Paylaş
Herkes İran’ın intikam alacağından emin. Ancak bunun ne zaman ve nasıl olacağı belli değil. O nedenle dünyanın gözü İran ve ABD’nin üzerinde. Trump ise stratejisini krizi tırmandırma üzerine kurmuş.
Türkiye ise gelişmelerden dolayı endişeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CNN Türk-Kanal D ortak yayınında “Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesinin Irak başta olmak üzere, bölgemizin huzur ve istikrarı açısından yarattığı yakın riskleri de kaygıyla takip ediyoruz çünkü bu iş burada bitmeyecek” demişti. Erdoğan benzer bir değerlendirmeyi partisinin MKYK toplantısında yapıyor. “İran’ın bölgede mezhepçi bir yayılmacılığı var. Ancak şimdi bunun tartışılacağı zaman değil. Süleymani’nin öldürülmesiyle bölgede yeni bir durum ortaya çıktı. Ona odaklanmak lazım. Bu durum Amerikalıların başvurduğu yöntemi meşru göstermez” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni duruma ilişkin verdiği perspektif önemli. Erdoğan, ortamın yatışması için taraflarla konuştuğunu, dünyanın diğer ülkeleri ile temas halinde olunduğunu anlatıyor. Rusya Devlet Başkanı Putin’le yapacağı görüşmede bu konuyu ele alacaklarını ifade ediyor. Taraflara itidal tavsiye ettiklerini anlatıyor. Serinkanlı olunması gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin denge politikasıyla ön plana çıkacağını söylüyor. Erdoğan, serinkanlı olunması ve itidalle hareket edilmesi uyarısını Türk kamuoyu için de yapıyor. Yani sadece ABD ve İran için değil...
Bakalım Türkiye’nin çabaları bu ateşin bölgeyi yakmasının önüne geçebilecek mi?
Kasım Süleymani’yi taşıyan uçak Bağdat’a Şam’dan geliyor. Süleymani sabah Irak Başbakanı Mehdi ile yapacağı görüşme öncesinde gece yarısı Bağdat’a iniyor. Irak’ta yükselen İran karşıtı gösterilerin sert tedbirlerle bastırılması ve hükümetteki İran karşıtlarının tasfiye edilmesi için bir planı olduğu söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz o akşam Trump ile bir görüşme yaptık, 4-5 saat sonra bu olay patlak verdi. Demek ki mesele planlanmıştı. Haberi alınca şok olduk” demişti. MKYK’da da “Trump’la görüştük, birkaç saat sonra bu haberi aldık. Belli ki önceden planlıymış” diyor.
Tüm dünya İran’ın vereceği cevabı merak ediyor ama Ankara, Kasım Süleymani’nin öldürülmesini önceden planlayan ABD’nin Süleymani’den sonraki planının ne olduğunu merak ediyor.
Irak’tan çekilmeye zorlanan ABD, Erbil’e çekilip Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlığını yeniden gündeme getirebilir mi? Soru bu.
LİBYA’YA KAÇ ASKER GİTTİ?
Biz Türkiye’de tezkereyi tartışırken, askerlerimiz Libya topraklarına ayak basmış bile. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk askeri Libya’ya peyderpey gidiyor” demese haberimiz olmayacaktı. İlk etapta 30-35 kişilik bir grup gitmiş. İlk işleri bir harekât merkezi oluşturmak ve Serrac’a bağlı güçleri eğitmek olacak. Bir anlamda “eğit-donat” görevi yapacaklar.
Libya’dan gelen haberler ise Hafter güçlerinin Sirte kentini ele geçirdikleri yönünde. Adı Hafter ama Ankara’da Birleşik Arap Emirlikleri diye okunuyor. CIA’de formatlanarak Libya’ya gönderilen Hafter, en büyük mali ve askeri desteği BAE’den alıyor. Mısır, Bahreyn ve Suudi Arabistan’dan oluşan grubun liderliği BAE yapıyor. Belli ki mali destek yetmemiş. Devreye Mısır’ın tankları girmiş. Belli ki o da yetmemiş, BAE tarafından finanse edilen insansız hava araçları devreye girmiş.
28 öğrencinin feci şekilde can verdiği Trablus’taki askeri okulun BAE’nin finanse ettiği İHA’larca vurulduğu ortaya çıktı.
Sirte’nin bombalanmasının da bizzat BAE’nin savaş uçakları tarafından gerçekleştirildiği söyleniyor.
Birleşik Arap Emirlikleri ismini bundan sonra daha çok duyacağız. Çünkü Türkiye, BAE’nin Libya’daki sivil katliamlarını dünya gündemine taşıyacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimini anlatırken, “Darbe girişimi olduğu zaman Körfez’de kimlerin buna sevindiğini çok iyi biliyoruz. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye’de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı, ulaşıyor mu bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz” demişti. Erdoğan’ı devirmek için 3 milyar dolarlık fon ayıran ülke Birleşik Arap Emirlikleri’ydi.
“Libya’da ne işimiz var” diyenlerin savaş uçaklarıyla, İHA’sıyla, paralı askerleriyle Libya’da sivil katliamı yapan Birleşik Arap Emirlikleri’ne söyleyecekleri bir şey olsa gerek. Değil mi Kemal Bey?
ATATÜRK’ÜN GAZETECİ KİMLİĞİ
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın “MİT Libya’da görevini yapıyor” tespiti tarihi bir olayla örtüştü.
Türk askerinin Libya’da ne işi var diyenlere karşı Atatürk’ün Libya milli giysileri içinde fotoğrafını yayınlayıp, “Atatürk’ün Libya’da ne işi vardı?” diye sormuştuk.
Atatürk, Libya’ya “Şerif” takma adıyla ve gazeteci kimliğiyle gitmiş. Hem de MİT’in babası olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın Libya temsilcisi olan Şeyh Ahmet Sunusi’nin İtalyan işgaline karşı verdiği mücadeleye destek olmak için...
Tam 119 yıl önce Atatürk’ün Teşkilat-ı Mahsusa adına sızdığı Libya’da bugün MİT, isyancı Hafter’e karşı Türkiye’nin çıkarları için faaliyet gösteriyor.
Paylaş