O el sıkıldı

DAHA ilk gün başlamıştı... Havaalanına geldiğinde Cumhurbaşkanı’nın eşini, Garnizon Komutanı nasıl karşılayacak?

Haberin Devamı

- Elini sıkacak mı?/images/100/0x0/55ea280af018fbb8f86eaf45

Gazetecilik, merakla büyüyor işte... Elbette ilgililer, "Başka işiniz mi yok. Ortamı germeyin" dese de objektifler yalnız o an için hazır durumda...

- Komutan, kırmızı halının kenarına gelip türbanlı hanımefendinin elini sıkacak mı?

Garnizon Komutanı olan Arslan Güner Paşa uzun zaman değişik bir taktik izleyerek hanımefendinin elini sıkmadı. Olay öylece kaldı. Kırmızı halının iki kenarında değişik bir karşılama oldu. Ama baktım galiba şimdi o garip durum aşılmış. Hayrünnisa Hanım’ın eli sıkılmış... En azından Esenboğa’da çekilen bu fotoğraf öyle diyor... Şimdi şu sorular akla geliyor:

Bugüne kadar Arslan Paşa el sıkmama tavrını, kendi kararı olarak mı uygulamıştır?

Bu karar, Genelkurmay’ın bir kararı idiyse şimdi değişti mi?

Eğer karar değişmediyse bu, Merkez Komutanı’nın kişisel tavrı mı?

Eğer karar değiştiyse Arslan Paşa kişisel olarak el sıkmama tavrını sürdürdüğü için mi Merkez Komutanı onun yerine karşılamalara katılıyor?

Haberin Devamı

İKİNCİ YAZI

MERKEZ BANKASI İNADI BIRAKMALI

SANAYİ Bakanı Zafer Çağlayan, masanın hem siyasi, hem ticari tarafında oturmuş birisi olarak çok önemli bir uyarıda bulunuyor...

"Evet piyasada ciddi bir sıkıntı var. Hangi işadamıyla konuşsam bu söz..."

Ve devam ediyor:

"Merkez Bankası elbette bağımsızdır. Ama hükümetle inatlaşır bir hali var. Bunun bitmesi lazım."

İşte kritik cümle bu... Piyasada ne zaman alarm zilleri çalsa, hükümet ile Merkez Bankası arasında gerilim artar. Para politikaları konusunda tartışma başlar. Yani paranın kendisi azaldıkça, politikası üzerindeki tartışma çoğalır..

Zafer Çağlayan da işte bunun sinyalini veriyor:/images/100/0x0/55ea280af018fbb8f86eaf47

"Merkez Bankası hükümetle inatlaşıyor."

- Peki hangi konuda inatlaşıyor?

- Piyasada nakit sıkıntısı var. Merkez Bankası, piyasada parayı daraltarak mücadele etmeye çalışıyor. Oysa para, insan vücudundaki damarlarda bulunan kan gibidir. Kanı azaltırsan insan güçsüz düşer. Piyasadaki para da böyledir...

- Yani?

- Yani her şey iyiyken faizi düşürmeyen banka, şimdi piyasaya biraz para pompalaması gerekirken bunu yapmıyor. Örneğin, biraz döviz alsa... Bunu da yapmıyor.

Evet, işte inat ve ayrışma burada... Hükümet piyasadaki nakit krizini para pompalayarak aşmak istiyor. Merkez Bankası olmaz diyor... Bakan Çağlayan’a soruyorum:

- Peki, Başbakan ya da sizler Merkez Bankası Başkanı’yla konuşmuyor musunuz?

- Elbette, Başbakan bağımsızlığına özen gösteriyor. Ama ilgili arkadaşlar da bu fikirleri paylaşıyor...

Ve Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz direniyor...

Benim yorumuma gelince:

- Durmuş Yılmaz göreve geldiği gün (Eşinin başı bağlı. Başbakan’a biat edecek) yorumları yapılmıştı. Bu yorumlar Yılmaz üzerinde bir kompleks yarattı. Yani rüştünü ispat kompleksi...

Başkan Yılmaz, "bağımsız olmak" ile "başına buyruk olmak" arasına sıkışmış durumda...

Bu da inadın psikolojik açıklamasıdır.

ÜÇÜNCÜ YAZI

Haberin Devamı

’ERKEN SEÇİM’ SÖZÜ NAMLUDAN FIRLAMIŞ MERMİDİR

ANAYASA Mahkemesi’nden o sert açıklama geldiğinde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuşuyorduk... Erken seçimle ilgili çok ilginç bir yorum yaptı. Ama önce sıcağı sıcağına ilk soru:

- Ne diyorsunuz?/images/100/0x0/55ea280af018fbb8f86eaf49

- Ne diyeceğim. Siz de hatalısınız biz de...

- Anlamadım?

- Yani öyle yayınlar yapıyorsunuz ki, daha devam eden bir dava var, (kapatma davası) ama televizyonlarda her türlü yorum var. Herkes konuşuyor...

- İyi de sizler ya da AKP’den sert yorumlar gelince biz de yayınlıyoruz...

- Dedim ya bizde de hata var. Ama geriye doğru bakın bakalım o yayınları tarayın. Kaç kez uyardık. Dava devam ediyor, yapmayın dedik... Sonuç da bu oldu işte...

- Peki buradan sonra ne olacak? Erken seçim diyorlar...

- Erken seçim lafı namludan fırlamış bir mermi gibidir. Bir kere attın mı bir daha durduramazsınız.

- Yani?

- Yani biz erken seçimden korkmuyoruz. Öyle mevsimlik kuşlar gibi vatandaşa da seçimden seçime gitmiyoruz. Ama erken seçim lafı tehlikelidir. Böyle bir niyetimiz yok. Bu nedenle biz davanın sonucunu bekliyoruz.

Ben yine de karardan sonra bir "erken seçim" atmosferi görüyorum...


DÖRDÜNCÜ YAZI

Haberin Devamı

KALLEŞ TAKTİK

İKİ sene önce tam bu aylardı... Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) Org. Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olmak üzereydi... Yani şimdiki KKK Org. İlker Başbuğ’la aynı takvimi yaşıyordu... Ve işte o anda bilinmeyen bir elin yönettiği malum bir çete harekete geçti... İddialar peş peşe patlıyordu... En keskin iddia ise şuydu:
/images/100/0x0/55ea280af018fbb8f86eaf4b
- Org. Büyükanıt’ın dedesinin mezarı İsrail’de!!!

Bu haberin amacı. Org. Büyükanıt’ın "Yahudi kökenli" olduğu mesajıydı... O zaman Büyükanıt Paşa şöyle demişti:

- Evet, dedemin mezarı orada. Çünkü bir Osmanlı zabiti olarak İngilizlere karşı savaşırken orada şehit düşmüş...

Şu rezaleti, şu çirkin çamuru görüyor musunuz? Bakın şimdi yine aynı şey oluyor. Bu defa Org. Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olma durumu söz konusu... Yine aynı "fitne", yine aynı "habis taktik" devreye giriyor... Bu defa Kudüs’teki Ağlama Duvarı’nda çekilmiş bir hatıra fotoğrafı, isimsiz zarflarla bizlere gönderiliyor. Bir hatıra fotoğrafı... Tıpkı camiye girip başını örten İngiltere Kraliçesi’nin fotoğrafı gibi... Taktik aynı... Org. Büyükanıt’a yapılan bu defa Org. Başbuğ’a yapılıyor...

Sevgili okurlar! Uzun yıllar Ankara’daki "iktidar oyunları"nı izlemiş bir gazeteci olarak ben hiç bu kadar seviyesiz bir dönem görmedim... En kritik makamlardaki insanların izlendiği, telefonların dinlendiği ve herkesin herkesten kuşkulandığı bir dönem... Kin ve nefret öyle bir boyuta ulaşmış ki, ömrünü, canını bu vatana adamış komutanlara, bürokratlara hayásızca saldırılar olabiliyor... Yazıklar olsun!

BEŞİNCİ YAZI

Haberin Devamı

KOMUTAN'DAN BAŞKOMUTAN'A SORU

ÖNCE Org. Yaşar Büyükanıt’a, sonra Org. İlker Başbuğ’a... Yani Genelkurmay Başkanı olacak iki komutana ağır iftiralarda bulunuldu... Ve gelen bilgi şu: - Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu iftiralar ya da ayak oyunlarına kesinlikle karşıdır ve mücadele edecektir...

İşte bu aşamada bir komutan soruyor: - Eğer böyle düşünüyorlarsa, bu asılsız çamurları atan yayın organlarını ve temsilcilerini neden uçaklarına, resepsiyonlarına alıyorlar. Bundan sonra da alacaklar mı?

Gerçekten de bunun bir çizgisi olmalı...

- Komutanına hakaret eden, iftira eden birisini yanına alır mı bir başkomutan?.

Altı çizilecek ve cevabı merak edilecek bir soru. Tabii bu soru üzerine şimdi gözler Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ilk gezisinde olacak...

ALTINCI YAZI/images/100/0x0/55ea280af018fbb8f86eaf4d

Haberin Devamı

OLDU MU?

NÜFUSU 3 bin... Yani İstanbul’da büyükçe bir site kadar... Çaydeğirmeni Beldesi... Gündem maddesi şöyle:

- İstanbul’dan Akfırat Beldesi, Çaydeğirmeni Beldesi’ne bir park yaptırmış ve adını Köksal Toptan Parkı koymuştur... (Bir belde, diğerine neden park yapar?)

Ve tören... TBMM Başkanı Toptan ve eşi, korumalar, valilik araçları, çevre, tarım, orman, milli eğitim, turizm müdürlükleri uzun bir konvoy...

Toptan ve eşi rahat deri koltuklarda. Millet arkada, parkın açılışını seyrediyor...

Oldu mu şimdi bu. Koskoca TBMM Başkanı konvoy halinde masraf yapıyor... Bıraksaydı da içinde oynayacak çocuklar açsaydı o küçücük belde parkını...

YEDİNCİ YAZI

GECİKMİŞ YANIT

AKP Milletvekili Vahit Erdem, bir partinin bazı stratejik yanlışlarına dikkat çeken bir konuşma yapmıştı. Bunun üzerine Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat şöyle demişti:

- Vahit Bey bugüne kadar neden sustu da şimdi konuşuyor? Her ortamda konuşabilirdi...

Önceki gün Vahit Erdem’le karşılaştık:

- O gün beni aramadınız. Dengir Bey’in sözüne bir cevap veremedim.

- Arasaydım ne diyecektiniz?

- Şöyle diyecektim. Dengir Bey, ben 6 yıldır bunu söylüyorum. Ama ya siz dinlemiyorsunuz ya da anlamıyorsunuz.

Gecikmiş de olsa perde arkasındaki bazı detayları yansıtması açısından önemli bir cevap...

SEKİZİNCİ YAZI

AKP TRENDEN RAHATSIZ

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın, "Bu trenden inen bir daha binemez" sözü AKP grubunda ciddi olarak rahatsızlık yaratmış. Bir milletvekili şöyle diyor:

- Başbakan bizi neden böyle tehdit etti. Bu gruptaki milletvekillerine böyle bir şantaj yakışır mı? Biz sürü müyüz? Tabii kendisini sürü gibi gören bazı milletvekilleri varsa bu onların bileceği iş. Ama ben sürü içinde biri değilim. Benim gibi düşünen arkadaşlarımın sayısı da çok...

Bu sözler rahatsızlığın bir işareti midir? Yoksa tek kişilik bir çıkış mıdır yakında göreceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları