Paylaş
*
KARAKÖY’DEKİ OLAY: Bunun da görüntüsünü izledim: Karaköy’de de benzer bir olay. Yine başörtülü bir kadına, bir kadının saldırısı... Yine durup dururken... Yine hiçbir şey yokken...
*
Bu iki olayın doğurduğu tartışmalarla ilgili olarak söyleyeceklerim şunlardır:
*
Bu ülkede aklı başında hiçbir Atatürkçü, sokakta gördüğü başörtülü bir kadına saldırmaz. Bu ülkede aklı başında hiçbir muhafazakâr, sokakta gördüğü şortlu bir kadına saldırmaz. YAPMAYIN, ETMEYİN.
*
Ruhları hasta, kişilikleri bozuk bazı tiplerin yaptıkları alçaklıkları gerekçe göstererek... Farklı yaşam tarzlarına sahip kesimleri birbirine düşman etmeye çalışmak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. YAPMAYIN, ETMEYİN.
*
Sokaklarımızda farklı yaşam tarzlarına sahip insanlarımız barış içinde bir arada yaşamakta. Tekil olaylardan kışkırtıcı genellemelere giderek bu barışı bozmaya çalışmak, ülkenin temeline dinamit koymaktan farksızdır. YAPMAYIN, ETMEYİN.
*
Şortlu kadınlar saldırıya uğrarken sergilenen duyarlılık ile başörtülü kadınlar saldırıya uğrarken sergilenen duyarlılık arasındaki farkları ön plana çıkararak... Duyarlılık yarıştırmanın kimseye faydası yoktur. YAPMAYIN, ETMEYİN.
*
Unutmayalım ki: Başörtülü bir kadına saldırıldığında “Hop! Ne yapıyorsun sen!” diyecek Atatürkçüler, ezici çoğunluktur. Şortlu bir kadına saldırıldığında “Hop! Ne yapıyorsun sen!” diyecek muhafazakârlar, ezici çoğunluktur. Ruh hastası marjinal tiplerin yaptıkları alçaklıklar, bu ezici çoğunluklara mal edilemez. YAPMAYIN, ETMEYİN.
SEÇİM KAYBETMEYİ GÖZE ALIYORUM DİYEBİLMEK
İSTER Erdoğan’cı olalım, ister Erdoğan karşıtı...
Şurası bir gerçek: Erdoğan, “seçimi kaybedeceğimi bilsem de...” türü cümleler kurmaktan asla çekinmiyor.
*
En son dün EYT’liler için söyledi bunu.
Toplumda önemli bir güç odağı haline gelen EYT’lileri karşısına almayı göze alarak...
*
Kıssadan hisse şudur: Erdoğan’a rakip olacak siyasetçinin, en az Erdoğan kadar risk alabilen bir siyasetçi olması şarttır.
ALLAH’IN HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ
BÜLENT Arınç’ın damadı ve ailesi bir trafik kazası geçirmiş.
Büyük geçmiş olsun. Şükür ki ucuz atlatılmış kaza...
*
Bu konuda bir detay benim dikkatimi çekti.
Kazadan sonra gidilen hastanenin adı “Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi”.
*
Tesadüf mü dersiniz, tevafuk mu? Bilemeyeceğim. Ancak bildiğim bir şey var, o da Allah’ın hikmetinden sual olunamayacağı.
Bu tabloda ne ayet var ne hadis... Burada eski harflerle Türkçe “O iş öyle olmayabilir” yazıyor.
O İŞ ÖYLE OLMAYABİLİR
ATATÜRK anmasında bir rektör, kırmızı eşofmanıyla dikkat çekiyordu.
*
Fotoğrafı görür görmez...
Siyasetçimiz de, gazetecimiz de, sanatçımız da hemen başladı saydırmaya:
“Bu ne laubalilik... Bu ne aymazlık... Bu ne saygısızlık... Ne hale geldik... Rektöre bak... Kasten yapıyorlar... Bu kadar da olmaz...” falan.
*
Biraz araştırınca öğrendik ki...
Meğer Rektör, “Ata’ya Saygı” tırmanışında bulunmak için hazırlık yapmış... O sırada Atatürk’ü anma törenine rastlamış... Arkada bir yerdeyken kendisini protokole almışlar... Ata’ya saygısızlık falan söz konusu değilmiş.
*
Gördüğünüz bu tabloda Osmanlıca olarak şöyle deniliyor:
“O iş öyle olmayabilir”.
Sanırım bugünlerde hepimizin duvarlarını böyle bir tablonun süslemesi şart. Osmanlıca olması da şart değil hani...
(Bu tablonun varlığından beni haberdar eden AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’a bin selam.)
KENDİMİ ALAMIYORUM
Boşanmasını adliye önünde ‘Erik Dalı’ çaldırıp oynayarak kutlayan kadını görünce... En az üç saat “Ne yaşamış olabilir bu kadıncağız abi” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
*
Milyar dolarlık şirket Apple’ın, bazı ürünlerinin açığını bulan gençlerimize 200 lira, 500 lira gibi dilenciye verilmeyecek paralar verdiğini görünce... En az beş saat “Bu kadar parayı nereye götüreceksiniz a be pinti herifler” demekten kendimi alamıyorum.
*
Dönüp dolaşıp James Bond serisini izliyorum. Bazen baştan sona... Bazen bölük pörçük... Bazen büyük bir dikkatle... Bazen telefonla oynayarak... Ama hep James Bond dönsün istiyorum ekranda... Sonra da en az iki saat “Niye böyle oluyor acaba” diye merak etmekten kendimi alamıyorum.
Paylaş