Paylaş
Bunun bir adım sonrası, seçimlerin yenilenmesi talebi olabilir. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi gibi bir izlenime sahip değilim. 8 milyon oyun kullanıldığı İstanbul’da bindelik oranlarla el değiştirme yaşanacağı için bu hassasiyeti anlıyorum. İstanbul açısından kritik bir haftaya girdik. Son sözü YSK söyleyecek. Ancak sürecin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.
Ankara’da ise itiraz edilen geçersiz oylardan 5 kat fazla oy alan Mansur Yavaş’a mazbatasının neden verilmediğini YSK’nın açıklaması gerekiyor. Tam aksi sonuçlar varken Melih Gökçek’e mazbatası verilmişti.
İstanbul seçimlerinin netleşmesiyle birlikte bu kez gözler AK Parti’de olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul sonuçlarının sebebi olan isimleri sert bir dille uyardığı söyleniyor. Seçim gecesinden itibaren il teşkilatına gitmemesi bir anlam taşıyor. Çünkü Erdoğan, seçimlerden önce sanki bu sonucu görmüşçesine uyarmış, “Çünkü siz sahada ne kadar çalışırsanız çalışın, seçimin kazanıldığı yer sandıktır. Demokrasinin fiilen tecelli ettiği yer olan sandığa sahip çıkamazsak, millet iradesinin sandığa yansımasını temin edemeyiz” demişti. Sanki Erdoğan uyarmamış gibi, ne dediyse çıktı. Şimdi hesap zamanı. Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na, partiye ve teşkilatlara keseceği faturanın çapı merak ediliyor. AK Parti’de değişim nereden başlayacak, henüz onun işaretleri ortaya çıkmış değil. Erdoğan’a göre seçimlerde ne etkili oldu? Siyaset dili mi, ekonomi mi, beka söylemi mi, Kürt oyları mı, CHP’nin aday profili mi, eskimişlik mi, yeni yüzler mi? Henüz onu bilmiyoruz.
Bir araştırma kuruluşu yöneticisi, seçim sonuçları üzerine “81 milyon seçimlerden bir gün önce bir yere toplanıp karar almış gibi bir sonuç çıktı” demişti. Biz buna milletin feraseti diyoruz. Sandıktan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek, AK Parti’ye ise uyarı çıktı.
ECEVİT’İN ANLATTIKLARI
Bülent Ecevit’e, İsmet Paşa’yı devirdiği, 12 Mart’a karşı çıktığı dönemleri sorduğumda “yarı aydınlar”dan şikâyet ederdi. “Onlar 12 Mart’ı bir devrim olarak görüyorlardı. Ben ise karşı çıkıyordum. Bu yarı aydınların baskısı yüzünden Ankara’da öyle bir hale gelmiştik ki Rahşan’la birlikte dışarı çıkamıyorduk” demişti. Ecevit, halkı kendisini daha iyi anladığını düşünürdü. Bir defasında “Ankara’da üzerimizde ağır bir baskı vardı. Bunun üzerine, Rahşan’la halka gidip kendimizi anlatmaya karar verdik. Hiç unutmuyorum. İlk duraklarımızdan biri Aydın Nazilli’de bir kahvehaneydi. Soba yanıyordu. Ben, 12 Mart’a neden karşı olduğumu ve İsmet Paşa’ya neden karşı çıktığımı anlatınca biri ayağa kalkıp ‘Karaoğlan, iyi konuştun ama peki İsmet Paşa’ya karşı durabilecek misin?’ diye sordu. Kararlı bir ses tonuyla, ‘Duracağım’ dedim. Bunun üzerine, ‘O zaman biz de senin arkanda duracağız’ dedi” diye anlatmıştı. 12 Mart’ta cuntalarla iş tutan bazı gazeteciler, “sandıksal demokrasi”, “cici demokrasi” diye seçimleri küçümsüyorlardı. O zihniyete karşı hep milli iradenin kavgasını verdik.
İstanbul’da CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun önde çıkması üzerine “yarı aydınlar” bu kez muhafazakâr kesimde ortaya çıkmaya başladı. Seçim sonuçlarını “sandık darbesi” olarak ilan ettiler. Seçimler ne zamandan beri “sandık darbesi” oldu?
SANDIK NAMUSTUR
Ne oldu bizim yücelttiğimiz Aslanköylü kadınların direnişine? Tek parti iktidarının “açık oy, gizli tasnifi”ne rağmen DP kazandığı için Mersin Aslanköy’de sandığı isteyen valiye karşı sandığın başında nöbet tutan Aslanköylü kadınların kemikleri sızlamaz mı? Hani 14 Mayıs 1950 seçimleri ak devrimdi? Tek parti yönetimine karşı “Yeter! Söz milletindir” diyen 14 Mayıs seçimleri de bir sandık darbesi mi? 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül bir sandık darbesinin sonucu muydu? 28 Şubat sandıktan çıkan Erbakan’ın elinden iktidarı alma girişimi değil miydi?
Eğer öyle olsa bu ülkede Erbakan başbakan olabilir miydi? Eğer sandıktan darbe çıksa “Muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan, bu ülkede cumhurbaşkanı olabilir miydi?
Peki 31 Mart yerel seçimlerinde Erdoğan’a verilen yüzde 52 oy ne anlama geliyor? Cumhur ittifakının yüzde 52’si de sandık darbesi mi?
Erdoğan, Aslanköylü kadınların mücadelesini anlattığı bir konuşmasında “Sandık namustur” demişti. Bu sözün üstüne söylenecek bir söz bulamıyorum.
Paylaş