BATI’nın uygar ülkesi Kanada, kürkleri için fok yavrularını diri diri yüzerken, Türkiye bir tek fok balığını yaşatmak için neler yapıyor.
Karışıyor kafam.
Badem’i Sahil Güvenlik minik bir yavruyken bulmuştu, hastaydı ve ölmek üzereydi.
Ona adını 6 yaşındaki Aylin vermişti:
"Badem..."
Foça’da onun için özel bir rehabilitasyon merkezi kurdular. Mustafa Koç fahri babası oldu. Yeterince tedavi edilip, büyütülüp, doğal ortamına alıştırıldıktan sonra Gökova’da ıssız bir koyda denize salındı Badem.
Sevimli yüzü, kara gözleri ile kıyıdakilerle vedalaştı.
Kıyıdakiler burunları çeke çeke döndüler ki, Badem onlardan önce gelmişti plaja...
Çünkü o insanlara alışmıştı bir kere.
*
Şimdi sorun şu:
Badem’e "git" diyorlar, gitmiyor.
İnsansız yapamıyor, insanlarla oynamak istiyor... Sorunun büyüğü de burada başlıyor; çünkü en güzel oyunlarını suyun altında yaptığı için, oyun arkadaşı olan insanların kafasına bastırıp "aşağı gelin" diyor, bu da tehlike yaratıyor.
Bir doğa sevdalısı Tansu Özkök telefonda bana, "Badem’e anlayış göstermek ve onu korumak için insanların ondan uzak durması gerekiyor" dedikten sonra ekliyor:
"Ama şimdi karşımda oturuyor..."
Badem, o kıyılarda kim ilgi gösterip severse, oraya yerleşiyor.
Sevgili Zafer Kızılkaya ile Cem Orkun Kıraç; kapı kapı dolaşıp bir kaza olmadan Badem’i, insan ilgisinden ve sevgisinden korumanın yollarını arıyorlar.
*
Ama Badem’e tepsiyle börek götüren de var, fırında balık yapan da...
Badem’i gören suya atılıyor.
Onunla fotoğraf çektirmek isteyenler, elinde makine olan birisini sürükleye sürükleye koşuyorlar.
Badem’e şiir yazmış, illa onu Badem’e okumak isteyen adamı zor tuttular.
Aklıma daha çok para ettiği için fok yavrularının kürklerini diri diri yüzen medeni Kanada geliyor.
Ve bir de dönüp bir tek fok balığına sevginin-ilginin dozunu kaçıran, hani o bildiğimiz Türkiye...