Paylaş
Başbakan Erdoğan, protestoların arkasında sandıkta başarılı olamayanların bulunduğunu belirterek, “10 ay sonra sandıkta millet bunun hesabını sorar” demişti.
Erdoğan’a cevap, aynı gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den gelmişti. Gül, “Demokrasilerde her şey seçim demek değildir” demişti. Gezicileri memnun eden bu sözleri üzerine 8 Haziran tarihinde Yeni Şafak’ta, “Cici demokrasi” başlıklı bir yazı yazdım. Abdullah Bey’in cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek isteyenlerin aynı şeyi söylediğini savunmuştum. Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek için 367 formülünü ortaya atan Sabih Kanadoğlu’nun, Türkiye’de sandık demokrasisinin hüküm sürdüğünü belirterek “Sandıkta çıkmanın her şeyi yapmaya yeterli olduğu sanılıyor. Bu demokrasi değildir. Bunun adı alaturka demokrasidir” sözlerini hatırlatmıştım.
Onunla yetinmemiş, 12 Mart’a giden süreçte askerle işbirliği yapan bir grup aydının, “cici demokrasi, sandıksal demokrasi” diye seçilmişleri küçümsediklerini gündeme getirmiştim.
“Bir dönemler Sabih Kanadoğlu’nun Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını engellemek için söylediği sözü, kendisi bir demokrasi mücadelesinin sonucunda Çankaya’ya oturan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün söylemesi” diye devam etmiştim.
Yazı hayatımda iki prensibim oldu:
1- Cumhurbaşkanlarını, başbakanları, siyasi parti liderlerini güçlerinin doruğunda olduğu dönemlerde eleştirdim.
2- Kıran kırana tartışma yaptığım insanlar cezaevlerine düştüğünde, bana cevap verecek pozisyonları olmadığında onların hakkında olumsuz tek bir kelime etmedim.
18 Haziran günü Çankaya Köşkü’nde bir program vardı. “Büyük Selçuklu Mirası”nı anlatan sunumun ardından resepsiyona geçildi. Star Gazetesi Yazarı Elif Çakır ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül’le konuşma imkânı bulduk. Gül biraz sitemkârdı. O gün aramızda geçenleri de 19 Haziran tarihli yazımda aktardım. “Demokrasi sadece sandık değildir” sözünü hatırlattığımda, “Ben bu tür konuşmaları ayaküstü yapmam” demişti. Ben sözlerinin birileri tarafından kullanıldığını söyleyince, “Baktım yanlış anlaşılıyor, Karadeniz gezisinde izah etme gereği duydum” diye açıklama yapmıştı.
GÖRÜŞ AYRILIĞI NE ZAMAN BAŞLADI?
Bunu neden hatırlatıyorum? Erdoğan ile Gül arasındaki tartışma sadece bir KHK tartışması değil. Gezi olaylarından bu yana Erdoğan ile Gül arasında görüş ayrılığı yaşanıyor. Olaylar karşısındaki, “duruş farkı” giderek açılıyor. Son olarak başkanlık sistemi konusunda ters düştüler. Erdoğan, başkanlık sistemi için mücadele ederken Gül, parlamenter sistemi savunanların yanında yer aldı.
Bardağı taşıran damla ise, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında görev üstlenen sivillere getirilen yargı muafiyetindeki, “devamı” ibaresine yönelik tweet’i oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gül’ün çıkışından iki açıdan rahatsız olduğu söyleniyor.
1- Tweet’in içeriğinden. Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında canı pahasına görev alan vatandaşlarımızla ilgili düzenlemenin başka yerlere çekilmesinden dolayı rahatsız oluyor.
2- Gül’ün tweet’i ile Kılıçdaroğlu ve Akşener’in açıklamalarıyla birlikte bir anda Erdoğan karşıtı “ortak cephenin” oluşması.
2019 HESABI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu 2019 Cumhurbaşkanlığı seçim provası olarak değerlendirdiği anlaşılıyor. Erdoğan’ın, özellikle de Gül’ü hedef almasının anlamı ise çok daha önemli.
Bir süredir Abdullah Bey’i, Erdoğan’ın karşısına yüzde 49’un ortak adayı olarak çıkarma çabaları var. Cumhurbaşkanı’nın bundan habersiz olması düşünülebilir mi? Gül’ün etrafında son 7 aydır farklı bir hareketliliğin yaşandığı kanaatinde. Zaten Gül de, 16 Nisan’dan sonra, “Daha çok konuşma ve daha çok görünür olma” kararı almıştı. Erdoğan, Abdullah Gül üzerine inşa edilen planı gördü, bozmak için hamle yaptı. KHK tartışması aysbergin görünen yüzü. Erdoğan-Gül tartışmasının özü 2019 Cumhurbaşkanlığı hesaplarına dayanıyor.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş