Paylaş
- Yüzde 50’lik bir çıta, gözleri korkutmaya başladı ya...
- Şehirli ve eğitimli kesimlerde heyecan yaratılamıyor ya...
- Atatürk sevgisinde gitgide bir artış kaydedildi ya...
- Cumhuriyet’e eleştirel yaklaşım içinde olanlar bile “Sarı saçlım mavi gözlüm/Neredesin nerede” demeye başladı ya...
- Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafları sosyal medyada fırtına gibi dolaşmaya başladı ya...
- Konya Stadı’nda bile İzmir Marşı yankılanır oldu ya...
Durumu fark eden AK Parti, artık inceden Atatürkçü takılacakmış.
*
Daha fazla Atatürk diyeceklermiş, Atatürkçü kesimleri de kucaklayacaklarmış falan filan...
*
Kafamda hemen deli sorular belirmeye başladı:
Acaba inandırıcı olurlar mı? Acaba Atatürkçüler, “Aslında bunlar da Atatürkçüymüş, hadi oylarımızı yağdıralım” derler mi? Buna ikna olan çıkar mı?
*
Ciddi ciddi muhasebe yapıp sorulara yanıt ararken...
Aniden Maraş dondurmacısı kılığıyla höyküren “Fesli Deli Kadir” geldi aklıma.
*
AK Parti’nin Atatürkçü takılmak mecburiyeti hissetmesi karşısında “Fesli Deli Kadir”in yüzünün alacağı şekli düşününce...
Öyle bir kahkaha attım ki...
Attığım kahkaha, Güzide Kasacı’dan Saba Tümer’e bütün namlı kahkahacıları işsiz bırakır.
GÖKÇEK GİDERAYAK HEM KENDİSİNİ HEM DAVASINI HEM DE LİDERİNİ YARALADI
MELİH Gökçek ne dedi?
Şunu dedi:
“Yorgun değildim... Başarısız değildim... Liderim istediği için istifa ettim.”
*
Gökçek, işte bu açıklamayla...
- Hem kendisini...
- Hem davasını...
- Hem de liderini...
Fena halde yaraladı.
*
Kendisini yaralaması şöyle oldu:
*
Şahsiyetini ayaklar altına alarak... Kendisini asla inanmadığı ve katılmadığı emirleri uygulayan bir emir eri konumuna düşürerek... Kişiliğini bilerek ve isteyerek ezdirdiğini cümle âleme ilan ederek... KENDİSİNİ YARALAMIŞ OLDU.
*
Davasını yaralaması şöyle oldu:
*
Emirlerin demirleri kestiği, istişarenin falan olmadığı, sorgusuz sualsiz bir itaatin geçer akçe olduğu, lidere “sen bu kararı neye göre veriyorsun” diye bir sorunun sorulamadığı... Bir davaya inandığını ifade ederek... DAVASINI YARALAMIŞ OLDU.
*
Liderini yaralaması şöyle oldu:
*
Hiçbir gerekçeye yaslanmadan adımlar atan, gayet keyfi bir şekilde kendisinin istifasını isteyen, emirleri demirleri kesen bir lideri olduğunu... Gayet net ve keskin biçimde ima ederek... LİDERİNİ YARALAMIŞ OLDU.
*
Melih Gökçek...
“Yorgundum, başarısızdım, bu yüzden istifa ediyorum” demiş olsaydı...
Doğruyu söylememiş olsa da... Hiç değilse...
- Hem kendisini...
- Hem davasını...
- Hem de liderini...
Yaralamamış olurdu.
OSMAN KAVALA İLE İLGİLİ BİR TANIKLIK
BOĞAZİÇİ Üniversitesi’nden bir profesör arkadaşının, Osman Kavala ile ilgili bir tanıklığını aktarıyorum:
*
“2013 Haziran’ının başıydı.
Gezi’de olan biteni yakından takip ediyor, hükümetin sert ve yanlış tepkisinden endişe ediyor, çözüm için nasıl faydamız olur diye düşünüyorduk.
Kimileri o dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın eşofmanlarını giyip Gezi Parkı’na gelmesinin, gençlerle konuşup temas etmesinin faydalı olacağına inanıyor, arabuluculuk etmeye çalışıyordu.
Osman Kavala ile Gümüşsuyu’ndan aşağıya inerken bir yandan konuşuyor, bir yandan da yazılarla donatılmış duvarlara bakıyorduk.
Tam o sırada Japonya Konsolosluğu’nun duvarında Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’la ilgili hiciv sınırlarını aşan çirkin bir slogan gördük.
Osman, ‘Bu olmaz ama’ dedi.
Konsolosluk güvenliğine ‘Bu sloganı silmek istiyoruz’ dedi.
Güvenlik oralı olmayınca Osman birkaç dakika içinde hem bir bez hem de bir merdiven buldu.
Birileri yardıma gelecek oldu ama en uzun oydu ve kendi çıkıp o çirkin sloganı kendi elleriyle sildi.
Osman Kavala ile ne zaman bir iş için konuşsak hep aynı izlenimi edindim: İyi ve faydalı bir şeyler yapmak için en ufak bir menfaat gözetmeden çalışan hakiki bir insan.
Ayıptır, günahtır, zulümdür.”
*
NOT: Kendisini savunamayacak durumda olan bir insanla ilgili olmayacak senaryolar yazanlara inat... Ben de bu tür tanıklıklara yer vereceğim.
İKİSİNİ ÇOK SEVDİM
- SABANCI Holding’in “Birlikten Cumhuriyet Doğar” temalı reklam filmini.
*
- Turkcell’in 29 Ekim günü telefonlardan Atatürk’ün sesini dinletmesini...
Paylaş