Paylaş
ABD’de Türkiye karşıtı bir güç, Erdoğan-Trump görüşmesini engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı. Barış Pınarı harekâtının ardından Trump, yardımcısı Pence’i Türkiye’ye doğru yola çıkardığı saatlerde o densiz mektup servis edildi. Ardından Temsilciler Meclisi’nde sözde Ermeni soykırımı tasarısı ve Türkiye’ye yönelik yaptırımlarla ilgili kararlar alındı. Erdoğan’ın Başkan Trump nezdindeki kredisi ise Türkiye’nin yararına süreçlerin oluşmasını sağlıyor. Trump yine “Cumhurbaşkanının büyük bir hayranıyım” dedi. Zaten ABD’deki bir grup için sorun bu. Erdoğan’ın Trump’ı etkileme gücünün farkında olduklarından iki liderin görüşmesini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Erdoğan, ABD dönüşü kendisini izleyen gazetecilere yaptığı değerlendirmede bu noktaya işaret etti, “Trump’a karşı olan çevrelerin ilişkilerimizin bozulması için yoğun bir çaba içinde olduğunu da ifade etmemde fayda var” dedi.
ABD gezisinde sağlanan ilerlemeyi görünce ABD’den bir grubun Erdoğan-Trump görüşmesini neden engellemek istedikleri daha iyi anlaşılıyor. Ama korktukları başlarına geldi. ABD basını görüşmeyi, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan istediği her şeyi aldı” diye verdi.
Türkiye’de ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği grup Erdoğan’ın ABD’ye gitmemesi yönünde çağrılar yaptı. Erdoğan-Trump görüşmesinin sonuçlarına bakınca, “Erdoğan ABD’ye gitmesin” diyenlerin vizyonlarının ne olduğu ortaya çıktı.
YANIT VERİLMESİ GEREKEN SORULAR
Erdoğan ve Trump yararlı bir görüşme yaptılar. Ama bir kez de tersinden sormak gerekiyor. Peki Erdoğan ile Trump görüşmese ne olurdu? Görüşme öncesine göre Türkiye’nin bir kaybı oldu mu? Ne kaybettik? Görüşmesek ne kazanacaktık? ABD’ye davet edilmek istenen Mazlum Kobani’nin terörist olduğunu Beyaz Saray’da söyleme imkânına sahip olabilir miydik? Eğer Erdoğan ABD’ye gitmese, Başkan Trump’la görüşmeyip senatörlerle bir araya gelmese, bu sorunlar nasıl çözülecekti? Graham’ın sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasa tasarısını bloke etmesi sağlanabilir miydi?
Erdoğan’ın ziyareti normal bir dönemde gerçekleşmedi. O nedenle Erdoğan da kimi zaman “Kararımı tam vermedim” deme gereği duydu. ABD’ye hareket ederken “ilişkilerimizdeki sisli havaya rağmen” deme gereği duydu.
HER ŞEY ÇÖZÜLDÜ MÜ?
Erdoğan-Trump görüşmesinde her başlıkta ilerleme sağlandığını söylemek mümkün değil. Ama diyaloğun ne denli yararlı olduğu ortaya çıktı. Ülkemiz aleyhindeki olumsuz hava kısmen dağıldı. Türkiye için ABD ne denli önemliyse, ABD için de Türkiye’nin vazgeçilebilecek bir ülke olmadığı ortaya çıktı. ABD gezisiyle ilgili her yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la görüşmesinin değil, asıl görüşmemesinin yanlış olacağını savundum. Çünkü başta ABD olmak üzere Batı ittifakından kopan bir Türkiye anlamını kaybeder. Sadece Rusya’ya mahkûm bir pozisyona düşeriz. ABD ile ilişkilerimizin sürmesi Rusya karşısında da elimizi güçlendirir. Rusya ile ilişkilerimizin güçlü olması ise ABD karşısında bir denge unsuru olur.
MASADAKİ SORUNLAR
Peki Trump’la görüşme ile iki ülke arasındaki tüm sorunlar çözüldü mü? Cumhurbaşkanı Erdoğan da böyle bir iddia içinde değil. Her şeyin çözüme kavuştuğunu söylemek mümkün değil. Çünkü böyle bir dünya yok. Süreçleri güçlü bir şekilde yönetmek gerekiyor. ABD ve Rusya gibi büyük devletlerin anladığı tek dil var. O da “güç”. Romantik iyimserliklerin geçerli olmadığı, haritaları kanla çizilmeye devam eden Ortadoğu’da yaşadığımızı unutmayalım. Fırat’ın batısında Rusya’yla, Fırat’ın doğusunda ABD ile komşuyuz. ABD ile aramızdaki S-400’ler, sorunlu ABD-YPG ilişkisi, FETÖ’nün iade edilmesi, F-35 konusu gibi başlıklar önemini koruyor. Ama önemli olan beklenen büyük krizlere rağmen iki lider tuzağa düşmemesi ve Türkiye ile ABD arasındaki diyalog zeminini güçlendiren adım atmayı başarmaları. Bu açıdan bakınca krizi fırsata çevirdiler. Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir pencere açılmasını sağladılar.
TRUMP’IN ERDOĞAN YAKLAŞIMI
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin Türkiye açısından ne denli önemli olduğunu gördük. Erdoğan kriz yönetme kapasitesi yüksek bir lider. Hem Barış Pınarı harekâtını yaptı, hem ABD ve Rusya ile mutabakat muhtırası imzaladı, hem de Putin’le ve Trump’la görüştü. Fransa Cumhurbaşkanı Macron boşuna demiyor “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diye. Erdoğan-Trump-Putin üçlüsü bölgeyi dizayn ediyorlar. Bir yanda ağır bir mektup yazan Trump, diğer yanda ise Erdoğan’a olan hayranlığını dile getirmekten çekinmeyen bir Trump var. İkisi de gerçek. Bize düşen ise Trump’tan yararlanmak.
Paylaş