30 Ağustos’ta Org. Yaşar Büyükanıt, ülkemizin kendine has iç dinamikleri nedeniyle ülkenin en önemli görevlerinden birisi olan Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli oluyor.
Her önemli görevdeki kamu görevlisine yapıldığı gibi Büyükanıt’ın da performans değerlendirmesi muhakkak ki kamuoyunda yapılacaktır. Kamu adına kamunun kaynaklarını kullanarak görev yapan herkesin değerlendirmesinin yapılması demokrasinin bir lütfu değil, gereğidir. Ben Büyükanıt hakkındaki değerlendirmemi arkasından değil, henüz görevi başındayken yapmayı tercih ettiğim için bugün bu işe soyunuyorum.
* * *
Bir asker olarak değerlendirilmesini konunun uzmanları yapacaktır. Benim bu konuda fazla bir şey söyleme hakkım yoktur. Ancak, basından takip edebildiğim kadarıyla Kuzey Irak’a yapılan hava harekátı tüm dünyada çok başarılı bir harekát olarak değerlendirilmiştir. Bu başarı öncelikle Hava Kuvvetleri olmak üzere tüm TSK’nın başarısıdır ama en büyük sorumluluğu Genelkurmay Başkanı taşıdığına göre başarıda en büyük pay Büyükanıt’a verilmelidir.
* * *
Ben esasen asker Büyükanıt’ın siyasette oynadığı rol üzerinde durmak istiyorum. Batılı bir okur bu cümleye şaşırabilir ama Türkiye’de askerler esas görevleri dışında siyaset de yaptıkları için bu cümleyi Türk okuru yadırgamaz.
Yaşar Büyükanıt da siyaset yapmıştır, 4 Mayıs 2007 tarihinde gerçekleştirilen Dolmabahçe toplantısı/mutabakatına dek genellikle hükümete karşı, daha sonra da genellikle muhalefete karşı siyasi söylemler gerçekleştirmiştir.
Ben onun siyasi duruşları arasında sadece bir tanesini ele almak istiyorum.
22 Temmuz öncesi cumhurbaşkanı seçimi ilk turunda TBMM "367" üye sayısını bulamayınca oylamanın Anayasa Mahkemesi’ne gideceği ve büyük bir ihtimalle de "toplantının açılması için 367 üye gerekirdi" gerekçesiyle oylamanın iptal edileceği ve Abdullah Gül’ün o tarih itibarıyla cumhurbaşkanı olamayacağı belli olduğu gün, 27 Nisan 2007 günü Genelkurmay Başkanlığı bir e-muhtıra yayınlayarak açık ve seçik bir şekilde Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini tüm dünyaya ilan etti.
* * *
Hatırlarsınız, muhtıra ülkeyi erken seçime götürdü ve Abdullah Gül muhtıraya inat cumhurbaşkanı seçildi! İşte o gün ben bir beklenti içine girdim.
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, hemen o gün istifa edecek diye bekledim.
Zira, bir kişi diğer kişiyi istemediğini açıkça ifade ettikten sonra yine de o kişinin emrinde çalışmak zorunda kalırsa medeni dünyada kabul gören tavır istifa müessesini işletmektir.
Bu gelenek şirketler için geçerli olduğu gibi bir ülkenin en tepesindeki yöneticiler için haydi haydi geçerlidir. Ben umdum ki Büyükanıt bir açıklama yapacak ve "Milletimin aldığı demokratik karara saygım sonsuzdur. Ancak, ben Abdullah Gül ile çalışamayacağımı TSK adına önceden ilan etmiş bir kişiyim. Hem kendime, hem dünyaya karşı tutarlı davranmak zorundayım. Milletimden bu hassasiyetimi anlamasını ve beni bu görevden affetmesini rica ediyorum" diyecek.
* * *
Büyükanıt bunu yapabilseydi tarih nasıl gerçekleşirdi ancak tahmin edebiliriz. Ancak, ben eminim ki belirli çevrelerin kahramanı, belirli çevrelerin de büyük saygı duyduğu insan olurdu.
Kısacası devlet adamı olurdu!
Neden istifa etmedi, ben zihnimde hep bu soruyla yaşayacağım.