Paylaş
1- Suriye’de kalıcı ateşkesin sağlanması.
2- Rejimin Soçi Mutabakatı’na uygun olarak gözlem noktalarının gerisine çekilmesi.
3- İdlib’in güvenli bölge ilan edilmesi.
İki liderin gündeminde HTŞ’nin kontrolündeki İdlib şehir merkezi yer alacak mı?
Şimdiye kadar yaptığım görüşmelerde İdlib şehir merkezinin HTŞ’den alınması gibi bir gündem maddesi olduğu bilgisine ulaşmadım. Türkiye’nin böyle bir talebi yok. Ama eğer 5 Mart’taki görüşmeden bu yönde bir karar çıkarsa sürprizin büyüğü olur.
AVRUPA’NIN GÖÇMEN SAVAŞI
İdlib’de 34 askerimizin şehit edilmesi üzerine Türkiye, göçmenlerin Avrupa’ya geçişlerine engel olmama kararı aldı. Bunun üzerine göçmenler, Avrupa’ya gitmek için harekete geçti.
Yunanlar sınırda ateş açarak, gaz bombası kullanarak, ses bombası atarak sığınmacıları durdurmaya çalışıyor. Türkiye, 9 yıldır 3.5 milyon Suriyeliyi konuk ediyor ama sınırlarımızda tek bir gün böyle bir manzara yaşanmadı. Göçmenlerin sayısı milyonlara ulaştığında ne yapacaklar merak ediyorum. “Avrupa göçmen savaşı” ilan edilirse şaşırmam...
Türkiye barajın kapağını açınca, Avrupa hop oturup hop kalkmaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, telefon üzerine telefon yağmaya başladı. Ama “o iş bitti”. Çünkü Türkiye’ye karşı verilen sözler tutulmadı. O nedenle lafa karnımız tok. Göçmenlerin geçişi daha iyi şartlar oluşana dek devam edecek. Suriyelilerle ekmeğini paylaşmış bir millet olarak, yeni Aylan bebeklerin ölmemesi için bizim de azami derecede dikkatli olmamız gerekiyor.
ENSAR RUHUNA NE OLDU?
Göçmenler sınırlara doğru yürürken bir yandan da yetkililerle konuşuyorum.
1- “Avrupa’ya gitmek için ülkemize gelen göçmenleri şimdiye kadar tutuyorduk. Sadece bunların gitmesine engel olmama kararı aldık” diyorlar.
2- Avrupa’ya gidenler düzensiz göçmenler. Bunlar sadece Suriyelilerden oluşmuyor. Aralarında Afganlar ve Afrikalılar da var.
3- “Hani Ensar ruhuyla hareket ediyorduk. Ne oldu? Suriyeli mültecileri gönderiyoruz. Ensar ruhu öldü mü?” diyenlere ise “Ensar ruhu devam ediyor. Kimse zorla gönderilmiyor. Mültecilerden bir kişi zorla gönderilmiş değil. Eğer biz konteyner kentlerimizde ya da şehirlerimizde yaşayan mültecileri zorla gönderirsek, o zaman Ensar ruhu devam ediyor mu etmiyor mu diye sorulabilir” diye karşılık veriyorlar.
Şimdiye kadar Suriyelilerin gönderilmesi için kampanya düzenleyenlerin Ensar ruhunu hatırlamaları güzel.
VERİLEN SÖZLER TUTULDU MU?
Bir de uluslararası kuruluşlar adına Türkiye’ye parmak sallamaya kalkışanlar var. Türkiye’ye AB ile yapılan anlaşmaları, İnsan Hakları Beyannamesi’ni, Cenevre Sözleşmesi’ni hatırlatıyorlar. Ama bir kez olsun Avrupa’ya dönüp “Siz Türkiye’ye verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız” demiyorlar. Şimdiye kadar Suriyelileri barındırıp, can ve mal güvenliğini sağlayıp, Ensar şefkatiyle onlara sahip çıkan Erdoğan’a söylemediklerini bırakmayanlar, bir kez olsun katil Esad’ı eleştirmediler. Esad’a toz kondurmayıp, varil bombalarıyla katledilen, kimyasal silahla yok edilen çocukların hesabını dahi Erdoğan’dan sormaya kalktılar. Hepsini suçlamıyorum ama birileri için vicdan değil, uluslararası fonlarından sağlanan cüzdan ağır basıyor.
Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016 tarihinde geri kabul anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 5’inci maddesine göre vize serbestliğinin başlaması gerekiyordu. Ne oldu? Başladı mı?
6’ncı maddeye göre sığınmacılar için 3 milyar Euro, 2018’in sonuna kadar ilave 3 milyar Euro’nun daha verilmesi gerekiyordu. Verildi mi? Almanya, İdlib’den kaçıp sınırımıza yığılan Suriyeliler için yapılacak briket evler için taahhüt ettiği 25 milyon Euro’yu bile vermedi.
Sanki AB Türkiye’ye yönelik taahhütlerini yerine getirmiş gibi çıkıp Türkiye’yi suçlayanlara bir çift sözüm olacak: Vicdan var mı, vicdan...
İDLİB’İN DOMİNO ETKİSİ
SAHADAKİ gelişmeleri takip edebilmek için sık sık sınırımızın Suriye tarafındaki kaynaklarımla konuşuyorum. 27 Şubat’ta İdlib’de 34 askerimizin şehit edilmesi bir milat olarak kabul ediliyor. “İdlib’le birlikte paradigma değişti” deniliyor. “İdlib, domino taşlarının devrilmesi olayıydı. Eğer Türkiye kararlılık göstermese İdlib’le Zeytin Dalı harekât bölgesi arasındaki bağ koparılacaktı. İdlib, Doğu Guta ya da Halep gibi hayalet şehre dönüştürülecekti. Ardından Zeytin Dalı bölgesi için harekete geçilecekti. İdlib’den sonra Zeytin Dalı bölgesi, sırayla Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı olarak devam edecekti. Ama şimdi iş tersine döndü. Türkiye’nin İdlib’deki kararlılığı sürerse Dera’daki olaylar büyüyebilir. İdlib’i, Hama ve Humus takip edebilir” deniliyor.
Bahar Kalkanı harekâtının İdlib’de bir domino etkisi meydana getirdiği söyleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’le görüşmesinde “Aradan çekilin, bizi rejimle baş başa bırakın” dediğini aktarmıştı. Ağır darbeler yiyen Esad’ın Türkiye’yi bir an önce durdurması için Putin’e baskı yaptığı haberleri geliyor.
Paylaş