Paylaş
Evin hanımı korkudan kapıyı açmak istememiş. Güçlükle ikna edilmiş.
Kılıçdaroğlu’nun ilk sıralarda rengi sararmış bir hali varmış. Evin hanımından bir bardak su istemiş. Daha sonra soğukkanlılık hâkim olmuş. Sohbet etmiş. Ev sahibi çay yapmış ama içmeye fırsatları olmamış. İlk başta evden zırhlı araçla çıkarılma teklifini kabul etmemiş. Ama aracına saldırı olunca zırhlı aracı kabul etmek zorunda kalmış. Evden çıktığı fark edilmesin diye kamuflajlı elbise ile çıkarılmak istenmiş. “Nasıl geldiysem öyle çıkarım” demiş. Bir buçuk saatlik süre zarfında evin önüne toplanan kalabalık dağıtılmayınca, ev sahipleri zaman zaman paniklemiş. “Evi yakacaklar” korkusuna kapılmışlar.
İşte benim evde daha büyük tehlike atlatılmış dediğim nokta buydu. “Yakın, evi yakın” diye kitleleri galeyana getirmeye çalışan bir kadın vardı. Kitle psikolojisini dikkate almak lazım. Allah korusun, o ev yakılabilirdi.
SALDIRI PLANLI MI?
Biz Kılıçdaroğlu’na odaklanıyoruz ama Meclis Başkanvekili Levent Gök’ün de saldırıdan nasıl kurtulduğunu gördünüz mü?
Bu tür süreçler adım adım başlar. Bir de bakmışsınız ki kendinizi karanlık bir dönemin içinde bulmuşsunuz.
O nedenle bu saldırı sadece Kılıçdaroğlu’nun şahsına yapılmış bir saldırı değil. Bu saldırıyı “Türkiye ittifakı”nı baltalamak isteyen “derin” bir yapının hamlesi olarak görüyorum.
İçişleri Bakanı Soylu’ya göre şehidin hısımlarının öfkesinden kaynaklı bir saldırı. Kılıçdaroğlu ise “Planlı bir saldırı. Açıkça linç yapacaklardı. Sopa dağıtan insanlar vardı” diyor. Saldırganlar aynı ifadeleri veriyorlar. Bireysel olarak hareket ettiklerini, şehit cenazesi nedeniyle galeyana geldiklerini söylüyorlar.
Ben burada büyük fotoğrafla ilgiliyim.
“Bu devlet için kurşun atan da yiyen de kahramandır” denildi de ne oldu? Ülke adım adım 90’lı yılların cehennemine sürüklendi.
Hrant Dink’in katili Ogün Samast yakalandığında Türk bayrağı ile fotoğraf çektirildi de ne oldu?
Öyle bir anlayış var demiyorum. Allah’a şükür ki yok. Kimse onların sırtını sıvazlamıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimsenin Türkiye’nin huzur iklimine zarar vermesine müsaade etmeyiz” diyerek tavır koydu.
MUHTARIN UYARISI
Kılıçdaroğlu daha büyük bir tehlike atlatmış dememin bir nedeni var.
Kılıçdaroğlu evde tutulurken, Akkuzulu Köyü Muhtarı Halil Kökmen, “Kemal Bey’i köyden çıkarmamız lazım. Kalabalıklar geliyor, Pursaklar’dan gelenler varmış” diyor. Tehlikenin büyüdüğü uyarısında bulunuyor. Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğradığı haberi birilerine ulaştırılmış olmalı ki saldırganlara destek vermek için birileri organize olup harekete geçmiş.
Kimi zaman saldırı organize olur, kimi zaman saldırıdan sonra organize olunur.
Bunun üzerine muhtar, eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler, Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz ve Özel Harekât Şube Müdürü Eraslan Er, Kapaklı köyü istikametinden bir çıkış planı yapıp Kılıçdaroğlu’nu tahliye ediyorlar. Tahliye sürecini yöneten isimlerden birisi de Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya...
Bu tür süreçler kırılma anıdır. Biz karanlık dönemlerin içine bir günde itilmedik. O nedenle bu sürecin yönetimi çok önemli. Eğer bir kırılma olursa, derin güçler harekete geçer, uyuyan hücreler uyanır, bir de bakmışız ki ülke bir kaosun içine itilmiş.
Dün bu olayların yaşandığı köyün
muhtarı Halil Kökmen’le konuştum. “Dünden beri tehdit telefonları alıyorum” dedi. İrkildim. “Kılıçdaroğlu’na bunu nasıl yaparsınız. Bunun hesabını soracağız” diye tehdit ediliyormuş. Emniyet birimlerine iletmiş. Ancak bu ülke Madımak’tan 3 gün sonra Başbağlar katliamını yaşadı. Birileri, Başbağlar için “Madımak’ın rövanşı” demişti.
Oysa her iki katliamı planlayan el,
aynı eldi.
Paylaş