Paylaş
Hunharca, gaddarca, vahşice işlenen son kadın cinayetlerine karşı gayet haklı bir galeyan içinde olan kadınlar da bu yaklaşıma karşı...
“Biz kimseye emanet değiliz” diye haykırmaya başladılar.
*
Bu noktada Diyanet İşleri Başkanı’nın yeniden devreye girmesi şart...
Şu soruların cevabını vermek için:
*
Ne yani? Dinimiz, kadınları elinde bıçakla ayrıldığı eşinin boğazını kesen o pisliğe mi emanet etmektedir?
*
“Namusumu temizledim” diye höyküren adamlar mıdır kadınların emanet edildiği adamlar? Kuzu, kurda emanet edilir mi?
*
Her haliyle “Ben emanete hıyanet edeceğim” diye haykıran birtakım vahşi heriflere kızlarımızı, kadınlarımızı mı emanet edeceğiz?
*
Bırakın kadınlarımızı, kızlarımızı... Siz bir erkek olarak, boğaz kesen bu tiplere kendinizi emanet eder misiniz?
*
“Emanet” kavramının üzerine gidilmesinin vakti gelmedi mi? Hiç mi yeniden yorumlama, yeniden değerlendirme yapılmayacak?
*
Öteki dünyada kadın olsun, erkek olsun, her bir birey Allah’ın huzuruna birey olarak çıkmayacak mı? “Emanet”, bu anlayışın neresine düşüyor?
*
“Dinimiz kadınlarımızı emanet olarak görmektedir” deyip de geçmek yerine... Bütün bunların üzerine üzerine gitmenin vakti ne zaman gelecek?
DAVUTOĞLU TARAFTARLARI ZEKÂMIZA HAKARET EDİYOR
AHMET Davutoğlu ne dedi?
Aşağı yukarı şöyle dedi: “7 Haziran-1 Kasım arasında olup bitenleri söylesem insan yüzüne bakamazlar”.
*
Davutoğlu taraftarları diyorlar ki:
“Algı yaratmak için sözlerin başı sonu kesildi. Davutoğlu, o sözleri terörle mücadele açısından kritik bir dönemde Türkiye’yi hükümetsiz bırakmakta sakınca görmeyen MHP’ye söyledi”.
*
İyi de MHP’nin 7 Haziran-1 Kasım arasında “Hükümet formülleri içinde ben yokum” dediğini bilmeyen mi var? Her şey milletin gözü önünde cereyan etmedi mi? İşin bu kısmında gizli saklı bir husus mu var? “Defterleri açtırmayın bana” diyen birinin ima edeceği konu bu olabilir mi? “İnsan yüzüne bakamazlar” diyen birinin işaret ettiği konu bu olabilir mi?
*
Davutoğlu taraftarlarına sesleniyorum:
Kıvıracaksanız kıvırın ama bunu lütfen zekâmıza hakaret etmeden yapın.
CÜBBELİ’NİN SENDELEMESİ
HABER Global’de Cübbeli ile İsmail Saymaz kapışmasını izledim.
Çıkardığım sonuç şudur:
*
Görüşleri azıcık sorgulanınca... “O iş öyle değil” cümlesiyle karşılaşınca... Biraz da olsa üstüne gidilince... Yüzüne karşı eleştirel yaklaşım sergilenince... Jet Fadıl meselesi açılınca... Kadınlar üzerinden konuya dalınınca...
Cübbeli Ahmet fena sendeledi.
*
Bu türden üç programa daha çıksın...
Cübbeli balonu tamamen söner.
DENİZ BAYKAL’IN YAMAN ÇELİŞKİSİ
BİR yandan...
Geçirdiği üzücü rahatsızlığın ardından “Bu dünya bir imtihan dünyasıymış, bugün varız yarın yokuz” falan diye dünyadan geçmiş bir derviş edasıyla sözler söylüyor.
*
Bir yandan da...
Geçirdiği üzücü rahatsızlığa rağmen Meclis’ten, Meclis’teki odasından, siyasetteki var oluşundan asla ve asla milim vazgeçmiyor, vazgeçemiyor.
*
Ne diyordu Ahmet Kaya şarkısında:
“Bu ne yaman çelişki anne?”
BOŞNAKLARA BRAVO
Kendilerine yapılan hakaretin peşini bırakmadılar.
Unutmadılar, unutturmadılar.
Ödün vermeye asla yanaşmadılar.
“Nasıl olsa ikna olurlar” yaklaşımını tuzla buz ettiler.
Şahsiyet sahibi olduklarını gösterdiler.
Ve bir ekran şarlatanına, yaptığı ahlaksız saldırının bedelini ödettiler.
*
Bravo Boşnaklara... Bravo!
DÜNYADAN KOPTUĞUM ANLAR
Yüksek sesle Ahmet Kaya dinleyerek uzun yolda araba kullandığımda...
*
B sınıfı vurdulu kırdılı filmlere hiçbir beyinsel faaliyete kapılmadan baktığımda...
*
Drone uçurmak için çaba sarf edip uçurmayı beceremediğimde...
*
Yeditepeli şehirde bisiklet sürecek bir alan aramak için uğraş verdiğimde...
*
“Trump mı daha görgüsüz Boris mi” diye düşünmeye başladığımda...
*
Evimin balkonunda Harbiye Açıkhava’daki Serdar Ortaç konserini işittiğimde...
SİNEMATOGRAFİK BİR HAYAT: HASAN TAHSİN’İN HAYATI
YAŞAR Aksoy’un “Yürekler Selanik” adlı kitabını okudum.
İşgal İzmir’inde düşmana ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in hayatını anlatıyor bu kitap...
*
Osmanlı’nın son döneminde Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olmuş, İngiliz Parlamentosu’nu canlı bomba olarak havaya uçurmaya teşebbüs etmiş, Osmanlı düşmanı iki İngiliz ajanına suikast girişiminde bulunmuş, Macaristan’da hapis yatmış, en sonunda İzmir’de gazete çıkarırken işgalci Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkmış bir adam Hasan Tahsin...
*
James Bond gibi...
Ama İngiliz alaycılığı değil de Şark hüznüyle dopdolu bir James Bond...
*
‘Ayla’nın, ‘Müslüm’ün yapımcısı!
Buradan sana çok ekmek çıkar gibi...
Paylaş