BİR "karanlık odak", müstakbel Genelkurmay Başkanı’nın, İsrail’de "Ağlama Duvarı" önünde çektirdiği turistik fotoğrafı, zarflayıp pullayarak medyaya servis etmiş...
Ve bu "karanlık odak"ın akılsız ve ebleh taşeronu gazete, servis edilen malzemeyi biraz ürkek, biraz da hinoğluhin bir yöntemle sekiz sütuna dev gibi bir manşet yapmış...
Hem o "karanlık odak", hem de "ebleh taşeron", el birliğiyle demek istiyorlar ki:
"Bu işte bir Yahudi parmağı var."
* * *
Bunlar böyledir...
Yıllardır hiç bıkıp usanmadan her olayın arkasında "Yahudi parmağı", "Mason komplosu", "Farmason dümeni" ararlar...
Hayatları boyunca bir dakikacık bile, "Başıma gelen belalar acaba benim yaptığım eblehlikler yüzünden mi?" diye düşünmezler...
Kendilerine çekidüzen vermek akıllarından bile geçmez...
Başlarına gelen felaketlerin kendi beyinsizlikleri yüzünden olduğunu asla kabul etmezler...
Bu "parmak arama" işi, ta İkinci Abdülhamid’in tahttan indirilişinden başlar, 28 Şubat darbesine kadar gelir...
Tarihi "Yahudi komplosu" olarak okumaya yatkın bir zihin yapısına sahiptirler.
Yahudiliği dünyadaki bütün kötülüklerin anası olarak görürler...
Zihinleri buna kodlanmıştır...
Adam gibi politik mücadele yapmak yerine, bu kodlama üzerinden muarızlarına yüklenirler...
Mertçe bir yüklenme, mertçe bir karşı duruş değildir bunların yaptıkları...
Kahpece bir imadır...
Yahudi ile en küçük bir temas, bunların kahpece imalarına hedef olmak için yeter de artar bile...
Çünkü dünyayı, olayları ve politik ortamı, "Yahudi komplosu" ile izah etmek gibi bir dar kafalılığın esiri olmuşlardır...
Olayları analiz etme kapasiteleri bu kadar olan adamlar, "Ağlama Duvarı" önünde çektirilmiş bir fotoğrafı, tabii ki "en kestirme mesaj" ya da "en sağlam kanıt" olarak görüp kullanırlar.
* * *
Ama durun bir dakika!
Bu kapasitesiz ve dar kafalı herifler, o kadar da kafasız değildirler...
Yeri geldiğinde her biri acayip kurnaz tilki de olur...
Kurnazlıkta üstlerine yoktur bu hinoğluhinlerin...
Mesela...
Şu türden bir kurnazlık:
"Ağlama Duvarı" gibi dini ve tarihi özelliği olan bir yerde turistik fotoğraf çektirmeyi kahpece bir imanın ve bir kara propagandanın malzemesi yaptıkları halde...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Yahudi örgütlerinin en kralından "Cesaret" ödülü almasını parmaklarına sarmazlar.
Bu olayı karartırlar...
Çünkü...
Kendilerini "Tayyipçilik" ekolünün "yaramaz çocukları" olarak konumlandırmışlardır...
"Ağlama Duvarı önünde turistik fotoğraf çektirmek", eğer bir soruna ya da bir ipucuna işaret ediyorsa...
Yahudi örgütlerinin en kralından "Cesaret baba" ödülü almak...
Çok daha büyük bir soruna, çok daha büyük ipucuna işaret etmez mi?
* * *
Daha önce de söylemiştim, bir kez daha söylüyorum:
Başbakan Tayyip Erdoğan, karanlık odakların taşeronluğu vazifesini gönüllü olarak sürdüren Vakit Gazetesi’nin verdiği ya da vereceği pespaye desteğe bu zamana kadar hep tenezzül etti...
O pespaye ve karanlık desteğe gönül indirmekten zerre kadar kaçınmadı...
Bu karanlık gazete ile arasına bırakın mesafe koymayı, temsilcisini uçağında ağırlayarak "sırt okşaması" bile yaptı...
Tabii ki bunun bir bedeli olacak...
Yeri geldiğinde ödenen ve ödenecek bir bedeli...
Zaten "Vakit’in zihniyet dünyasının içindeymiş gibi bir görüntü" vererek, bir bedel ödemeye başladı bile...