sürekli ama sürekli Hayır’cıları anlatmaya çalışmaları...

İKİ: Evet’çilerin sürekli “Hayır’cılar şöyle kötü, Hayır’cılar böyle yaramaz” diye konuşmaları...

ÜÇ: “Sigaraya hayır” afişindeki Hayır’dan bile çekinip afiş toplatmaya kalkmak.

DÖRT: “Hayır’cı” ve “terörist” kelimelerini aynı cümle içinde bu denli fazla geçirerek ahalinin tepesinin tasını atma noktasına getirmek.

BEŞ: Evet’çilerin pozitif ve güler yüzlü bir kampanya yerine negatif ve agresif bir kampanya yapmayı tercih etmeleri. 


TARAFLAR ÇILDIRMIŞ OLMALI
BİR taraf şunları diyor:

Hayır’cıyı attılar.
Hayır’cıyı barındırmadılar.
Hayır’cı gitti.

Öbür taraf ise şunları diyor:

Hayır’cılara baskı varmış gibi göstermek için operasyon çektiler.
Zavallı bir Hayır’cıyı işten atarak Hayır’cılara zulmediliyor imajı vermek istediler.
Bunların derdi Hayır’ı yükseltmek.


İŞTE BUDUR! BRAVO KILIÇDAROĞLU!
18 gün önce yazdım.

Dedim ki:“ANAYASA MAHKEMESİ’NE SAKIN GİTME CHP.”

Doğan da Doğan Doğan da Doğan

Ve 18 gün sonra karar çıktı.

CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitmiyor.

Bravo CHP!

Bravo Kılıçdaroğlu!

Mahkemeden daha çok millete güvenmenin...

Mahkemeden himmet beklemek yerine milletten destek beklemenin...

Mahkeme kapısında sürünmek yerine milletin önünde çabalamanın...

Ne kadar güzelleştirici, ne kadar sağaltıcı, ne kadar diriltici bir etki yaptığını yaşayarak göreceksiniz.

Tadını çıkarın lütfen, tek umudunuzun, tek sığınağınızın, tek güvencenizin millet olmasının...

Doya doya yaşayın bu siyasal zevki!

Yorulacaksınız ama öyle bir “serotonin” salgılayacaksınız ki...

Değecek.

Vallahi değecek, billahi değecek.


EYVAH EYVAH! HDP TABANI EVET DİYECEKMİŞ
AK Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül şöyle demiş:

“HDP tabanı da dahil olmak üzere birçok kesimden destek alacağımıza inanıyorum.”

Dünyanın en normal açıklaması.

Hiçbir sorun yok.

Fakat mugalatacının teki çıkıp da...

“Hele bakın şu işe! AK Parti ile MHP, yanlarına HDP tabanını da almak suretiyle...” falan diye kötücül açıklamalar yapsa...

AK Parti ne hisseder?


DENMEZ / DENİR
“ANLADIN MI?” denmez... “Anlatabildim mi?” denir.

“Kilo mu aldın sen?” denmez... “Sağlık fışkırıyorsun” denir.



Yazarın Tüm Yazıları