Paylaş
Kıran kırana bir mücadele yaşanıyordu. Bursa’dan gazeteci arkadaşım Hüseyin Hiçdurmaz aracılığıyla bir belge geldi.
Hiçdurmaz, Akbulut yanlısı bir medya grubunun el altından yaydığı notunu düşmüştü. Kongrede Mesut Yılmaz’ın aleyhinde etkili olabilecek bir belgeydi. Resmi evraklar konusunda uzmanlığına inandığım kişilere danıştım. Akbulut’un ekibini yokladım. Doğrudan onlarla ilgisinin olmadığı sonucuna ulaştım. Bu arada Sevgi Ulusay aracılığıyla Mesut Bey’e ulaşmaya çalıştım. Sevgi Hanım’a ön bilgi vermiştim. Gecikmeden Mesut Bey aradı. “Öncelikle haberi yazmadan önce arayıp sorma gereği duyduğunuz için teşekkür ederim” dedi. Bunun benim görevim olduğunu söyledim. “Benim böyle bir üyeliğim yok. Dediğiniz kulübe olmadığı gibi bu tür hiçbir yapıya üyeliğim söz konusu değil” dedi. Kongre sürecinde kendisine zarar vermek isteyen bir yapı tarafından üretilen sahte bir belge olduğunu söyledi. Beyan esastır dedim. Haberi yazmadan önce kendisini aradığım için memnun olmuştu, daha geniş bir zamanda sohbet etmek üzere davet edeceğini söyledi.
PİŞMAN OLMADIM
Daha sonra FETÖ’nün sıkça kullandığı sahte evrak üretme gerçeği ile ilk olarak o zaman karşılaştım. Benim için öğretici oldu. Genç bir gazeteciydim. Çift kontrolün ne denli önemli olduğunu orada öğrendim.
Haberi yayınlasam kongre sürecinde çok büyük bir sansasyona sebep olabilirdi. Sahte olduğunu tespit ettirdiğim belge Mesut Yılmaz’ın Lions kulübüne üye olduğu yönündeydi. Lions’un resmi evrakı havası verilen bir kâğıt hazırlanmıştı. Doğruluğundan kuşkulandığım haberi yazmadım. Hayatım boyunca da pişman olmadım.
O tür iddialar muhafazakâr seçmende etkili oluyordu. Doğrusu Mesut Yılmaz’la ilgili iddia önüme gelince, AP kongresinde Demirel hakkında ileri sürülen “mason” iddiası hatırıma gelmişti. Demirel, mason olmadığına dair bir belge almak zorunda kalmıştı.
Mesut Yılmaz, ANAP Genel Başkanlığı’na aday olduğunda ilk gezisini Marmara ve Ege bölgelerine yapmıştı. Mehmet Gedik koordine ediyordu. Mesut Yılmaz, Ecevit mavisi gömlek giyiyor, onu takdim ederken gençliğine ve dinamikliğine vurgu yapılıyordu. Gittiğimiz yerlerde Akbulut’u destekleyen teşkilatlar mesafeli duruyor ama Mesut Yılmaz’ın gelecek vaat eden genç ve dinamik yapısı sokaktaki vatandaşı etkiliyordu. Orada seçmenin umuda ve geleceğe oy verdiğini gördüm. Bursa’da ilk bölümü tamamlanan geziden ayrılırken, Mesut Bey otobüse gelerek bizlere teşekkür etti. “Başbakanlıkta ziyaretinize geleceğim” deyince hafif tebessüm ederek “Hayırlısı bakalım” karşılığını vermişti.
Kongreyi kazandı ve Başbakan oldu.
RÖPORTAJ İÇİN KAPISINDA BEKLEDİM
Mehmet Keçeciler’le yarıştıkları kongre öncesinde ise röportaj yapmak için yedi buçuk saat kapısında beklemiştim. Keçeciler’le konuşmuştum. Tek yanlı olmaması için Mesut Yılmaz’la da görüşmek istiyordum. Yedi buçuk saatin sonunda, o zaman Cumhuriyet gazetesi muhabiri olan Tuncay Özkan’la birlikte röportaj yapmıştık.
REFAH’LA KOALİSYONU ASKER İSTEMEMİŞTİ
ANAP’la Refah Partisi’nin koalisyon görüşmeleri sırasında izlemiştim. ANAP’ta ve Refah Partisi’nde bu işin olması için çaba gösterenler haber kaynağımdı. Neredeyse anlaşmışlardı. Bakanlıkların dağılımı tamamlanmıştı. ANA-REFAH hükümeti kurulmak üzereydi. Araya kısa bir tatil girdi. Asker, Refah Partisi’yle koalisyonu istemedi. Mesut Bey askerin, kamuoyunun ve eşi Berna Hanım’ın baskılarını dikkate alarak Refah Partisi’yle koalisyon hükümeti kurmaktan vazgeçti. ANA-REFAH koalisyonunun kuruluşunu açıklamaya hazırlanırken, bize DYP ile ANAP arasındaki koalisyon görüşmelerini izlemek düştü.
ÇİLLER-YILMAZ KAVGASI KORİDORDAN DUYULUYORDU
ANAYOL koalisyonu kurulmuş, merkez sağın iki partisi bir araya gelmiş, laik kesime göre Refah tehlikesi savuşturulmuştu. Bir kesimde bayram havası vardı. Ancak sahadaki gerçekler farklıydı. Refah Partisi’nin Çiller hakkındaki iddiaları üzerine, Çiller ve Yılmaz bir araya gelmişti. Koalisyonun kaderini belirleyecek bir görüşmeydi. İki liderin bağrışmalarını Meclis’in diğer koridorundan duyduğumuz zaman, koalisyonun uzun ömürlü olmadığını anladık. Bu olay bana alanda haber takibi yapmanın ne denli önemli olduğunu öğretti. Hayaller farklı ama sahadaki gerçekler başkaydı. Çiller-Yılmaz kavgası sonucunda hem koalisyon hükümeti yıkıldı, hem de merkez sağ çöktü.
28 ŞUBAT SÜRECİNDE MİSYONU
ANAP’ı izlemekle görevli bir muhabir olmadığım için Mesut Bey’i düzenli olarak takip etmedim. Özel bir hukukum oluşmadı. Siyasi olarak Özal’ın değişimci çizgisini takip etmedi. ANAP’ı bir arada tutamadı. Özal’la bilek güreşine girdi. Parti bölündü. Statükocu olduğu için uzak durdum. Ayrıca 28 Şubat sürecindeki çizgisini doğru bulmadım. 28 Şubat’taki askere yakın Başbakan profili siyasi hayatına mal oldu.
Mesut Yılmaz 83’te siyasete atılmasına rağmen 90’ların simgesi olan bir siyasetçiydi. Başbakan ve Başbakan Yardımcısı olarak 90’lı yılların en önemli siyasetçilerinden biriydi. Keşke bir Mesut Yılmaz belgeseli yapılsaydı. 1983-2002 arasındaki çalkantılı döneme ışık tutabilirdi.
PARLAMENTER SİSTEM ÖRNEKLERİ
Parlamenter sistemi, “kızıl elma” haline getiren liderlere Mesut Yılmaz üzerinden bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak yurtdışına giderken uçakta kendisini takip eden gazetecilere Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in ismini ancak sessiz filmlerde kullanılan pandomim yöntemiyle anlatabilmişti. Bugün Genelkurmay İkinci Başkanı’nın ismini bilen var mı?
Mesut Yılmaz bir de Batı Çalışma Grubu aleyhinde bir beyanat vermişti. Anında Genelkurmay’dan Başbakan’a haddini bildiren bir açıklama gelmişti.
Şimdi mümkün mü?
15 TEMMUZ’DAKİ YERİ
Mesut Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında ise kararlı bir duruş sergiledi. 15 Temmuz’u başta ABD olmak üzere Batı dünyasına anlatmak için büyük bir çaba gösterdi.
Allah rahmet eylesin.
Paylaş